“Yeniden Başla", karısını bir trafik kazasında kaybettikten sonra, hayatını kelimenin tam anlamıyla yıkıp yeniden kurmaya çalışan bir işadamının öyküsünü anlatıyor.

"Yeniden Başla"nın kahramanı Davis (Jake Gillenhaal) kendi ifadesiyle son 10-12 yıldır hiçbir şey hissetmemiş birisi. Kendi duygularına yabancılaşmış, sadece başarı odaklı yaşayan ve başarılı da olmuş bir işadamı. Zengin bir adamın kızıyla evlenmiş ve aynı adamın yanında çalışmaya başlamış. Kayınpederinin beğenmeyen bakışları altında işini sürdürmüş. Her şey böyle de sürüp gidecek gibiymiş, ta ki başta sözünü ettiğimiz trafik kazası gerçekleşene kadar. Davis, duygusuzluğuyla yüzleşmek zorunda kalınca kendisindeki anormalliği derinden fark eder. Davis'in sıradan fanilere göre büyük bir avantajı vardır. Davis çok zengindir. Dolayısıyla hayatını kelimenin tam anlamıyla yıkmaya başladığında, kaybettiklerini yerine getirebileceğini bilir. Yıkmak deyince evet, basbayağı yıkmaktan söz ediyorum. Nihayetinde yaşadığı evi yıkmaya kadar giden bir süreç bu.

Filmin hikâyesi ve kahramanları
Davis'e bu yolculuğunda yoksul bir anne ve onun klasik rock meraklısı oğlu da eşlik ederler. Doğrusu "Yeniden Başla"yı izlerken keyif aldım. Jake Gyllenhaal pek de inandırıcı olmayan hikâyeyi ve kahramanı ilginç hale getirmişti. İnandırıcı olmayan derken şunu da eklemek lazım: Ölüm karşısında insanın gidebileceği mantık dışılığın sınırı pek yok. Kavrayamadığımız, başa çıkamadığımız bir şey varsa o da ölüm. Belki de bütün dinlerin varoluş nedeni ölüm, daha doğrusu ölümle baş etmekte yaşadığımız zorluk. Dolayısıyla Davis'in hikâyesini de metaforik almakta yarar var. Filmin kestirmeden ulaşılan sonu yoksa hiç yenilir yutulur gibi değil. Ama metaforların, fazlasıyla ete kemiğe bürünmüş olması gibi bir sorunu da var filmin. Hayatını yıkıp yeniden kurmanın, her şeyi yıkmaya dönüşmüş olması gibi.
Sinemanın standart kusurlarından biri bu filmde de mevcut. Kadınlar birer gölgeden ibaret. Hem Davis'in karısı, hem de sonradan edindiği halkla ilişkilerci tek çocuklu kadın (Naomi Watts) birer karaktere dönüşmüyorlar. "Yeniden Başla"yı keyifle seyrettim dedim ama yazmaya koyulduğumda da hatırlamakta zorluk çektim. İyiye işaret değil.

***

Ölümcül Oyun: Yas ve şizofreni

“Yeniden Başla”dan sonra haftanın bir başka kayıpla baş etme ya da sağlıklı bir şekilde baş edememe filmi de “Ölümcül Oyun”.
Kırsal bir bölgede, büyük bir evde ikiz oğlanların kırda birbirleriyle oynamalarıyla başlıyor film. Tam oğlanlardan biri kaybolmuş gibiyken filmin jeneriği perdede görünüyor. Hmm... Derken ikizler bir yerden gelen annelerini karşılıyorlar. Anne büyük bir ameliyattan çıkmış ve yüzü gözü sargı içinde. Ve anne nedense çok öfkeli. Çocukların bildiği anne değil. Yoksa sorguların altındaki kişi çocukların gerçek anneleri değil mi? Kim bu kişi eğer anne değilse? Acaba sorun çocuklarda mı? Haneke’nin “Funny Games”i ya da daha da iyisi “Beyaz Bant”takine benzer tuhaf çocuklarla mı karşı karşıyayız? Öyle ya, bir yerde çocuklardan biri kitap yakmaktan söz ediyor. Nazilere bir gönderme mi var? Ya çocukların bir kedi buldukları kuru kafalarla dolu mahzen ne anlama geliyor? Geçmişin üstü örtülen suçlarından mı söz ediyor film. Galiba etmiyor. Galiba film sadece anlattığı kadarını anlatıyor. Anlattığı ise tuhaf bir gerilim hikâyesi. Bunu da başarılı bir şekilde anlatıyor. Filmin sırlarını açık etmeden daha fazla söz etmek zor. Onun için izleyin, derim.

Kaynak: Birgun.net