Meclis Genel Kurulu'nda, 2014 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı'nın görüşmeleri sürüyor. Bu günkü oturumda Maliye Bakanı Naci Ağbal, 3. madde üzerinde milletvekillerinin sorularını yanıtladı.

CHP Balıkesir Milletvekili Mehmet Tüm'ün bugün bir şiir okuduğunu, kendisinin günün anlam ve önemine uygun bir şiir okumak istediğini belirten Ağbal, İsmet Özel'in "Amentü" şiirinden şu mısraları okudu:

"Ezan sesi duyulmuyor, Haç dikilmiş minbere/ Kafir Yunan bayrak asmış, camilere, her yere/ Öyle ise gel kardeşim, hep verelim elele/ Patlatalım bombaları, Çanlar sussun her yerde/ Çanlar sustu ve fakat binlerce yılın yabancısı bir ses değdi minarelere: Tanrı uludur Tanrı uludur/ Polistir babam Cumhuriyetin bir kuludur."

Ağbal, "Hakikaten içimizi sızlatan tarihsel geçmişe de ifade ve referans veriyor" dedi.

AKP hükümetleri döneminde kişi başına milli gelirin satın alma gücü paritesiyle karşılaştırıldığında 8 bin 667 dolardan 20 bin 298 dolara geldiğini belirten Ağbal, "Türkiye, kişi başı milli gelir de dolar cinsinden satın alma gücü itibarıyla 3 kat artmıştır. Millet olarak, ülke olarak hepimiz zenginleştik" dedi.

'NEFRET SÖYLEMİ İÇERİYOR'

Söz alan CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, Ağbal'ın okuduğu şiirin "nefret söylemi" taşıdığını savundu.

Özel, "Diplomatik ilişki içinde olduğumuz, geçmişte yaşananlar ne olursa olsun Yunanistan'a karşı 'kafir Yunan' ifadesi, 'Çanlar sussun her yerde' gibi Hristiyanları rencide edebilecek sözler, sonra CHP'ye sataşmak için ezanın Türkçe okunmasıyla ilgili söylenenler... Kabinenin bir üyesi bunu niye yapıyor, ne amaçla yapıyor? Gerçekten utanarak ve üzülerek dinledik" diye konuştu.

HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken, "Ben, Müslüman ve Şafi mezhebine mensup bir Grup Başkanvekili olarak, Sayın Bakan'ın dile getirdiği, okuyarak onayladığı, nefret söylemini aşan o cümlelerin tamamını buradan kınıyorum" ifadelerini kullandı.

MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, İsmet Özel'in AK Parti'ye yönelik eleştirilerinin olduğunu anımsatarak, "Bu eleştirileri dikkate alındığında, Sayın İsmet Özel'in geldiği noktadan sizlerin de ibret aldığını görmekten memnuniyet duyuyorum" dedi.

AĞBAL: SALDIRI ANLAMI TAŞIMIYOR

Yeniden söz alan Ağbal, şunları söyledi: "Kurtuluş Savaşı zamanında bu ülkenin karşılaştığı işgal karşısında yaşanan acılara, ızdıraplara, bu ülkenin bin yıllık medeniyet kültürüne ve birikimine karşı yapılan saldırıya karşı bir iç okumadır, o tarihsel dönemin bir anlatısıdır. Hiçbir şekilde bir millete veya dine karşı saldırı anlamını taşımaz.
Zaman zaman burada Kurtuluş Savaşı dönemini anımsıyoruz, Kurtuluş Savaşı döneminde yapılanları biliyoruz ve bugün gelinen noktada bu okuduğum şiir tamamen tarihsel bağlamında o döneme ait gelişmeleri özetleyen bir şiirdir. Benim herhangi bir millete, dine karşı olumsuz düşünce içinde bunu söylemem mümkün değildir, sadece tarihsel koşullar içerisinde bu söylenmiştir.
Sabahleyin burada yapılan konuşmalarda da Cumhuriyetin kuruluşuna ilişkin olarak birtakım temennilerde ve takdirlerde bulunulmuştur. Okuduğum bentler de tamamen bu bağlamda söylenmiş şeylerdir. Bunu maksadından, bağlamından koparıp bugün güncel bir şekilde bu meseleyi farklı bir yere saptırmak olsa olsa sizin kafanızın ardındaki esas ayrımcılık ve esas nefret söylemine dayanmaktadır."

CHP'Lİ HAMZEÇEBİ: İHTİMAL VERMİYORUM

TBMM Başkanvekili Akif Hamzaçebi de Türkiye Cumhuriyeti'nde yaşayanların camiye, cemevine, kiliseye, sinagoga gidebileceğini ya da herhangi bir inanca mensup olmayabileceklerini kaydetti. Hamzaçebi, "Hepsi saygıdeğer vatandaşlarımızdır. Bu Genel Kurulda bunun dışında bir düşüncenin olabileceğini ben düşünmüyorum, buna ihtimal vermiyorum" dedi.

Ağbal, Hamzaçebi'nin bu sözlerine "Aynen katılıyorum" diye karşılık verdi.

Yeniden söz alan Baluken, "Sayın Bakan'ın özrü kabahatinden beter" diye konuştu.

AKP Grup Başkanvekili Naci Bostancı ise, "Bütün inançlara saygılı olduğumuza ilişkin sayısız veri varken bir şiire atıfla nefret suçu işlendiği iddiasını kabul etmiyoruz" dedi.

'MESELE ŞİİRDEN ÇIKTI'

Bostancı, "Mesele şiirden çıktı, İsmet Özel tartışmasına döndü. İnsanların eserleri farklıdır, kendileri farklıdır ve burada dile getirilen İsmet Özel'in ne söylediği, ne yaptığı, tarihe nasıl baktığı değildir. Meseleyi şiirden alıp ondan sonra kişiye ilişkin bir tartışmaya dönüştürürsek ortada sanatçı kalmaz" sözlerini sarfetti.

Nefret suçlarıyla mücadele konusunda AKp'nin yaptıklarının ortada olduğunu belirten Bostancı, "Konunun anlamından fazla köpürterek bu şekilde mukabele edilmesini de uygun bulmuyorum. Sonuçta, İsmet Özel'in bir şiiridir. Kendi bağlamı içinde görülmelidir. AK Parti'nin içinde de Hristiyan bir vekilimiz vardır, bütün partilerde olduğu gibi" ifadelerini kullandı.

TARTIŞMA UZAYINCA BİRLEŞİME ARA VERİLDİ

Hamzaçebi, tartışmanın sürmesi üzerine birleşime ara verdi.

Aranın ardından söz alan Ağbal, "Şiiri okurken maksadım asla herhangi bir milleti, dini hedef almak değildi. Bütün yaşantım buna delildir. Bütün dinler ve milletler, bütün insanlık hepimizin ortak değerleridir. Bunu kollamak, korumak, geliştirmek hepimizin görevidir. Şiirden maksadını aşacak, bazı arkadaşları üzecek şekilde bir anlam çıkarılmış olabilir, bundan dolayı ben de üzgünüm" dedi.

İsmet Özel'in Meclis'te tartışmalara konu olan şiirinin tamamı şöyle:

AMENTÜ

İnsan
Eşref-i mahlûkattır derdi babam
Bu sözün sözler içinde bir yeri vardı
Ama bir eylül günü bilek damarlarımı kestiğim zaman
Bu söz asıl anlamını kavradı
Geçti çıvgınların, çıbanların, reklamların arasından
Geçti tarih denilen tamahkâr tüccarı
Kararmış rakamların yarıklarından sızarak
Bu söz yüreğime kadar alçaldı
Damar kesildi, kandır akacak
Ama kan kesilince damardan sıcak
Sımsıcak kelimeler boşandı
Aşk için karnıma ve göğsüme
Ölüm için yüreğime sürdüğüm ecza uçtu birden
Aşk ve ölüm bana yeniden
Su ve ateş ve toprak
Yeniden yorumlandı.

Dilce susup
Bedence konuşulan bir çağda
Biliyorum kolay anlaşılmıyacak
Kanatları kara fücur çiçekleri açmış olan dünyanın
Yanık yağda boğulan yapıların arasında
Delirmek hakkını elde bulundurmak
Rahma çağdaş terimlerle yanaşmak için
Bana deha değil
Belgeler gerekli
Kanıtlar, ifadeler, resmi mühür ve imza
Gençken
Peşpeşe kaç gece yıllarca
Acıyan, yumuşak yerlerime yaslanıp uçardım
Bilmezdim neden bazı saatler
Alaturka vakitlere ayarlı
Neden karpuz sergilerinde lüküs yanar
Yazgı desem
Kötü bir şey dokunmuş olurdu sanki dudaklarıma
Tokat
Aklıma bile gelmezdi
Babam onbeşli olmasa.

Meyan kökü kazarmış babam kırlarda
Ben o yaşta koltuğumda kitaplar
İşaret parmağımda zincir, cebimde sedef çakı
Cebimde kırlangıçlar çılgınlık sayfaları
Kafamda yasak düşünceler, Gide mesela.
Kar yağarken kirlenen bir şeydi benim yüzüm
Her sevinç nöbetinde kusmak sunuldu bana
Gecenin anlamı tıkansın diye ıslık çalar
Resimli bir kitaptan çalardım hayatımı
Oysa hergün
Merkep kiralayıp da kazılan kökleri
Forbes firmasına satan babamdı.

Budur
İşte bir daha korkmamak için korkmaz görünen korku
İşte şehirleri bayındır gösteren yalan
işte mevsimlerin değiştiği yerde buharlaşan
Kelepçeler, sürgünler, gençlik acılarıyla
Güçbela kurduğum cümle işte bu;
Ten kaygusu yüklü ağır bir haç taşımaktan
Tenimin olanca ağırlığı yok oldu.
Solgun evler, ölü bir dağ, iyice solmuş dudak
Bile bir bir çınlayan
İhtilal haberidir
Ve gecenin gümüş ipliklerden işlenmiş oluşu
Nisan ayları gelince vücudu hafifletir
Şahlanan grevler için kahkahalarım küstah
Bakışlarım beyaz bulutlara karşı obur
Marşlara ayarlanmak hevesindeki sesim
Gider şehre ve şaraba yaltaklanarak
Biraz ağlayabilmek için
Fotoğraflar çektirir
Babam
Seferberlikte mekkâredir.

İnsanın
Gölgesiyle tanımlandığı bir çağda
Marşlara düşer belki birkaç şey açıklamak
Belki ruhların gölgesi
Düşer de marşlara
Mümkün olur babamı
Varlık sancısıyla çağırmak:
Ezan sesi duyulmuyor
Haç dikilmiş minbere
Kâfir Yunan bayrak asmış
Camilere, her yere

Öyle ise gel kardeşim
Hep verelim elele
Patlatalım bombaları
Çanlar sussun her yerde

Çanlar sustu ve fakat
Binlerce yılın yabancısı bir ses
Değdi minarelere:Tanrı uludur Tanrı uludur
Polistir babam
Cumhuriyetin bir kuludur
Bense
Anlamış değilim böyle maceralardan
ne Godiva geçer yoldan, ne bir kimse kör olur
Yalnız
Coşkunluğu karşısında içlendiğim şadırvan
Nüfus cüzdanımda tuhaf
Ekmek damgası durur
Benim işim bulutlar arşınlamak gün boyu
Etin ıslak tadına doğru
Yavaş yavaş uyanmak
Çocuk kemiklerinden yelkenler yapıp
Hırsız cenazelerine bine bine
Temiz döşeklerin ürpertisinden çeşme
Korkak dualarından cibinlikler kurarak
Dokunduğum banknotlardan tiksinmeyi itiraz
Nakışsız yaşamakları
Silâhlanmak sayarak
Çıkardım
Boğaza tıkanan lokmanın haritasını
çıkınımda güneşler halka dağıtmak için
Halkı suvarmak bin saçlarımda bin ırmak
Ihtırdım caddeleri meğer ki mezarlarmış
Hazırmış zaten duvar sıkılmış bir yumruğa
Fly Pan-Am
Drink Coca-Cola

Tutun ve yüzleştirin hayatları
Biri kör batakların çırpınışında kutsal
Biri serkeş ama oldukça da haklı.
Ölümler
Ölümlere ulanmakta ustadır
Hayatsa bir başka hayata karşı.

Orada
Aşk ve çocuk
Birbirine katışmaz
Nasıl katışmıyorsa başaklara ağustos sıcağı
Kendi tehlikesi peşinden gider insan
Putların dahi damarından
Aktığı güne kadar
Sürdürür yorucu kovalamacayı.

Hanidir görklü dünya dünyalar içre doğan?
Nerde, hangi yöremizde zihnin
Tunç surlardan berkitilmiş ülkesi
Ağzı bayat suyla çalkanmış çocuğa rahim olan
Parti broşürleri yoksa kafiyeler mi?
Hangi cisimdir açıkça bilmek isterim
Takvim yapraklarının arasını dolduran
Nedir o katı şey
Ki gücü
Gönlün dağdağasını durultacak?
Hayat
Dört şeyle kaimdir, derdi babam
Su ve ateş ve toprak.
Ve rüzgâr.
Ona kendimi sonradan ben ekledim
Pişirilmiş çamurun zifiri korkusunu
Ham yüreğin pütürlerini geçtim
Gövdemi alemlere zerkederek
Varoldum kayrasıyla Varedenin
Eşref-i mahlûkat
Nedir bildim.


Kaynak: Cumhuriyet.com.tr