Çağdaş Uzakdoğu sinemasının Çinli ustalarından, “Kukla Ustası”, “Cafe Lumiere”,“Kırmızı Balonun Yolculuğu” gibi ödüllü filmleriyle tanıdığımız Hou Hsiao- Hsien’e, en iyi yönetmen ödülünü kazandırdığı 2015 Cannes Festivali’nin ardından Toronto’da da alkışlanan son filmi “Nie Yin Niang-The Assassin”, “Suikastçı” adıyla bugün gösterime giriyor.

Tang hanedanının hüküm sürdüğü 9. yüzyılın Çin’inde geçen “Suikastçı”da, iktidarla çekişme halindeki muhalif Weibo hanedanının üst düzey yöneticilerinden bir generalin kızı olan Yin Niang’ın ana karakteri olduğu, seyircinin tam anlamıyla da vâkıf olamadığı, çok entrikalı, karmaşık bir hikâye anlatılıyor. Çocukken bir rahibe tarafından kaçırılıp yenilmez bir dövüş sanatları ustası ve amansız bir suikastçı olarak yetiştirilerek iktidarın yozlaşmış, zalim bürokratlarını temizlemek için eğitilmiş, gözalıcı güzellikteki bir kadın savaşçı Niang (Qi Shu), rakip Weibo hanedanının prensi olan kuzeni Jian’ı (Chen Chang) öldürmekle görevlendiriliyor. Ama aslında, vaktiyle bir çeşit beşik kertmesiyle evlendirilmek istendiği Jian’a âşık olduğunu fark edince görevini yerine getiremiyor, eğitmenliğini yapan rahibenin bütün o “kılıcını kullan, duygularına esir olma” ısrar ve telkinlerine karşın. Giderek Niang’ın görevinden adım adım vazgeçerek hedefine kilitlenmiş bir suikastçıdan kalbinin sesini dinleyen, nihai tercihini yapmaya yönelen bir kadına dönüşmesini izliyoruz anlayabildiğimiz kadarıyla.

 

Estetik bir seyirlik

1967 yapımı “Kolsuz Kahraman”la başlatılıp çoğu bizde de gösterilmiş “Kaplan ve Ejderha”, “Parlayan Hançerler”, “Kızıl Ejder”, “Ip Man-Büyük Usta”, vb. gibi, Bruce Lee, Jackie Chan, Jet Li gibi oyuncuların rol aldığı, ‘Wuxia’ denen Çin dövüş sanatları filmleri türüne dahil edilebilecek “Suikastçı”, derdini hemen açık eden alışılmış bir Wuxia filmi, beylik bir kişisel değişim serüveni ya da sonu hüsrana varan, kostümlü bir tarihsel aşk hikâyesi değil.

Bu türün kalıplarından, aşırılığından, abartılı görkeminden arındırılmış, dingin, durağan ama yüksek tempolu, zengin anlatımıyla da görmeye değer, estetik bir seyirlik. Yönetmen Hsiao-Hsien’in, türün klişelerden geçilmeyen, popüler örneklerinin genelde es geçtiği kimi ayrıntıları, duyguları öne çıkaran yaklaşımıyla seçkinleşen “Suikast”, çoğu kez özel efektlere baş vuran, uzun, inanılmaz dövüş sahneleri içeriyor.

Fazla diyalog barındırmayan film, yel esintilerine, ağaç-yaprak hışırtılarına, yeşilin değişik tonlarına, egzotik çiçek renkliliğine açık, ışık huzmelerinin altındaki güzelim bir doğaya odaklanıyor baştan sona.

Adeta bir ressam özeninin ürünü her karesi çarpıcı nitelikte, son derece zengin bir görsellik düzeyinde seyreden filmde kameraman Mark Lee Ping Bing’in nefis görüntülerine Lim Giong imzalı müzikler eşlik ediyor.

Keskin kılıcıyla Jian’ı öldürmek yerine sonuçta kalbinin sesine kulak veren suikastçıyı oynayan Qi Shu’nun performansı da filmin artı’larından.

 

Bir spor filmi: 'Kartal Eddie'

Amerikan DC Comics çizgi romanlarının en süper iki kahramanını bir araya getiren, geçen hafta değinemediğim “Batman ve Superman: Adaletin Şafağı”, öteden beri dünyayı kurtarmayı görev edinmiş bu popüler ikiliyi önce birbirleriyle kapıştırıp sonra da şeytani kötü adam Lex Luthor’a karşı birleştiren, aksiyonun yanı sıra bol bol tahribat, dövüş ve kargaşa sahnelerinden geçilmeyen, 3 boyutlu, gösterişli ama içi boş bir gişe filmi. Artık şunları birbirlerine düşürme vaktidir diyen, bezirgân yapımcı- büyük stüdyo kafasının eseri bu zorlama ve özenti fantastik seyirlik ancak böylesi filmlerden hoşlananlar için.

Bugün yeni başlayanlardan “Yitik Kuşlar”, Aren Perdeci’yle Ela Akyamaç’ın ortak yönetmenliğinde çekilmiş, 1915’te Anadolu’nun bir Ermeni köyünde geçen bir dram. Özetle, işleri güçleri kuş beslemek olan, varlıklı aile çocuğu Maryam’la Bedo ikilisinin yine kuş bakmaktan döndüğü bir sabah, aileleri ortadan kaybolmuş, köyü de ıpıssız, bomboş bir hayalet köye dönüşmüş halde bulunca başlarına gelenlerin anlatıldığı “Yitik Kuşlar”da Dila Uluca, Arto Arsenyan, Takuhi Bahar, Heros Agopyan ve Ahmet Uz rol alıyor.

İlahi aşk arayışındaki genç bir dervişin Hicaz’dan Şam’a, Bursa’dan Aksaray’a uzanan mücadelesini aktaran, Kürşat Kızbaz’ın yönettiği, Furkan Palalı, Tuvana Türkay, Haldun Boysan, Gürkan Uygun’un oynadığı “Aşkın Sırrı: Somuncu Baba” da haftanın bir başka yerli tarihi dramı.

Karısının ölümünden sonra ortadan kaybolup yaşlı annesinin hastane giderlerini karşılamak için ringlere dönen, Deliormanlı lakaplı, Avrupa şampiyonu bir boksörün hikâyesini perdeye taşıyan “Deliormanlı”ysa, yönetmen Murat Şeker’in imzaladığı, Sarp Levendoğlu’nun başrolünü üstlendiği bir aksiyon-dram denemesi.

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr