ZEYNEP ALTIOK AKATLI
CHP Genel Başkan Yardımcısı İzmir Milletvekili

Basit gündem değiştirme çabasının çok ötesinde; toplumsal yaşamın, kamusal alanın, gündelik hayatın bir bütün olarak dönüştürülmesi çabasına tanıklık ediyoruz. Açık açık, göz göre göre, hiç utanmadan ve sıkılmadan, Kaçak Saray’ın, onun müsamere iktidarının, Meclis’teki suretinin Anayasa’yı çiğnediğine tanıklık ediyoruz. Şunu büyük harflerle hatırlatmamız gerekiyor: Türkiye Cumhuriyeti laik bir Cumhuriyet’tir. Laiklik Anayasa ile teminat altına alınmıştır. Laiklik karşıtı her türlü faaliyet Anayasa’ya aykırılık teşkil eder. Sanki bizim Anayasa’mızda böyle bir şey yazmıyormuş gibi, bu Cumhuriyet’in kuruluş ilkeleri arasında laiklik yokmuş gibi canlı yayınlarda, ​devlet destekli stadyum etkinliklerinde hatta parlamento çatısı altında milyonların önünde Kaçak Saray’ın ve uzantılarının laiklik karşıtı açıklamalarını izliyoruz. Dahası bu Cumhuriyet’in en kutsal kurumu Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı’nın laiklik kaldırılmalıdır ifadelerini duyuyoruz.

Peki bu davranışı kabullenecek miyiz? Elbette hayır. Laiklik bu topraklarda özgürlüğün en önemli güvencesidir. Laiklik demek barış içinde bir arada yaşama demektir. Laiklik kazanılmıştır, yoksul bir halkın omuzlarında yurdunu işgal edenlere, onlarla işbirliği yapıp kaçıp gidenlere, yedi düvele karşı şanlı bir kavganın sonunda kazanılmıştır

Diyanet İşleri Başkanı üzerine vazifeymiş gibi cemevlerinin yasal statüsü tartışmalarıyla ilgili “caminin alternatifi olarak gösterilmesi kırmızı çizgimizdir” açıklaması yapabiliyor. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı çocukları ve kadınları koruyacağına tecavüzlerin gerçekleştiği dini vakıfları koruyabiliyor. Gençlik ve Spor Bakanlığı stadyumlarını ücretsiz olarak şeriat çağrısı yapan tarikat liderlerine tahsis edebiliyor. Cumhurbaşkanı dindar ve de kindar nesil istediğini rahatlıkla açıklayabiliyor.
Cumhuriyetimiz tehlikeli bir dönemeçte. Laiklik tartışmaları öylesine başlatılmış, birden bire Meclis Başkanı’nın ağzından kaçırdığı bir cümle üzerine alevlenmiş değil. Meclis Başkanı o konuşmayı ​bir ​metinden yapıyor. Bunu daha önce yazmış, okumuş, hazırlanmış, etkisini ve tepkisini süzmüş ve çıkmış konuşmuştur. Meclis Başkanı İsmail Kahraman’ın 68’in yurtsever gençlerini sopalarla kovalayan, 6. Filo’ya hoşgeldiniz kutlamaları yapan ve AKP iktidarının önemli ölçüde insan kaynağı edindiği Milli Türk Talebe Birliği Başkanı (MTTB) olduğunu biliyoruz. Temsil ettiği siyasi geleneğe göre davrandığı ortada.

Peki bu davranışı kabullenecek miyiz? Elbette hayır. Laiklik bu topraklarda özgürlüğün en önemli güvencesidir. Laiklik demek barış içinde bir arada yaşama demektir. Laiklik kazanılmıştır, yoksul bir halkın omuzlarında yurdunu işgal edenlere, onlarla işbirliği yapıp kaçıp gidenlere, yedi düvele karşı şanlı bir kavganın sonunda kazanılmıştır. Laiklik mücadelesi bugün faşizme karşı devrimci mücadelenin ta kendisidir. Saray merkezli yükselen faşizm meşruiyetini muhafazakarlığa ve milliyetçiliğe dayandırıyor. Dahası bunun Anadolu geleneğinden de koparıp son derece tehlikeli, özünde Anadolu’nun da genlerine çok uzak Suud şefliğinde selefi zihniyetine dayandırarak yapıyor. Kendi güdümlerindeki Emniyet bile Türkiye’de selefi cihatçıların sayılarının 20 bine ulaştığını raporlayarak endişesini belirtiyor. Buna rağmen vakıflarla, derneklerle, eğitimle, tarikatlarla, hatta ve hatta Meclis Başkanı’yla bu selefi zihniyet ülkeye aşılanıyor. Kendilerinden olmayan herkese savaş açmış, Ortadoğu’yu yaşayan ölüler coğrafyasına çevirmiş, kapkaranlık bir zihniyet e​n üst düzeyde temsil​iyetle​ Cumhuriyet’e, çağdaşlığa ve laikliğe savaş açıyor.

Çok net belirtmek isterim ki; biz bu kavganın tarafıyız. Laikliğe ve Cumhuriyet’e karşı açılan her cephede en ön safta, en geniş dayanışma ağıyla karşılarında duracağız. Türkiye Cumhuriyeti köklü tarihiyle beraber Ensar’dan büyüktür. Onların niyeti Türkiye’yi dev bir Ensar cumhuriyetine çevirmek. Laikliğin bu coğrafyadan silinmesine, Cumhuriyet’in her türlü ilerici, çağdaş, aydınlık kazanımının yok edilmesine; bu ülkenin çağdaş, aydınlık, devrimci insanları olarak göz yummayız. Bu uğurda can veren aydınlarımıza, başta kurucu önderimiz olmak üzere bize Cumhuriyetimizi armağan eden tüm devrimcilere ve en önemlisi çocuklarımıza bunu borçluyuz.​ Biz buradayız. Demokrasi "evde zor tutulan yüzde 50'lerin kolluk çetelerine, muhbirliğe teşvik edilen esnafına, muhtarına değil bizlere emanet.

Kaynak: Birgun.net