Türkiye'nin PYD mevzilerine yönelik bombardımanı için önceki gün "Kimden saldırı geldiyse karşılığı verilmiştir" açıklamasını yapan Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan dün de AKP'nin 'müdahale hevesini' ifşa ederek Türkiye'nin olanları tribünden izleyecek bir ülke olmadığını söyledi.

'ÖNCE DE VURDUK'
Kanal 7 televizyonuna konuşan Akdoğan, Halk Koruma Birlikleri’nin (YPG) Afrin’den doğuya doğru harekete geçtiğini ve Azez’e doğru hamlede bulunduğunu hatırlatarak bunun kabul edilemeyeceğini söyledi. Suriye’de ordusunun Rusya desteğiyle Halep’in kuzeyindeki hattın kesildiğini vurgulayan Akdoğan, “Türkiye oturup her şeyi kenardan seyredecek, tribünden izleyecek bir ülke değil. Kendi ulusal güvenliğini ve çıkarlarını da değerlendirecek bir ülkedir” yorumunu yaptı.

Akdoğan, TSK’nin bu bölgeleri angajman kuralları gereği daha önce de vurduğunu söyledi.

'YPG, RUSYA İŞBİRLİĞİ'
Türkiye’nin bombardımanı için "ilkesel bir duruş sergilendi" yorumunu yapan Akdoğan şu ifadeleri kullandı; “Kimden saldırı geldiyse rejim güçlerinden, DEAŞ’tan ya da PYD’den, kimden bu şekilde Türkiye tarafına bir mühimmat düştüyse karşılığı verilmiştir. Burada ilk olan durum, TSK’nın bu şekilde mukabelede bulunması değil, bölgede farklı hareketlenmelerin olmasıdır.”
Son dönemde ilişkilerin gerildiğini Moskova'yı da es geçmeyen Yalçın Akdoğan, Rusya’nın bölgedeki faaliyetlerinin IŞİD’in işine yaradığını öne sürdü. Akdoğan, “Bakın şu anda YPG, PYD orada rejim işbirlikçisi bir durumdadır. Rusya rejim işbirlikçisidir. Esed rejimi 100 binlerce insanı katletti ama bakın son dönemde işbirlikçisi Rusya, onu aratmıyor ve suça ortak olmuş durumda" dedi.
Akdoğan, saldırıda angajman kurallarının uygulandığını yineleyerek, “Türkiye’nin ulusal güvenliğini koruması savaşa gireceği anlamına gelmez” ifadesini kullandı. “Arkası gelecek mi?” şeklindeki soruya da, “Bölgedeki gelişmelere bağlı’’ yanıtını verdi ve rasyonel hareket edileceğini belirtti.

***

Emekli Büyükelçi Ünal Çeviköz: Türkiye’yi savaşa sürükleme adımları

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, Suriye’nin kuzeyindeki YPG mevzilerini vurması Türkiye’yi yavaş yavaş savaşa doğru çekme adımlarıdır. YPG’yi ‘terör’ örgütü olarak gördüğü için saldırıyı kendi açısından meşru göstermek istiyor. Bu durumun sonuçlarının çok vahim olacağı düşüncesindeyim. Bu tuzağa düşmemek ve tüm bunlara karşı uluslararası hukuk ve meşruiyet kuralları çerçevesinde kalmak gerekir. Fakat böyle kalamadığımızı, bir şekilde oyuna gelip, tuzağa düşürülmeye çalışıldığımızı hissediyorum. Bu bakımdan da endişeliyim. Davutoğlu’nun YPG’yi vurma nedeni olarak gösterdiği ‘angajman’ kuralları hakkında bilgi sahibi değilim! Neymiş bu kurallar!

***

Uluslararası ilişkiler uzmanı, gazeteci-yazar Ergin Yıldızoğlu: Cehennemin kapılarını açar

“Türkiye sınırın diğer yakasındaki mevzileri vurdu. Suudi Arabistan ile birlikte olası bir kara harekâtından bahsediliyor. Bu büyük ve son derece riskli bir macera. Osmanlıyı tekrarlama hevesi, sonunu tekrarlamaya doğru gidiyor... Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, “Türkiye tribünden izleyecek bir ülke değil" diyor, acilen sahaya inmek istiyor ama bu saha, III. Dünya Savaşı cehennemine açılan bir kapı gibi. Ve Dante'nin sözleriyle, “Bu kapıdan giren tüm umutları unutsun.”


***

CHP Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Öztürk Yılmaz: Bölgesel savaşa sürüklenme riski var

BURCU CANSU

Uzun yıllar Ortadoğu’da görev yapan ve 11 Haziran 2014’te IŞİD tarafından 101 gün boyunca rehin alınan eski Musul Başkonsolosu, CHP Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Öztürk Yılmaz gelişmelerin olası etkilerini BirGün’e değerlendirdi.

Türkiye’nin, yanlış Suriye politikası sonucu dışında kaldığı denkleme bu hamleyle dahil olmaya çalıştığını vurgulayan Yılmaz, “Nasıl olsa bir denklemin dışına itildik, fevri bir hareketle bir iki ülkeyle bir fiili durum yaratalıma kalkıştığımız zaman bunun maliyeti ağır olur” dedi.

>>YPG mevzilerinin TSK tarafından vurulmasının anlamı nedir? Bunun bölgeye etkisi ne olacaktır?
Minnig Askeri Hava Üssü vardı, birkaç gün önce PYD tarafından muhaliflerden alındı. Böylece Halep koridoru kesilmiş oldu. Şimdi de PYD Fırat’ı geçip Batı’ya yürüyor. Doğudan da Celabrus’a doğru uzanmaya başladı. Rusların hava desteği ile… Türkiye bu hamleyle bir mesaj verdi. PYD’ye, ‘yerinde dur’ demek istiyor. Çok kaygan bir zemindeyiz. Türkiye’nin bir şekilde bölgesel bir savaşa sürüklenmesi ihtimali de yok değil. Şu ana kadar Suriye krizi vekâlet savaşı ile sürüyordu. Bir noktada üçüncü taraflar dahil olmamıştı ama şimdi Rusya’nın müdahalesi Türkiye’nin bir adım atmış olması arkasından Suudi Arabistan ve diğer ülkelerin buraya askeri müdahalesi çok riskli bir ortam yaratıyor.

Türkiye’nin hakikaten çok iyi hesaplaması gerekiyor. Suriye krizinin başında biz ortamı yanlış okuduk ve yanlış yaptık, Suriye politikamız iflas etti. Şimdi çok geç bir aşamada, denklemin dışına itildiğimiz bir aşamada tekrar denklemin içine girmek için atılan fiili bir adımdır bu. Dolayısıyla bu adımın devamı nasıl gelir onu göreceğiz. Ama Suriye savaşına taraf olmak ciddi riskler barındırıyor.

>> Bu ciddi risklerden bahsederken Türkiye’nin Suudilerle birlikte Suriye’ye savaşa girme hazırlığından bahsediliyor. Girerse ne olur?
ABD bu konuda Türkiye’nin arkasında durmuyor. NATO da durmuyor. Çünkü Türkiye dışında bir eylem olarak görülüyor. PYD’ye bakış açıları nedeniyle de Türkiye’nin arkasında tam durmuyorlar. Siyaseten diyemeseler de PYD’yi müttefik olarak görüyorlar.

>> NATO’dan uyarı geldi…
Suriye politikasında çok yalnız kaldık. Rusya zaten karşımızda, İran’ın konumu belli, Esad’ın yanında. Biz şimdi Suudi Arabistan, Katar ve birkaç ülkeyle bu dengeleri gözetemeden bir operasyona kalkışmamız halinde hakikaten sonucunu tahmin edemeyeceğimiz bir güvenlik riski almış oluruz.

>> Savaşa girer mi Türkiye?
Savaşa girmek bazen istenmeden de olabilir. Siz sınırlı bir şey yapmak istersiniz ama karşı tarafın ne hamle yapacağını bilemediğiniz zaman topyekûn bir savaşa girilebilir. Zemin çok kaygan, kimin kime vurduğu belli değil. Orada birçok uluslararası aktör var. Türkiye’nin bölgede çok dostu kalmadı. Bir adım atarken 50 defa düşünmemiz gerekiyor. “Nasıl olsa bir denklemin dışına itildik, fevri bir hareketle bir iki ülkeyle bir fiili durum yaratalım”a kalkıştığımız zaman bunun maliyeti ağır olur. İyi hesaplama yapmak lazım. PYD’ye dönük yapılan şey PYD’ye bir mesaj vermiştir. Dışarıya karşı da bir mesaj vermiştir. Türkiye bir irade göstermiştir. Devamında ne olacağı, ne tür bir karar alınacağı, arazinin kayganlığı da dikkate alındığında Türkiye’nin güvenliği için çok büyük bir risk barındırıyor.

>> Böyle bir süreçte AKP’nin sadece mesaj vermek adına ülkeyi adeta savaşa sürüklüyor olmasının anlamı nedir?
Türkiye kendi ulusal güvenliği açısından uygun gördüğü kararı alabilir. Ama bunun sonuçlarını iyi hesaplaması gerekir. Bundan sonraki aşama riskli bir aşamadır. Bizim oraya asker göndermemiz, nereyi kontrol edeceğiz, kimleri karşımızda bulacağız, bunlar çok derin konular…
Türkiye tamamen Suriye politikasının dışına itildiğini gördüğü için burada fiili durum yaratılıyor ve fiili duruma karşın bu karşı adımdır. Ama bunun ikincisi, üçüncüsü görülmez ve hesaplanamaz riskler içeriyor.

Kaynak: Birgun.net