23. Uluslararası Adana Film Festivali’nde “En İyi Yönetmen”, “En İyi Senaryo” ve “En İyi Sanat Yönetmeni” ödüllerini alan “Albüm”ün gösterimi önceki gün yapıldı. Filmin yönetmeni Mehmet Can Mertoğlu, gösterim sonrası seyircilerin sorularını yanıtladı. Ev lat edindiğini gizlemeye çalışan bir çiftin hikâyesini mizahi bir dille anlatan film aslında sert bir toplumsal eleştiri. Filmdeki o insanların bazıları komşumuz, arkadaşımız...

O insanları tanıyoruz. Ancak bazı seyirciler ısrarla o karakterlerin ve yaptıklarının bu topluma ait olmadığını dile getirerek yönetmen Mertoğlu’nu eleştirdi. Mertoğlu da “Ben de bu toplumda yaşıyo rum. Böyle insanlar çevremde var. Onların yaşadıklarına dikkat çekmek istedim. Sizin kafanızda bazı gerçeklikler var” diye cevap verdi. Film, bize bizi gösteriyor ancak bize tutulan aynaya bakmak istemeyenler de var.

 

‘İnsan hep toprağına dönmeyi düşler’

‘Siyah Karga’da bir geri dönüş hikâyesini karga metaforu üzerinden işleyen Tayfur Aydın, kendi çektiği derin acıların izinden gidiyor.

53. Uluslararası Antalya Film Festivali’nin ‘Ulusal Yarışma’ bölümünde yarışan Tayfur Aydın’ın yazıp yönettiği “Siyah Karga”nın gösterimi önceki gün yapıldı. Aydın’ın ilk filmi “İz-Rêç” Uluslararası İstanbul Film Festivali Onat Kutlar Jüri Özel Ödülü’nün sahibi olmuştu. “Siyah Karga” Fransa’da yaşayan İran asıllı oyuncu Sara’nın ansızın babasından aldığı bir mektupla Türkiye üzerinden, illegal yollardan yasaklı olduğu ülkesine dönüşünü anlatıyor. Tayfur Aydın ilk filmindeki gibi bir geri dönüş hikâyesi işliyor bu filminde de. Onun sinema dilinin kilit kelimesi de aslında “iz”. Tayfur Aydın, kendisinin de hissettiği derin acıların izinden gidiyor...

-İlk filminiz “İz” de bir geri dönüş hikâyesi. Sancınız geri dönüş üzerine mi?

Evet. Bende de herkes gibi doğduğum topraklara dönme isteği var. Babam memur olduğu için görev dolayısıyla küçükken tam bir yere alıştığımda oradan ayrılırdık. Dünyanın neresinde olursan ol, bıraktığın yere, kendi toprağına dönmeyi her zaman düşler sin. Yollar benim hayatımın önemli bir parçası. Gidenin arkasından bakmak gelenin yolunu gözlemek...

-“İz”de gördüğüm bazı kamera açılarını bu filmde de gördüm. Teknik olarak da bir dil oluşturmayı mı düşünüyorsunuz?

Aynı görüntü yönetmeni Emre Konuk ile çalıştım. Mekânları çok iyi biliyorum. Kadrajları hissettiğim gibi çekiyorum. Teknik ön çalışma yapıyorum ama kamerayı nereye kuracağım üzerinde çok durmuyorum. Atmosfer ve şartlar o anı çok değiştirebiliyor. Film daha yakın kadrajlarla, daha yakın lenslerle başlıyor. Sara kendi toprağına yaklaştıkça geniş kadraja geçiyorum.

-Neden böyle bir kadraj? Mesela Halil doğrudan bize bakıyor. Onun yüzünü bize kadrajlıyorsunuz...

İzleyici hikâyenin içine girdikçe, biz anlattıkça ve seyirci de tanıdıkça aslında farkına varmadan hikâyeden uzaklaşır. Ben de seyirci hikâyeden uzaklaştığında karakterin gelip seyircinin yüzüne bakarak yeniden bağ kurmasını istiyorum. Bir de karakter doğrudan seyircinin gözüne bakarak seyirciyi sorguluyor o an...

-Seyirci, karakteri ve karakter üzerinden hayatı, insanı vb. sorgular ancak siz dediğiniz gibi karakterin yüzünü bize döndürerek bizi sorgulamasını istediniz. Neden?

Çünkü o karakterler sizsiniz, biziz...

-Bir geri dönüş hikâyesini neden karga metaforu üzerine kurdunuz?

Çoğu kişi kargayı uğursuz olarak görür ama kargalar çok zeki ve uzun yaşayan hayvanlardır. Kargalar sürüden ayrıldıktan sonra kendi doğduğu yere doğru yol alırlar. Sürü dışında kargalar görürüz ve onlar genellikle yaşlı kargalar olur.

 

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr