MESUT GÜNGÖR- İZMİR

Dünya çiftçi örgütü La Via Campesina’nın Uluslararası Yarıyıl Toplantısı için İzmir Seferihisar’a gelen La Via Campesina Genel Koordinatörü Zimbabweli çiftçi Elizabeth Mpofu ile görüştük. Elizabeth Mpofu sorularımız yanıtladı:

 Sizinle başlayalım, bize kendinizden söz eder misiniz?
Zimbabwe’de küçük çiftçilikle uğraşan bir ailenin çocuğu olarak büyüdüm ve eşimle beraber aynı işi devam ettiriyoruz. 3 çocuğum var. İki oğlan, bir kız. Hepsi evli ve torunlarım var. Oğullarım da tarımla uğraşıyor. ZIMSOFF (Zimbabwe Smallholder Organic Farmers Forum) adlı çiftçi örgütünün kurucularındanım.

 Zimbabwe’de köylü mücadelesi nasıl başladı?
Zimbabwe’de çiftçilerle ilgilenen kimi sivil kurumlar vardı. Çiftçilerin doğrudan katılımcısı olamadığı bu kurumlardan küçük çiftçiler olarak yararlanamıyorduk. Bir çok toplantı, konferans yapılıyordu ama uygulamadan kopuk bu çalışmalar bizim işimize yaramıyordu. Ta ki 2002’de Güney Afrika’da sürdürülebilir kalkınma konulu uluslararası bir konferans düzenlenene kadar. Bu konferansa sözünü ettiğim sivil kurumlar sadece kendi seçtikleri çiftçileri götürdüler. Biz de bu aşamada kendi örgütlenmemizi oluşturmaya başladık. Artık başkalarının bizim adımıza karar vermesinin bir son bulması gerekiyordu.
Bu zirvede Doğu ve Güney Afrika’nın bir çok ülkesinden gelen çiftçilerle birlikte oluşturduğumuz forumla sesimizi duyurduk. Orada ortaya çıkan ve benimsenen fikirlerle ülkelerimize dönerek kendi ülke forumlarımızı oluşturduk. Köylerde çiftçi aileleri biraraya getirdiğimiz köy grupları oluşturduk. Sonra yakın 4-5 köyün bir araya geldiği çiftçi örgütlerini kurduk. Sonra da bu örgütleri tıpkı bir üzüm salkımı gibi birbirleriyle ilişkilendirerek Ulusal Forum’umuzu oluşturduk. Etkin bir çalışma biçimine kavuştuk böylece. Kararlarımızı aşağıdan yukarıya her düzeyde konuşarak oluşturuyoruz. Ulusal Forum’da temsil edilmek için en küçük örgütlenme biriminde yer alma zorunluluğumuz var.

 Güncel sorunlarınız ve çalışmalarınızdan bahsedelim biraz da.
En temel sorunumuz devletten yeterli desteği alamamızdır.
Sübvansiyonların çok büyük bir bölümü büyük şirketlere gidiyor. Küçük çiftçilerin payına çok az düşüyor. Oysa ticari işletmeler, büyük tarım şirketleri bankalardan yada başka finans kuruluşlarından borçlanabilirler, kredi kullanabilirler. Küçük çiftçinin Zimbabwe’de böyle bir şansı hiç yok. O yüzden devletin desteğinin esas olarak bize yapılmasını savunuyor ve talep ediyoruz. Gıda egemenliğine karşı her ülkenin ve her çiftçinin yerli tohumlarını korumasını çok önemsiyoruz. Bu nedenle köy birimlerimizin her birinde yerli tohum bankası kurulmasını sağlamaya çalışıyoruz.

 La Via Campesina’ya gelirsek...
2004 yılında Sao Paulo’da yapılan La Via Campesina’nın 4. Uluslararası Konferansı’na katıldık. Henüz üye değildik. Üyelik başvurumuzu orada yaptık. Üyelik prosedürleri bir taraftan sürerken, diğer taraftan 2002’de Zimbabwe’de başlayan toprak reformu konusunda da Via Campesina ile daha sıkı bir çalışma yaptık. Yapılan reformun çiftçiler lehine olup olmadığı konusu en önemli konumuzdu. 5. Konferansa bu reformla ilgili olarak bir rapor sunduk. Çitçiler topraklarını almışlardı ama onu nasıl işleyecekleri, nasıl pazarlayacakları gibi konular henüz netleşmemişti. Arkadaşlarımızla katıldığımız Via Campesina toplantıları bu konularda da zihnimizi açtı. Beş yıl sonra Endonezya’da 6. Konferans’ta üyeliğimiz gerçekleşti. Şimdi La Via Campesina’nın önemli birimlerinden biri olan Uluslararası Operasyon Sekretaryası bizim ülkemizde ve ben uluslararası koordinatörlük görevini sürdürüyorum.

 Kadın olarak ne diyeceksiniz?
Bir kadın olarak Zimbabwe’de bir örgütlenme çalışmasında bulunmak çok zordu.
Çiftçi ailelerde kadına gerçekten çok yük biner. Bir de örgütlenme çalışması deyince bizim evde bile az kıyamet kopmadı. Kocam toplantılara katılmama bile karşı çıkıyordu. Göndermemek için elinden geleni yapıyordu. Ama şimdi çok değişti ve gönülden destekliyor.

 Dünyada durum nedir? Çiftçi mücadelesi ne durumda?
Öncelikle bizim yani küçük çiftçilerin yeterli gıdayı üretecek güçte ve düzeyde olmadığımız yalanıyla mücadele etmek zorundayız.
Çok uluslu şirketler, topraklarımızı ele geçirmek için devlet eliyle kırsal alanları tamamen yoksullaştırıyor. Sonuçta topraklarımıza şirketler el koyunca, yoksul köylüler çok daha zor koşulların hüküm sürdüğü şehirlere göçmek zorunda kalıyor. Biz Agro Ekoloji sayesinde bütün dünyaya yetecek gıdanın üretileceğine inanıyoruz. Ama uluslararası şirketler ve devletler bu gerçeği gizlemeye çalışıyor.
Devletler büyük şirketlere her türlü yasal ve parasal olanakları sonuna kadar açarken, kendi halklarının sorunlarına sırtını dönmüş durumda. Küresel ısınma ve iklim değişikliklerinden tutun da, açlık ve savaşlar da bu politikaların eseridir.

 Türkiye’deki köylülere, çiftçilere bir mesajınız var mı?
Sadece şikayet etmenin tek başına bir çözüm olmadığını artık biliyoruz. Sesimizi duyurmanın tek yolu biraraya gelmek, örgütlenmek ve en güçlü sesi çıkarmaktır. Örneğin şimdi Artvin’i yalnız bırakmasınlar.


Kaynak: Birgun.net