Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, "Türkiye’de bugün Sayın Bahçeli’nin dediği gibi bir fiili başkanlık durumu yok mu? İstediğiniz kadar yok deyin, var. Meclis, 330’un üzerinde bir çoğunlukta kabul ettiğinde de halkımıza hep beraber biz bunu sormalıyız. Halk bu sorunu çözer" dedi.
Adalet Bakanı Bozdağ, Ankara Hakimevi’nde Uluslararası İstanbul Hukuk Kongresi tanıtım toplantısında yaptığı konuşmada, yürütmenin yargıya müdahalesinin kesinlikle olmadığını vurgulayarak, "Yürütmenin yargıya eleştirileri diğer partilerin olduğu gibi elbette zaman zaman olmaktadır ama bizim söylediğimiz şey şu; bir terör örgütü yargıya müdahale ediyor, yargıyı dizayn ediyor. Fetullahçı Terör Örgütü, Danıştay, Yargıtay, HSYK, ilk derece, üst derece her tarafa, her şeye müdahale ediyor. Peki, hukuk devletine inanan bir iktidar ve hukuk devletini korumaya yemin etmiş bir bakan, bir hükümet olarak bizler bir terör örgütünün yargının içinde cirit atmasına ’aman ha yanlış anlaşılır’ diye göz mü yummalıyız? Ses çıkarmamalı mıyız? Gözümüzü kapatalım, hakim, savcılar FETÖ’nün emrine girsin ondan sonra o ne derse hukuk diye uygulasın ve talimatlarıyla kumpaslar kurulsun, biz de o kumpasları adalet diye kabul mu edelim? Tedbir alacağız, hukukumuzu korumak için, yargımızın tarafsızlığını, bağımsızlığını korumak için tedbir alacağız. Bunu yapmazsak o zaman görevimizi yapmamış oluruz. Herkes yargıya müdahale var diye anlatıyorlar, örnek veriyorlar" diye konuştu.
FETÖ ile ilgili yapılara müdahale etmenin anlamının hukuk devletini korumak olduğunu belirten Bakan Bozdağ, "Yargının bağımsızlığına ve tarafsızlığına gölge düşüren, yargımızı rehin almak isteyen FETÖ’ye yargıyı rehin ettirmemektir. Yargıyı tutsak etmek isteyen yapı karşısında yargının özgürlüğüne, tarafsızlığına ve bağımsızlığına destek olmak, onu korumaktır. Bu noktada Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun yaptığı şey tam da budur. Anayasamızın kendilerine verdiği görevi, mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı esaslarına göre yapmışlardır, yapmaktadırlar, yargıyı rehin almak isteyen terör yapısına ve yargının tutsaklığına ’hayır’ demişlerdir. Bu takdir edilmesi gereken bir durumdur. Sadece Türkiye içinde değil, Türkiye’nin dışında da takdir edilmesi gereken bir durumdur. Dünyanın hangi ülkesinde terör örgütleri ile üyelik veya irtibat varlığı değerlendirilen herhangi birinin yargı görevi yapmasına izin verilir, kamuda çalışmasına izin verilir? Yok böyle bir örnek. ABD veya İngiltere ve diğer hem AB ülkeleri hem Amerika hem de bütün dünya ülkeleri içerisinde DEAŞ terör örgütü üyesi olduğu bilinen birine veya El Kaide terör örgütü üyesi olduğu bilinen ve böyle değerlendirilen birine ceza vermek için demiyorum ama halkta böyle bir kabul de var, böyle değerlendiriliyor. Böyle değerlendirilen birine hakimlik, savcılık yaptırırlar mı yaptırmazlar mı? Hiçbirisi yaptırmaz ama mesele Türkiye olunca birdenbire bunlar başka noktaya gidiyorlar. Sizin için hak olan, doğru olan Türkiye için niye hak olmuyor?" ifadelerini kullandı.
"Terör örgütlerinin talebine göre karar veren bir yer bizim gözlemci statümüzü kaldırsa ne yazar kaldırmasa ne yazar?"
Avrupa Yargı Kurulları Ağı diye bir ağ olduğunu ve HSYK’nın bu ağda gözlemci statüsünde olduğunu söyleyen Bakan Bozdağ şöyle devam etti:
"Açıklamalar yapıyor, Türkiye HSYK’sını karalamak için yapıyor. Türkiye’nin HSYK’sına hukuku, yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını korumak konusunda gösterdiği hassasiyetten dolayı hukuk ve ve adalet ödülü vermesi gerekirken Türkiye’nin HSYK’sını gözlemcilikten çıkaracağına dair açıklamalar yapıyorlar. AB’nin üzerinde yükseldiği değerlerin anlamı nedir? Tarafsızlık, objektiflik, bağımsızlık, yargısız infaz yapmamak da bunlardan biri. Türkiye’nin HSYK’sını dinlemeden, Türkiye’de olup bitenler nelerdir diye Türkiye’ye gelip bunları mahalinde görmeden yargısız infaz yapıyorlar. Nedir olay? Hem FETÖ’cülerin hem de Türkiye’ye düşmanlık eden bazı çevrelerin FETÖ ile beraber oraya gidip onları enforme etmesidir. Dünyanın neresinde iddia üzerine karar veriliyor? Suçlanan kişiye sormaz mısınız ’Sizinle ilgili böyle diyorlar, görüşünüz nedir?’ diye sormaz mısınız? Sormuyorlar. Anlatmak istediklerinde dinlemiyorlar. Böyle bir saçmalık olur mu? AB’nin üzerinde yükseldiği hukuk devleti, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı, objektiflik gibi temel kriterleri Avrupa Yargı Kurulları Ağı adeta yok saymaktadır. Gözlemci statüsünü kaldıracakmış, neye göre? Terör örgütlerinin talebine göre. Terör örgütlerinin talebine göre karar veren bir yer bizim gözlemci statümüzü kaldırsa ne yazar kaldırmasa ne yazar?"

AVRUPA YARGI KURULLARI AĞI
Avrupa Yargı Kurulları Ağı AYKA’yı tarafsızlığa davet ettiğini kaydeden Bakan Bozdağ, "Türkiye’nin düşmanlarının veya bazı terör örgütlerinin söyledikleri ile yargısız infaz yapmaktan vazgeçmeye davet ediyorum. Vicdanlı, insaflı ve savundukları AB değerlerinin gerekleri neyse ona göre davranmaya davet ediyorum. Bir yandan AB değerleri, objektiflik, savunma hakkı, her şeyi yerli yerinde görerek değerlendirme diyeceksiniz, sonra işinize geldiği zaman bunların hiçbirini takmayacaksınız, hiçbirinin gereğini yapmayacaksınız. Şu anda yaptıkları bu. AB’nin değerleri böyle ise o zaman biz o değerlerde yokuz, biz AB’den çok ama çok ilerideyiz. Türkiye’nin aleyhine olan her konuyu çabuk kabullenme, her iddiaya hemen inanma alışkanlığından uluslararası yargı ağları ve AB’nin ilgili kurumları da ilgili bu konuda söz söyleme yetkisi olanlar da vazgeçmelidir, Türkiye’yi de dinlemelidir. İddia edilen konularla ilgili bütün tarafları da dinlemeleri gerekir ama dinlemiyorlar. Bizimle ilgili rapor hazırlayabilirsiniz, bizim saygımız var, dışarıdan Türkiye’yi değerlendirmek isteyen elbette değerlendirebilir ama bizim istediğimiz tek şey bu raporların objektif olmasıdır. Eğer siyasi nedenlerle subjektif bir rapor hazırlanırsa, eğer başka nedenlerle Türkiye’nin aleyhine gerçek olmayan bir rapor hazırlanırsa kusura bakmayın bu raporu kim hazırlarsa hazırlasın bizim açımızdan böyle bir raporun saygınlığı olmaz ama eğer objektif bir rapor hazırlanırsa, Türkiye’de dinlenerek başka iddialar varsa onlar da gözetilerek Türkiye ile ilgili gerçekten objektif bir rapor hazırlanırsa biz de bu raporları titizlikle inceliyor ve oradaki eleştirileri, tavsiyeleri değerlendiriyor, kendi açımızdan da olumlu olanların hepsini hayata geçiriyoruz" açıklamasını yaptı.

"OBJEKTİF OLUN, TARAFSIZ OLUN, DİNLEYİN, İSTİŞARE EDİN, ONA GÖRE KARAR VERİN"
"Türkiye’nin aleyhine taraflı raporlar hazırlayıp sonra da bunu Türkiye’ye dayatıp, sonra da bunun üzerinden Türkiye’yi yargılamaya kalkarsanız kusura bakmayın bizim için o raporların bir kıymeti olmaz" diyen Bakan Bozdağ, "Türkiye’de, Türkiye’nin hakkını, hukukunu, haklılığını bütün dünyaya söyleyecek, bütün dünya üzerinde savunacak bir millet iradesi vardır, biz bu iradenin gereğini yaparız. AYKA’ya diyorum ki FETÖ’nün veya başka terör örgütlerinin veya hükümet düşmanlığını, yargı bağımsızlığı zanneden bazı zavallıların iddiaları üzerine Türkiye hakkında lütfen taraflı karar vermeyin, objektif olun, tarafsız olun, dinleyin, istişare edin, ona göre karar verin. FETÖ’cülerden birisi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne tedbir istemli dava açtı. Ne diye açtı? Yalan söyleyerek açıyor, ’Benim hakkında tutuklama kararı verdiğim insanlarla beni aynı koğuşa koydular, o nedenle tedbir talep ediyorum’ diyor. Yok böyle bir şey. Neden? Oradakileri etkilemek için yapıyor ve yalan yazıyor. Tabii yalancının mumu yatsıya kadar yanar, yatsıya varmadan mum sönünce de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tedbir talebini reddediyor. Onun için de oradakileri etkilemek için çok büyük organizasyonlar yapılıyor. Çok büyük harcamalar da yapılıyor, onu da biliyoruz ama her şeye rağmen Türkiye haklı olduğu konularda haklılığını sonuna kadar savunmaya devam edecektir" şeklinde konuştu.

BAŞKANLIK SİSTEMİ
Bakan Bozdağ, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin ’başkanlık sistemi’ ile ilgili açıklamasını ise şöyle değerlendirdi:
"Sayın Devlet Bahçeli, başkanlık sistemi ile ilgili önemli bir açıklama yaptı. Türkiye’nin başkanlık sistemine dair tartışmaları sona erdirmesi gerektiğine dair önemli değerlendirmelerde bulundu. Ben de katılıyorum Sayın Bahçeli’ye. Çünkü Türkiye’de kim ne derse desin iktidarla cumhurbaşkanının aynı partiden olduğu dönemlerde esasında fiili bir başkanlık sistemi her zaman olmuştur. Atatürk dönemi, fiili başkanlık sistemidir, Menderes dönemi de öyle fiili başkanlık sistemidir. AK Parti döneminde de Cumhurbaşkanı ile Başbakan aynı partiden seçildiler. O zaman bizim bu gerçeği görüp, bu işin adını doğru koymamız kadar doğru olacak ne olabilir? Şimdi CHP farklı düşünüyor, öbürleri farklı düşünüyor. Ya siz farklı düşündüğünüzde durum değişiyor mu? Türkiye’de bugün Sayın Bahçeli’nin dediği gibi bir fiili başkanlık durumu yok mu? İstediğiniz kadar yok deyin, var. Gerçek çok net açık, ortada. Öyleyse bizim bu gerçekle yüzleşmekten kaçmamızın bize ne faydası var? Geçmişte de Cumhurbaşkanının doğrudan halk tarafından seçilmesi bir sistem değişikliğini gerektirir diyen pek çok hukukçu oldu. Doğrudan yarı başkanlık sistemidir diyenler de oldu. Farklı değerlendirme yapanlar da oldu. Türkiye’de bir yandan Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesine ilişkin Anayasa değişikliği olmuş, öte yandan Anayasa’da Cumhurbaşkanına tanınmış olan yetkilere baktığınızda gerçekten çok büyük yetkiler var. Bu yetkilerle beraber değerlendirdiğinizde iktidar çoğunluğu da aynı partiden olduğu zaman durum çok net ortada. Onun için ben de aynı şeyi söylüyorum, siyasi partilerimiz bu konuyu Meclis’e getirmeli, Meclis’te tartışmalı, görüşmeli. Meclis, 330’un üzerinde bir çoğunlukta kabul ettiğinde de halkımıza hep beraber biz bunu sormalıyız. Eğer Türk halkı başkanlık sistemine geçmeyi kabul ederse tartışmaları bitirir başkanlık sistemine geçeriz. Eğer Türk halkı başkanlık sistemine geçmeyi reddederse tartışmaları bitirir, ondan sonra Türkiye olarak yine yolumuza devam ederiz. Gelin bu tartışmalara hep beraber noktayı koyacak adımı birlikte atalım. Ben Sayın Bahçeli’nin açıklamalarını çok önemsiyorum, ülkemizin geleceği bakımından da güçlü bir siyasi istikrar, güçlü iktidar ve etkin karar alma ve uygulama bakımından da son derece önemli olduğunu bir kez daha ifade ediyorum. Umarım ki siyasi partiler bu konuda bir uzlaşma zemini bulurlar eğer uzlaşamıyorlarsa bile Anayasa değişikliğinin halkın önüne gitmesine imkan verecek kapının aralanmasına yardımcı olurlar. Halk bu sorunu çözer. Çünkü bu millet hangi soruna el attıysa o sorunu tereyağından kıl çeker gibi çözüyor. Ben eminim ki sistem tartışmalarını çözecek yine Türk halkıdır. Sayın Bahçeli’nin bu açıklamalarından sonra herhalde Türk siyasetine bu konuyu yeniden ve sorumluluk içerisinde bir kez daha ele almak ve bunun gereğini gecikmeksizin yapma yükümlülüğü düşmektedir."
()Kaynak: Cumhuriyet.com.tr