YAŞAR AYDIN [email protected]

Türkiye’de AKP iktidarının kökleşmesine büyük katkı sağlayan Ergenekon davasına dair yanıtlanmayan onlarca soru var. Her gün televizyonlara çıkan Tuncay Güney’in akıbeti, gelmeyen disketler, Dolmabahçe görüşmeleri ile onlarca soru önümüzde duruyor. Ama bir gerçek var ki; bu mahkeme ile Ankara’da Cumhuriyet tarihinin en önemli değişiminin fitili ateşlendi. Uluslararası güçleri de arkasına alan AKP, yargı ile birlikte ülkeyi büyük bir hızla dizayn etmeye başladı.

Ergenekon operasyonları sonrası birkaç ay boyunca Türkiye’de yaşanan gelişmeleri alt alta yazsak bile fotoğrafı net görmeye yetebilir. Temmuz 2008 seçimlerinde AKP yüzde 47 oy aldı. Ağustos ayında Abdullah Gül Cumhurbaşkanı seçildi. Yargıda tüm taşlar yerinden oynatıldı.

Ergenekon duruşmalarının başladığı 20 Ekim 2008’e kadar gazeteci, akademisyen, asker yüzlerce kişi cezaevlerine kondu. Batı'nın alkışları arasında AKP-Cemaat koalisyonu yeni Türkiye’yi kurmadaki engelleri hiçbir kural ve hukuk tanımadan kaldırdı. 12 Eylül 2010 referandumu ile son direnç noktaları da yok edildi.

Kavga davanın seyrini değiştirdi
8 Mayıs 2013’te arkasında onlarca mağdur, ölüm ve acı ile birlikte yeni bir Türkiye yaratarak mahkeme sonuçlandı. Yaklaşık beş yıl süren yargılama esnasına Türkiye için en önemli gelişme AKP-Cemaat koalisyonun dağılması odu. Kısa bir süre sonra da kavganın meydan savaşı sayılabilecek 17-25 Aralık başladı. Operasyonun başında içeri düşenler bugün o dönemin savcılarını dışarıdan seyrediyor.

Genelkurmay Başkanı yargılanmayacak
Yargıtay’ın verdiği bozma kararı Ergenekon’da her şey sil baştan anlamına geliyor. Ama burada atlanmaması gereken birkaç başlık var. Bunlardan biri de, o süreçte de tartışılan Genelkurmay Başkanı’nın yargılanma usulü. Yargıtay davayı esastan bozarken usule de dikkat çekerek Başbuğ’un ancak Yüce Divan’da yargılanabileceğini belirtti. Böylece İlker Başbuğ yeniden başlayacak yargılamanın dışında kalacak. Bu aynı zamanda Ordu’nun bu yeni ittifak sürecinde hanesine yazdırdığı bir kazanım oldu.


***

İslami bir yapıya evriliyor

Önder İşleyen - ÖDP Başkanlar Kurulu Üyesi

Ergenekon tasfiyeleri, İslami doğrultuda geliştirilen neoliberal yeni sisteme uyum sağlayamayan iktidar içindeki odakların etkisizleştirilmesine yönelik bir adım olarak gündeme gelmişti. AKP-Cemaat ittifakı Ergenekon davasını, esas olarak toplumda İslami gelişmeye karşı biriken tepkiyi etkisizleştirmenin, itibarsızlaştırmanın bir aracı haline getirecek şekilde geliştirerek yanındaki liberal kesimlerle birlikte tüm muhalefeti Ergenekoncu ilan etmeye çalışmıştı. Bugün davanın boşa çıkmış olması, o günkü iddiaların altının boş olmasına dayanmakla birlikte asıl olarak AKP-Cemaat ittifakının dağılmasının ardından, Saray merkezli olarak kurulan yeni ittifakın da bir sonucu olarak gelişiyor. Bu süreç, dün sözde derin devletle hesaplaşma adına AKP’ye demokrat bir misyon yükleyen liberal savrulmayı ortaya çıkardığı gibi bugün de Cemaatla hesaplaşma adı altında Saray rejiminin arkasında saf tutmaya varan bir savrulmayı ortaya çıkardığını söylemek mümkün. Ergenekon sürecine ilişkin, 2008'de Devrimci Siyaset İçin Güncel Yönelimler broşürümüzde ifade ettiğimiz görüşlerimizden kısa bir not aktararak bir hatırlatma yapmak yerinde olacaktır: (…) Ergenekon soruşturması da devrimcilerin yıllardır söylediği hesap sorma işiyle uzaktan yakından ilgisi olmayan bir süreçtir. (…) Derin devletin ağırlıklı bir kesimi, yeni sistemin yeni derin devlet yapılanması içerisinde de varlığını devam ettirecektir. İslamcı/liberal kesim ise, Türkiye‘ye biçilen yeni rolün, yeni ideolojik, ekonomik, siyasal yönelimin en önde gelen temsilcileridir. Bu kesimin kurduğu iktidarın, geçmiş dönemin darbeci/militarist yapısından daha demokratik olduğunu/olacağını söylemek olanağı da yoktur. Sistem giderek İslami, despotik bir yapıya evriliyor. Geçmişte siyasi cinayetler işleten, darbeler yaptıran aynı emperyalist güçler, bugün İslami tarikatların ve onların siyasal sözcüsü konumundaki AKP‘nin arkasında ve bu kez belki de daha baskıcı bir sistemi onlar eliyle kuruyorlar. (…) Dolayısıyla, bugün AKP eliyle yaratılan yeni rejime karşı mücadele esas görevdir. ABD‘nin dayattığı ve AKP‘nin temsil ettiği neoliberal İslamcı çizgiyle uzlaşan geçmiş dönemin darbeci geleneğiyle hesaplaşmak da bu mücadelenin bir parçası olarak gelişecektir."

***

Ergenekon mahkemesi zihniyeti devam ediyor

Av. Halis Yıldırım

Halkın, toplumun hak arama aracı olması gereken hukuk ülkemizde her zamankinden daha fazla bir biçimde siyasetin aracı haline getirildi.

Dün Ergenekon davasının açılmasına sebep olan zihniyet bugün de varlığını sürdürüyor. Yargıtay’ın Ergenekon davası ile ilgili vermiş olduğu karar ülkemizin bağımsız yargıya, hukukun üstünlüğüne ve evrensel hukuka olan ihtiyacını ortadan kaldırmadı. Halen gazetecilerin ve akademisyenlerin düşüncelerinden dolayı tutuklandığı ve yargılandığı dosyaların duruşmalarının Ergenekon kararının verildiği günün ertesi günü olması bu anlamda ilginç ve trajikomiktir.

Ergenekon davası sürecinde, hedefe konulan belirli güçlerin tasfiyesi için siyasallaştırılarak araçsallaştırılan hukuk bugün de başka bir görünümle aynı işlevini sürdürmektedir. Bu dava-davalar sürecinde olmayan yargı bağımsızlığı, evrensel hukuk normlarının ve hukukun üstünlüğünün uygulanması bugün de olmayan temel değerlerdir.

Türkiye’de bu davalarla sürdürülen son 10 yıllık süreç, bu alanda var olan hukuksuzlukların katlanarak büyüdüğü bir süreç olmuştur.
Hukukun siyasallaştırılmasında çıta Ergenekon davasında tepe noktasına çıkartılmış ve bir daha oradan aşağıya indirilmemiştir.

Kaynak: Birgun.net