Ericsson’un yaptığı bir araştırmaya göre yavaş internet hızlarında izlenen videonun yüklenmesini beklerken yaşanan stres, korku filmi izlerken yaşananla aynı. Katılımcıların kalp ve beyin aktiviteleri gözlemlenerek yapılan araştırmada videoların yüklenmesinde yaşanan gecikmenin stres seviyesini yüzde 38 oranında yükselttiği gözlemlendi. İki saniyelik bekleme sonucunda stres seviyesi iki kat artarken altıncı saniyede dikkat dağılarak büyük bir düşüşe sebep oluyor. Bu da bu kısa süreçte çoktan vazgeçtiğimizi gösteriyor. Dikkati dağılmayan katılımcılarda ise 19 seviyeli bir sıçrayış gözlemleniyor.



İnternetin kişiler üzerinde bu denli nörolojik etkileri olması bir yandan da hayatımızın ne kadar önemli bir parçası olduğunu gösteriyor. Opera’nın yayınladığı bir araştırmaya göre yeni nesil akıllı telefon kullanıcılarının yüzde 87’si akıllı telefonlarını hiç yanlarından ayırmadıklarını söylerken yüzde 80’i uyandıklarında ilk baktıkları şeyin akıllı telefonları olduğunu söylüyor. Tüm bunların başlıca sebebi ise son 20 yılda hepimizin hayatında köklü değişikliklere sebep olan internet. Söz konusu internet olduğunda yeni neslin eğilimleri bizlere absürt geliyor. Fakat onların internet üzerinde yeni nesil içerikleri keşfetmesi ve bizlerin zamanında kitapları ve dergileri karıştırdığımız gibi onların interneti kullanması aslında gayet normal. İnternet, sadece kitaplardan ve dergilerden çok daha sınırsız bir kaynak. İnternetin imkanlarını kısıtlamak ise onlara yapılabilecek en büyük kötülüklerin başında geliyor. Yapılabilecek en doğru hamle, onları kullanım konusunda bilinçlendirmek.

Bilgiye ulaşım ve iletişim aracı olarak kullandığımwız internet, artık saniyelerin bile memnuniyetimizi etkileyebildiği bir sektör. 30 katılımcı ile yapılan deneylerde oluşan sonuçlar aynı zamanda markalara da kullanıcı isyanlarının sebebini gösterir diye umuyoruz.

Kaynak: Birgun.net