Gerçekten de tüm olup biten, Franz Kafka’nın bir sabah uyandığında kendini anlamadığı bir suç nedeniyle dava edilmiş bulan kahramanı Josef K.’nin absürd durumunu anlattığı romanı “Dava”daki gibi. İlhan Çomak’ın - çok sevgili kardeşi “Keke”nin ölümünden sonra onun adını sahiplenen İlhan ‘Sami’ Çomak’ın - yaşadıkları yani. Tam 21 yıl, 9 ay ve 4 gündür ‘tutuklu’. 1994 yılında, henüz 21 yaşında ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü öğrencisiyken gözaltına alındı. O günden bugüne, vücudunda “bilinen işkencelerin her türlüsüne” maruz kaldığı 18 günün izleriyle, dört duvar arasında adaletin gelmesini bekliyor. Godot’yu bekler gibi.

Çomak, 2000 yılında dönemin Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde “PKK adına orman yakma” ve “bölücü faaliyette bulunma” suçlarından müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Davanın temeli ise 18 gün süren işkencenin ardından ‘imzalatılan’ ifadesi. Ölü, yaralı, silah, delil... Ortada hiçbiri yok. Suçlandığı orman yangınlarının aslında hiç gerçekleşmemiş olduğu da onun zaten tutuklu bulunduğu yıllar içerisinde kanıtlandı. Dava dosyasında örgüt bağını ortaya koyan bir ilişki tanıklık da bulunmuyor.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 2007 yılında aldığı kararla Çomak’ın “adil yargılanmadığına” ve “yargılanmanın yenilenmesine” hükmetti. 2013’te çıkan yeniden yargılanma yasası ile yeniden yargılanmasına başlandı başlanmasına ama duruşmalar boyuna ertelenedurdu. 19 Aralık 2013’te zaten var olmayan delillerin “karartıldığı”na hüküm veren mahkeme, “tutukluluğunun devamına” dedi. O tarihten bu yana da duruşmalar dava dosyası mahkemenin eline ulaşmadığı ve henüz incelenmediği gibi gerekçelerle ertelenip duruyor. Yeni duruşma 1 Haziran’da, yani çarşamba günü görülecek.

‘Bu ölmek bitsin’

Önce Türkiye’de yaşayan kız kardeşi Suna Çomak’la konuşuyoruz telefonda. Bilgilendirmesi için yardım talep ediyorum, gülerek söylüyor: “Buna öyle açız ki...” Sonra Almanya’da yaşayan erkek kardeşi Nazım Çomak’la konuşuyoruz. 21 yıldır umudu kaybetmemek için mücadele vermenin zorluğundan bahsediyor. Gazetelere bu davanın süreciyle ilgili bir haber yaptırabilmek için senelerce ne uğraşlar verdiklerinden. Sonra davanın “haber değeri” olduğunu söylüyor... “Haber değeri” ifadesinin bu konuşmada geçmesi ikimizin de içini acıtıyor.

Nazım Çomak için en kötüsü, “her seferinde İlhan’a umut vermek ve eli boş dönmek”.

"Umut etmek istemiyorum"

“Umut”tan söz etmişken, 22 yıldır gelmeyen adaletin bir gün yerini bulacağı “umudu”ndan... İlhan Sami Çomak’ın çarşamba günkü duruşma öncesi hepimize bir mesajı var:

“Umut etmek istemiyorum, zira acı sonuçları olabilir mahpuslukta. Yine de 1 Haziran’daki duruşma için çabanız olsun. Benim adıma siz umut edin. Devlet dersinde çok öldürülen bir karaşın olarak duyarlılığınızı, sesinizi bekliyorum ki bu ‘ölmek’ bitsin. Yort savul! deyin, benim için, özgürlüğe kavuşmam için deyin. Yollar benim için açılsın bu sefer. Olmaz mı? Ha gayret!”

Uzuner ‘ses’i oldu

İlhan Sami Çomak’ın gelmeyen adaletinin şu sıralar daha konuşulur olmasında, bir belgesel filmin etkisi var aslında. Ve tabii o belgeselde ünlü oyuncu Muhammet Uzuner’in Çomak’ın ‘ses’i olmasının. Yönetmenliğini Sertaç Yıldız ve Çiğdem Mazlum’un üstlendiği belgesel, İlhan Sami Çomak’la görüş izni alınamadığı için, mektuplaşmalar üzerinden kurulmuş. Yönetmenler bir mektupla Çomak’a fikirlerini açmışlar, Çomak da sıcak bakınca mektuplaşmalar başlamış. Aslında hiç tanımıyorlar birbirlerini. Şu ana kadar sadece 12 Haziran’daki duruşmada bir kez uzaktan selamlaşmışlar.

Görünmez yönetmen İlhan

Film Çomak’ın hayatını ve dünyasını anlattığı mektupların Muhammet Uzuner tarafından seslendirilmesi ve Çomak ailesiyle yapılan görüşmelerin kayda alınmasıyla oluşturulmuş. Yönetmenlerden Sertaç Yıldız “Projenin görünmez yönetmeni İlhan aslında” diyor.

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr