23. Uluslararası Adana Film Festivali, İran ve dünya sinemasının yetkin yaratıcısı Abbas Kiarostami’nin Yakın Plan, Kirazın Tadı, Zeytin Ağaçları Altında, Rüzgar Bizi Sürükleyecek, On Üzerinden On filmlerini gösterecek.


Çocukluğundan itibaren sanata ve sinemaya ilgi duyan Kiarostami, Tahran Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde okudu. 1960’ların sonunda filmlere jenerik, çocuk kitaplarına desenler yaptı. 1969’da İran’da başlayan Yeni Dalga Akımı’nın öncülerinden oldu. Tahran’da Çocukların ve Gençlerin Zihinsel Gelişimi Enstitüsü’nü (Kanun) kurdu.

İlk Yeni Gerçekçi hümanist komedisi Ekmek ve Sokak’ta (1970) evine ekmek götürmeye çalışan öğrenciyle sokak köpeğinin çatışmasını anlattı. Şah rejiminde politik temaları, bireysel özgürlüğü, sosyal adaleti özgün anlatımıyla irdeledi. Olay 1 Olay 2’de etik ikilemi işledi.
Misafir’de (1974) insan davranışını, iyilikle kötülük arasındaki dengeyi,
fiziksel ve tinsel yolculuğu betimledi.

İlk uzun metrajı Rapor’da (1977) rüşvet almakla suçlanan bir vergi memurunun gerçek öyküsünü, intihar temasını anlattı. İran İslam devriminden sonra ülkenin yeni yöneticileri İslam kurallarına uygun filmler yapılmasını istiyorlardı. Bazı İranlı yönetmenler İran’ı terkedip Batı ülkelerine sığındılar. Abbas Kiarostami ülkesinde kalmayı seçti:

Arkadaşımın Evi Nerede ? (1987) ile yönetmen Batı’da tanındı. Sekiz yaşındaki Ahmet komşu köyde oturan arkadaşının defterini geri vermek için köy köy gezer. Sorumluluk, vicdan, sadakat, gelenek temalarının irdelendiği filmde köy manzaralarının şiirselliği, derin gerçekçilik çok etkileyicidir.

Deneysel anlatım kullandığı Yakın Plan’ı (Close Up /1990) reformcularla tutucular çatışırken yaptı. Kendisini yönetmen Muhsin Makhmalbaf olarak tanıtarak varsıl bir aileyi dolandıran bir adamın kendini haklı gösterme öyküsüydü.

 

Kiarostami, yaşam, ölüm, değişim, süreklilik temalarını kullanarak filmleri arasında bağ kurdu. Arkadaşımın Evi Nerede ?, Yaşam Sürüyor (1992), Zeytin Ağaçları Altında (1994) üçlemesinin ortak teması yaşamın kesin değeridir.

1990’larda Batı, Kiarostami’nin filmleriyle İran’ı yeni bir vizyonla algıladı, ama hükümet onun çalışmalarını yeterince İslam kurallarına uygun bulmuyordu, onlara göre filmleri Batı kültürünün anlayışına, zevkine göre formatlanmışlardı.

İran’da bir süre yasaklanan Kirazın Tadı’yla Cannes’da Altın Palmiye ödülünü aldı. Filmde, intihar etmek isteyen umutsuz bir adamın içsel yolculuğunu etik, intihar eyleminin haklılığı, acıma duyusu, yaşama özgürlüğü temalarını tartışarak anlattı. Emek, cinsiyet eşitliği, kadın hakları, gelişimin yararlarını irdelediği Rüzgar Bizi Sürükleyecek(1999) Venedik Film Festivali’nde Altın Aslan ödülünü aldı.

On Üzerinden 10 (2004) belgeselinde eski filmlerinin mekanlarına giderek on derste nasıl film yapılırı açıkladı.

Mahmud Ahmedinejad yeniden seçilince Kiarostami yurtdışında tanınmış oyuncularla çalışmayı yeğledi. Copie conforme’u (Aslı Gibidir/2010) İtalya’da, Like Someone in Love’ı ( Sevmek Gibi/ 2012) Japonya’da çekti.

Kurguyla gerçek arasındaki sınırı sanatçı duyarlılığıyla ortadan kaldırdı. Minimalist öykülemesine şiiri, tiyatroyu, resimi, fotoğrafı kattı. Aynı zamanda senarist, yapımcı, sanat yönetmeni, kurgucu, şair,
fotoğrafçı, ressam, çizer, tasarımcıydı. İran manzaralarının fotoğraflarını çekmek onun en büyük tutkusuydu. İran şiirinin özünü yakalayarak şiirsel görüntüler oluşturdu. Tinsellik, yaşamdan sonra, yaşama tutunmak, yaşamın kırılganlığı, varoluş temalarını plansekanslarla, hava çekimleriyle etkili çevre sesleriyle betimledi.

Yönetmen Jean–Luc Godard, Kiarostami’nin sinemasını şöyle tanımladı:
“Sinema D.W. Griffith’le başlar ve Abbas Kiarostami ile biter”.

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr