ABD Dışişleri Bakanlığı’nın 2015 yılı raporu özetinde, gözlemciler Haziran seçimlerini genel olarak “özgür ve adil” olarak değerlendirirken, 1 Kasım seçimlerini ise Kasım 1 seçimleri için ise “genelde özgür” ifadesini kullandı.

Böylece raporda Kasım seçimlerinin “adil” olarak görülmediği açıklanmış oldu. Raporda ayrıca Kasım seçimlerinin “zorlu güvenlik ortamında yapıldığı”, “adayların özgürce seçim kampanyası yapmasının bazı durumlarda engellendiği”, “seçim kampanyası döneminde medya sınırlamaları nedeniyle oy verenlerin birden çok görüşe ve bilgiye ulaşımının azaltıldığı’’ belirtildi.

Raporda, Türkiye hükümetinin 2015’deki en önemli insan hakları problemleri şöyle sıralandı:

Basına baskı

Yasada birden çok fıkrayla hükümete ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü ve internet özgürlüğünü sınırlama imkanı tanındı. Hükümetin medya üzerindeki baskısı sürdü. Kasım ayı itibariyle yetkili kurumlar 30 civarında gazeteciyi tutukladı, bunların çoğu terörle mücadele yasaları veya illegal organizasyonlarla bağlantı çerçevesinde yapıldı.

Hükümet güvenlik güçleri baskınları, yayınlara mahzurlu içerik iddiasıyla el konması, gazetecilere veya editörlere terörizm bağlantısı suçlaması veya cumhurbaşkanı ve diğer üst düzey hükümet yetkililere hakaret iddiası, bazı medya holdinglerinin iş çıkarlarını engelleme, cezalar kesilmesi ve internetin engellenmesi yolları ile medya üzerine baskı kuruldu.

Bir gazeteci hükümet yanlısı Meclis üyesinin tehdit teşvikiyle fiziki saldırıya uğradı. Hükümeti eleştirmenin misilleme getireceği korkusuyla oto-sansür müşterek hale geldi. Kürt dili ve güneydoğudaki muhalif medya kurumlarına uygulanan baskı sonucu halkların bilgiye ulaşım azaldı.

Gülen hareketi bağlantılı bazı medya kurumlarının dijital medya platformlarından atıldı ve beş medya kurumunun kayyımların kontrolüne verildi.

Yargıya müdahale

Yasaların eşitsiz şekilde uygulanması ile terörle mücadele yasalarının çok geniş şekilde uygulandığı algısı problemler olarak devam ediyor. Savcılara ve hâkimlere sağlayan geniş yorumlar siyasi motifli soruşturmalara ve mahkeme kararlarına neden oldu ki bu yasalara ve benzer hukuki sonuçlara uyuşmazlık ortaya çıkardı.

PKK ve Fethullah Gülen hareketi ile bağlantılı olmakla suçlanan muhalefet parti üyelerinin tutuklanması yetkili kurumların terörle mücadele yasalarını şeffaflık gözetmeden uygulaması görüldü. Yetkili kurumlara adil olmayan tutuklamalar, gözaltıları uzun ve süresiz zamanlarda tutulması ve mahkemelerin uzatılmasına devam ettiler.

Hükmet ayrıca üst düzey hükümet yetkililerini soruşturan altı hâkim ve savcıyı suçladı ve bu hamle yütürme  organının yargı üyelerini korkutması olarak yorumlandı.

Siviller korunamadı

Yeniden başlayan PKK ile çatışmada hükümet korumasız olan sivilleri korumaya çalışmadı ve sonuç olarak PKK ve bazen güvenlik güçlerinin sivilleri öldürdüğü veya yaraladığı haberleri yapıldı. 20 kadar çocuk dahil olmak üzere düzinelerce sivilin, güvenlik güçleri ile PKK arasındaki çatışmalarda öldüğü haber edildi.

Kadına şiddet

2.2 milyonu aşan Suriyeli göçmenlerin yeterli sosyal desteğe sahip değil ve hükümetin kendilerine seyahat sınırlamaları getirmesi.

Kadınlara, ‘namus cinayeti’ olarak da adlandırılan saldırılar dahil olmak üzere şidde gösterilmesi ciddi bir problem olarak kaldı. Çocuk evlilikleri sürdü. Hükümet etkili bir şekilde kadınları, çocukları, etknik ve dini azınlıkları, LGBTI üyelerini tacizden, eşitsiz uygulamalardan ve şiddetten koruyamadı.

Üst düzey hükümet yetkilileri LGBTI karşıtı, Ermeni karşıtı, Alevi karşıtı ve anti-Semitik retorik kullandı. “Keyfi veya Yasal Olmayan Şekilde Hayata Kasıt” başlığında ise rapor, ‘’hükümetin veya onun birimlerinin keyfi ve hukuka aykırı olarak öldürmeler yaptığına dair güvenlilir iddialar’’ olduğunu kaydetti.

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr