CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Zeynep Altıok, TBMM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada "Ergenekon’un Savcısıyım" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan'a seslenerek “Yıllarca hayatını çaldığınız herkesten özür dilemek zorundasınız” dedi.

Altıok konuşmasında şu ifadeleri kullandı:

"Sayın Başkan, değerli vekiller; sizlere bir haberim var: "Ergenekon" diye bir örgüt yokmuş. Oysa ne faydalı bir çuvaldı; sevmediklerinizi, fikrine katılmadıklarınızı, karşıt görüşte bulduklarınızın tamamını o çuvala bir bir atıveriyordunuz. Milyonlarca sayfa gizli tanık iftirası üzerinden düzenlenmiş, "iddianame" bile denilemeyecek deli saçmalıklarıyla yaratılmış bir düzmece davanın aslında boşu boşuna zaman tüketmek, boşu boşuna insanların hayatlarını çalmak için ortaya atıldığı aşikâr.

Uğur Mumcu cinayetinden Sivas katliamına kadar neleri koymak istemediniz ki o çuvalın içine. Oysa gerçek failler bulunsun diye, tüm partilere eşit mesafede duran, öldürülmüş aydınların evlatlarının bir araya gelerek kurmuş oldukları Toplumsal Bellek Platformu "Araştırma komisyonları kurulsun, faili meçhul siyasi cinayetler aydınlatılsın" dediğinde, o komisyonları bu Mecliste bulunan tüm partilerin "evet" oylarına rağmen, salt AKP oylarıyla reddedenler de sizlerdiniz.

Şimdilerde, devletin en tepesindeki saray sakini başta olmak üzere, hepiniz "Aldatıldık." diyorsunuz.

Evet, madem Ergenekon yokmuş, yeni davalar yaratmak gerekliymiş, değil mi?

Yarın da kalkacaksınız "Meğerse gazeteciler casus değilmiş." diyeceksiniz.


Yarın da kalkacaksınız "Meğerse akademisyenler terörist değilmiş." diyeceksiniz, "Meğerse onlar bilim üreten onurlu insanlarmış." diyeceksiniz, "Biz aldatıldık." diyeceksiniz.

"Deli saçması ifadelere inanarak aldatıldık ama delillere inanarak gerçekleri yazan gazetecilerin haberlerine inanmadık." diyeceksiniz.

Hatırlar mısınız, bir zamanlar katliamlar üzerinden siyaset yaparken "Literatürde varsa özür dileriz." diyen bir Başbakan vardı. Ben yine haber veriyorum arkadaşlar, evet, literatürde var, buyursunlar özür dilesinler, bugün özür günüdür. Buyursunlar özür dilesinler. Yetmez ama evet, devamının da olması gereklidir. Çünkü özür yetmez, çünkü hayatlarını çaldığınız insanların, intihara mecbur ettiğiniz, intihar etmek zorunda bıraktığınız, tecritlerde işkence ettiğiniz gazetecilerin, salt babasını ziyarete gitti diye terörist muamelesi yaparak elbisesini delik deşik ettiğiniz küçücük çocukların, ailelerin vebali üzerinizde, onlardan da özür dilemek zorundasınız.

Yıllarca hayatını çaldığınız herkesten özür dilemek zorundasınız.

Özür yetmez diyorum, başkalarından çalınan hayatların özrünü dilemeyenler, kendilerine özür beklemeyi hak etmiyorlar diyorum.
Evet, bugün ülkemizde adalet "çözüm süreci" gibi buzdolabında değil, topyekûn derin dondurucuda arkadaşlar. Artık adalet adliyelerde değil, saray güdümlü adalet saraylarında katlediliyor.
İşte, bugün iki tane dava görülüyor Çağlayan Adliyesinde, ikisi de yarın "Aldatıldık." diyeceğiniz davalar.

Onca yolsuzluk varken, onca haksızlık, onca şiddet varken "Sadece bize dokunulmasın ama biz herkese dokunalım." diyorsunuz, yeni çuvallara atacak yeni kurbanlar arıyorsunuz. Âdeta, bir cadı avı gibi, yepyeni kurbanlara ihtiyaç duyuyorsunuz.

Ensar Vakıflarında dokunulan çocukların adaleti yerine, âdeta bir cadı avında, yeni kurbanlar peşindesiniz.

İnsanlık suçlarında zaman aşımını kutsayarak katillere müjdeleyen dönemin Başbakanına sesleniyorum: Evet, literatürde özür de var, yargılanma da var. Kendisi özürle başlasın, hayırlıdır, hepinize hayırlı olsun."

Kaynak: Birgun.net