12 Eylül 1980 Askeri Darbesinden sonra, herkesi bir tedirginlik kaplamıştı. Çünkü kimse ne olacağını bilmiyordu. Sadece solcular hariç!

Onlar biliyorlardı, neler olacağını. Sabah 05.00’Te kapımı çalan okuma-yazma ile haşır neşir olan ev sahibim, çabuk kitaplarını topla çatı katına çıkartalım, darbe oldu” dediğinde artık kitapların “suç unsuru” olacağını hemen anlamıştık.

Bir saat içinde asansörsüz apartmanın beşinci katına taşımıştık onca kitabı… Bir gün sonra birlikte çay içerken benim durumuma ilişkin ev sahibim iyimser bir tahmin yapmıştı:

-Sen bir yılı göz al, daha önce kesin çıkamazsın!

Darbe 12 Eylül Cuma sabaha karşı olmuştu. Öğle üzeride darbenin lideri genelkurmay başkanı Kenan Evren kameraların karşısına geçmişti. Paşamız iyi derecede İngilizce bildiği bilgi notu olarak yerli-yabancı gazetecilere dağıtıldığından, bir yabancı gazeteci şu soruyu sormuştu:

-İngilizce olarak ‘en kısa sürede demokrasiye dönülecektir’ der misiniz?

Soru sınav gibi algılandığından Evren ve çevresi bozulmuşlardı. Oysa yabancı gazeteci bütün dünyaya darbecinin ağzından İngilizce olarak taahhüt belgesi sunmak istemişti. Yalakalık sadece bizim gazetecilere özgü değildi!

Kenan Evren’in basın toplantısından önce ve sonra peş peşe Milli Güvenlik Konseyi (MGK) bildirileri yayınlanıyordu. Bunlardan 7 numaralı olan beni doğrudan ilgilendiriyordu.

Sendikal faaliyetler sonlandırılmıştı. Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) için özel bir başlık açılmıştı.

“DİSK ve bağlı sendikaların merkez yönetim, denetim, disiplin kurulu üyeleri ile işyeri baş temsilcileri, 15 ve 16 Eylül günü askeri garnizonlara teslim olmaları…”

İstanbul’da olanlarımız için adres Üsküdar’daki 1. Ordu Karargahı olan Selimiye Kışlası’nın adresi verilmişti.

15 Eylül pazartesi günü Selimiye kışlasının önü militan işçi önderlerinin mahşeri kalabalıyla doluydu. O tarihte 600 bin üyeye ulaşmış olan DİSK’in bildiri kapsamına giren binlerce yöneticisi vardı.

DİSK’de darbe bildirisinde yaygın anarşi ve terörün kaynaklarından biri olarak gösteriliyordu. Zaten sonradan da 1477 sanıklı dönemin büyük davalarından biri açılacaktı.

Bu kadar “tehlikeli” bir yapının yönetici kadroları bildiri ile çağrılıyordu!!!

Çağrıya icabet edenler arasında DİSK’in Yürütme Kurulu üyeleri vardı. Teslim olmak için Selimiye önündeki “terörist kalabalığı” içinde bir aşağı bir yukarı volta atıyorlardı.

Selimiye Kışlası’nın sol cephesindeki büyük kapı hafifçe aralanıyor, o aralıktan bir askerin iki eli bütün parmakları açık şekilde görünüyordu. Bu “içinizden 10 kişi gelsin” demekti. İşareti alır almaz bir anda 100 kişi birden kapıya hücum ediyor, birbirlerini ezercesine o dar aralıktan “içeri” girme mücadelesi veriyorlardı.

Suçsuzluklarına o kadar inanıyorlardı ki, çabuk girip hemen çıkayım telaşıyla kışlanın kapısına atılıyorlardı. O şekilde içeri girenlerin bazıları kesintisiz 5 yıl tutuklu kalacaklarını elbette bilmiyorlardı!

Bu “terörist teslim alma” işlemi iki gün (15-16 Eylül) süresince bitirilemedi. İkinci gün akşam olmuş mesai bitimi gelip çatmış ama “teröristler” hâlâ teslim alınamamışlardı. Saat: 18.00’de bir yüzbaşı kapının önüne çıktı ve “teröristlere” hitaben şöyle dedi:

-Arkadaşlar, işyerleri Topkapı’da olanlar Metris’e, Gültepe, Kağıthane ve çevresinde olanlar Hastal’a, Anadolu yakasında olanlar ise Alemdağ 23. Tugay’a yarın akşama kadar gidip teslim olsunlar! Haydi iyi akşamlar.

Bu kadardı… Ünlü DİSK’e karşı askerlerin gerçek düşünceleri böyleydi. Bugün git, yarın gel diyorlardı. Gelmemelerinin yönetim açısından hiçbir riski yoktu. Biliyorlardı. Ama sonradan açılan davada DİSK’liler için İstanbul Sıkıyönetim Askeri Savcısı Albay Süleyman Takkeci tam 50 idam istedi!

12 Eylül sonrasında kimse ne olacağını bilmiyordu.

Tıpkı şimdiki gibi!

Bugün 15 Eylül, yarın da 16 Eylül… Aradan 36 yıl geçti.

O zaman ( 12 Eylül 1980) askerler bir darbe yapmışlardı. Şimdi (15 Temmuz 2016) askerlere bir darbe yaptırılmadı. Siviller kazandı!

Sonuçlar ise çok farklı değil. Kim ne zaman içeri girecek, kim hangi suçla yargılanacak, kim işinden atılacak?

Hiç kimse bilemiyor!

Kaynak: Birgun.net