Devlet hastanelerindeki ağız ve diş sağlığı merkezlerinde büyük bir kaos var. Hasta yoğunluğu kapasitenin bir hayli üstünde. Diş hekimleri de mutsuz, hizmet almak isteyen hastalar da... Öyle ki, acil nöbetine kalan iki hekim, bir günde 300’den fazla hastaya bakmak durumunda kalıyor. Gündüz de durum farklı değil. Hekim, hastasına en fazla üç dört dakikasını ayırabiliyor. Hastalara yalnızca ilaç verip, evlerine gönderiyorlar. Hastalar, randevu alabilmek için bile en az 15 gün beklemek zorundalar. Muayeneden sonra da uzun bir bekleme süreci söz konusu. Tedaviye en iyi ihtimalle bir ay sonra başlanıyor. Sonuç olarak, parası olan özele gidiyor. Dişi ağrıyan arkadaşımla Okmeydanı Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi’ne gittik. Yaşanan sıkıntıları bire bir tanıklık ettik.

Neden puanın az?

Dişleri sızlayan, soğuk-sıcak tüketemeyen arkadaşım için hastanedeyiz. Acil bölümünden numara alıp, muayene sırasına girdik. 5-6 kişiden sonra içeri gireceğiz. 3-4 dakika içinde ekranda arkadaşımın adı yazdı. Buraya kadar şanslıyız. Ancak, hekimin yanına girince işler düşündüğümüz gibi gitmedi. Arkadaşımın muayene koltuğuna oturmasıyla, kalkması bir oldu. Doktor, sorununu sordu. Arkadaşım, derdini söyledi. Doktor, dişlerine baktıktan sonra “sıcak, soğuk tüketme” diyerek, tedaviyi bitirdi. Toplamda bir buçuk dakikada odadan çıktık. Hekimleri dinleyince, durumun vahametini öğrendik. Merkezlerdeki sorunların birkaç boyutu var.

Birincil sorun, durumu gerçekten acil olmayan hastaların acil servise kabul edilmesi. İkincisi de performans sisteminin, hekimi, çok fazla hasta bakmaya zorlaması. Hekimler, çok fazla sayıda hastaya bakmaktan, “puan yarışında”, adeta tükenmişlik sendromu yaşıyor. Etik kurallara bağlı çalışmak istediklerinde ise “yetersiz performans” yaptıkları belirtilerek mobbinge maruz kalıyor. Nitelikli kanal tedavisi için 45 dakika, dolgu için en az yarım saate ihtiyaçları var. Ancak, burada birkaç dakikada bu işi bitirmek zorundalar. Adını yazmamızı istemeyen hekimin anlattıkları çok çarpıcı. Öğle yemeği bile yiyemediklerini söyleyerek, “Hükümetin ‘sağlıkta dönüşüm politikaları’ gereği, maaşlarımızın büyük bölümü, ‘performansa dayalı ödeme sistemi’ adı verilen puan sistemine bağlı. Yani bize diyorlar ki ‘ne kadar çok hasta bakar, ne kadar çok diş çeker, dolgu ya da kanal yaparsan o kadar puan kazanırsın. ‘Fazla puan toplamayan hekimden, ‘neden bu ay az işlem yaptınız?’ diye, hastane yönetimi savunma bile istiyor” dedi.

300’de 10 gerçek acil

Acil bölümlerindeki kalabalık özellikle akşam iş çıkışı saatlerinde yoğun. Randevu almakla uğraşmak istemeyen hastalar, acilleri gece polikliğine dönüştürüyor. İsmini vermek istemeyen başka bir hekim ise şunları kaydetti: “Acil nöbetine kaldığımda bir günde, iki doktor, 300’den fazla hastaya baktığımızı biliyorum. Hastanenin ışığını gören, gündüz muayene sırası alamayan herkes acile geliyor. Gelen 300 hastanın 10’u belki gerçekten acildir. Bilimsel verilerle diş hekimliğinde acil tanımı yapılmalı. Kanamalı ve travma hastaları, çene ekleminde çıkmalar acildir. Ancak bir diş çürüğünün hiçbir belirti vermeden bir anda gecenin bir yarısı ortaya çıkmadığı da bir gerçektir.”

‘1 ay ağrı kesici kullandık'

Çocukların tedavi bölüm başka bir katta. Koridorda bekleyen bir anneye kulak verdik. 8 yaşındaki oğlu hasta koltuğunda. Oğlunun 4 dişi çürümüş. Bir aydır çürük dişleri çektirmek için uğraştıklarını anlattı: “Bu sürede sürekli ağrı kesici kullandık. Özele gidecek maddi gücümüz yok.” İstanbul Diş Hekimleri Odası Başkanı Prof. Dr. Turhan Atalay, şunları söyledi: “Kamuda diş hekimlerinin yoğunluğu çok fazla. Performans sistemi nedeniyle hekimler fazla hasta bakmaya mecbur bırakılıyor. Yani sorun hekimden kaynaklı değil. Ağız ve diş sağlığı merkezlerinde kullanılan malzemeler çok kötü.”

Yardımcı personel yetersiz

SES İşyeri Temsilcisi, Diş Hekimi Tülün Çelik, performans sistemi nedeniyle hekimlerin çok fazla hastaya baktıklarını, bu durumda, nitelikli sağlık hizmeti verilmesinin imkânsız olduğunu vurguladı. Dört hekime bir yardımcı sağlık personelinin düştüğünü belirten Çelik, “Çoğu taşeron. Aslında bu kişiler, iki yıllık ilgili bölümlerden mezun ya da sağlık lisesi çıkışlı kişiler olmalı. Ancak çoğu ne yazık ki böyle değil. Yardımcı personel yeterli bilgiye sahip olmazsa, örneğin enjeksiyonu çekerken hekim de, hasta da, kendisi de enfeksiyon kapılabilir” diye konuştu.

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr