Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Başkan Obama’nın düzenlediği Nükleer Zirve’ye katılmak için ay sonunda Washington’a gelmesi, Ankara’nın, demokrasi, insan hakları, ifade ve basın özgürlüğü alanlarında Amerikan medyası tarafından sert şekilde eleştirildiği bir döneme rastlıyor. ABD Dışişleri Bakanlığı da, yaptığı resmi açıklamalarda, Türkiye’de ifade ve basın özgürlüğü alanında yaşanan gelişmeleri rahatsız edici bulduğunu belirtti.  

Amerika'nın Sesi'nden Kasım Cindemir'e konuşan, eski ABD Dışişleri Bakanlığı görevlisi ve Amerikan İlerleme Merkezi (CAP) uzmanı Alan Makovsky, Erdoğan’ın “Washington’a gelmesi pek de istenmeyen bir misafir” olacağını savundu.

Alan Makovsky, “Beyaz Saray’ın bazı kararlar vermesi lazım. Başkan Obama, Erdoğan ile ikili bir görüşme yapacak mı? Yaparsa, Türkiye’de özgürlükler alanındaki kısıtlamaları gündeme getirecek mi?” gibi sorular bulunduğunu belirtti. Makovsky, ABD’nin stratejik anlamda Türkiye’ye ihtiyacı olduğunu, ama öteyandan, Erdoğan ile ilişkilerin Washington’a giderek rahatsızlık vermeye başladığını öne sürdü.

Gezi ile başladı

Alan Makovsky, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Gezi Parkı protestolarından sonra değişmeye ve otoriter eğilimlerinin öne çıkmaya başladığını savundu. Makovsky, Türkiye’de demokrasi ve ifade özgürlüğünün “kötü bir noktada” olduğunu söyledi, ancak sığınmacı krizi ve IŞİD ile mücadeleye katkısı nedeniyle Batı’nın Ankara’ya yönelik eleştirilerini kısıtlı tuttuğunu söyledi.

Süleyman Şah Üniversitesi’nden siyaset bilimci Cengiz Aktar, Türkiye’de demokrasinin kuvvetler ayrılığının ve denetim-denge mekanizmasının işlemediğini söyledi. Amerika’nın Sesi’ne konuşan Aktar, Erdoğan’ın bir demokrasi savunucusu olmadığını öne sürdü. Türkiye uzmanı Carol Migdalovitz de Makovsky ve Aktar gibi Türkiye’de demokrasinin “defolu” olduğu görüşünü savundu.

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr