Cem Küçük, Ethem Sancak'ın Digitürk'te Kanal 7'ye verilmesi gereken sırayı kendi kanalına tahsis ettirdiğini ve devlet kurumlarına baskı yaparak kamu reklamlarını sadece kendi grubuna aktarttığını iddia eden Kanal 7 Grubunun iftira attığını ileri sürdü.

Kanal 7'nin 17-25 Aralık operasyonları döneminde dik duramadığını savunan Küçük, Kanal 7'nin şimdi de Aydın Doğan'a yandaş olmak istediğini iddia etti.

Küçük, Kanal 7 için, "O kanalın bizler gibi milyonlarca Müslümanın parasıyla kurulmuş olduğunu unutuyorlar. Orası o şahısların kendi ekonomik birikimleriyle elde ettikleri mülk değildir. O grup bu milletin dindar çoğunluğunun mülküdür" ifadelerini kullandı.

Küçük, Kanal 7'nin 17-25 Aralık operasyonları sürecinde dik duramayışının sebebi ile ilgili olarak da kanalın Ankara temsilcisi Mehmet Acet hakkında şu iddiayı ortaya attı: "Bizim camiadan niye böyle bir rezaleti yaptığını soranlara ise Zekeriya Karaman’ın kendisine böyle bir talimat verdiğini, çünkü Deniz Feneri dosyasının cemaatin elinde olduğunu söylüyordu Acet."

Cem Küçük'ün yazısı:

Zor süreçlerde dik duranlar ve yan çizenler

Türkiye son yıllarda Fethullahçı terör örgütünün korkunç saldırılarıyla sarsıldı, hala da sarsılıyor. FETÖ büyük yaralar aldı ve pasifize oldu ama öldüğünü söylemek mümkün değildir. FETÖ’nün kendi başına ya da emperyalist devletlerin yönlendirmesiyle Türkiye’ye yönelik operasyon gücü hala bitmiş değildir. Türkiye olarak çok zor süreçler atlattık. Hem 7 Şubat sürecinde hem de 17-25 Aralık sürecinde seçilmiş hükümet devrilmek ve ülkemizin lideri Recep Tayyip Erdoğan içeri tıkılmak istendi. Bu süreçlerde kimlerin dimdik durduğu kimlerin ise yan yattığını ve numaradan destek moduna girdiklerini tüm Türk milleti gördü ve yaşadı. Objektif bir bakışla yaklaşıldığında herkes takdir eder ki, o süreçte dik duranlardan biri de Ethem Sancak’tı. Hatta iş dünyası açısından bakacak olursak da şüphesiz iş alemi içinde bu operasyonlara karşı en dik duran adam Ethem Sancak’tı. En az 17 Aralık süreci kadar önemli olan 7 Haziran sarsıntısından sonraki süreçte de taviz vermeden dik duran yine Ethem Sancak’tı.

Hem 17 Aralık, hem de 7 Haziran sonrası birileri -Artık Tayyip Erdoğan dönemi bitti. Ona göre vaziyet alalım- alçaklığında davranırken Ethem Sancak bu kaypaklığa prim vermedi. İşte bu yüzden sürekli Aydın Doğan ve Fethullah medyasının hedefinde yer aldı ve hala yer alıyor. Aydın Doğan ve Fethullah medyası sürekli Ethem Sancak’a yalanlarla iftiralarla küfürlerle saldırdı. Fakat şimdi maalesef başkaları da Aydın Doğan ile Fethullah konsorsiyumuna yandaş olmak istiyorlar sanırım. Tamamen kendi ticari çıkarları uğruna ya da birilerine vekaleten Ethem Sancak’a iftira atıyorlar ve Doğan-Fethullah medyasına bayram ettiriyorlar. Öte yandan o kanalın bizler gibi milyonlarca Müslümanın parasıyla kurulmuş olduğunu unutuyorlar. Orası o şahısların kendi ekonomik birikimleriyle elde ettikleri mülk değildir. O grup bu milletin dindar çoğunluğunun mülküdür. Yok Ethem Sancak TMSF’yi tehdit etmiş, bilmemne kanalının yerini almış. Yok Ethem Sancak yine tehditle bazı kamu ve özel şirketlerin bazı kanallara giden reklamlarını kesmiş. Bunlar külliyen yalan ve iftiradır.

Ethem Sancak’a iftira atan bu grup herşeyden önce 17-25 Aralık sürecinde demokrasinin yanında dik durmamasının hesabını vermek zorundadır. Twitter arşivine bakın, 17 Aralık’tan 30 Mart’a kadar tüm AK Parti seçmeni bu yayın grubunu ve bu grubun bazı elemanlarını topa tuttu. Bu yayın grubu o süreçte kesinlikle sağlam durmadı. Çünkü her gün Fethullah kanalları Recep Tayyip Erdoğan ve ailesine alçakça iftiralar atarken bu grubun resmi temsilcisi Mehmet Acet nerdeyse sürekli Bugün TV denen ihanet kanalına çıkıyordu. Mehmet Acet sonrasında hakkında tutuklama kararı çıktığı için yurtdışına kaçan Fethullahçı militan Adem Yavuz Arslan ile kanka muhabbetini hiç bırakmadı. Bizim camiadan niye böyle bir rezaleti yaptığını soranlara ise Zekeriya Karaman’ın kendisine böyle bir talimat verdiğini, çünkü Deniz Feneri dosyasının cemaatin elinde olduğunu söylüyordu Acet. Özürü kabahatinden büyük bir gerekçe bu. Bu lafları söyleyen ve 17 Aralık sürecinde dik durmayıp her hafta Fethullah kanalına çıkmaya devam eden aynı resmi temsilci 1 Kasım zaferinden sonra da bu zaferde Recep Tayyip Erdoğan’ın payının hiç olmadığını ima eden twitler attı. Bu kişi tüm bunlara rağmen bir yandan da TRT’de iş yapmaya da devam ediyor. Mustafa Karaalioğlu da TRT’de iş yapmaya devam ediyor. Bunlar hep tuhaf hem de çok tuhaf...

Ethem Sancak’a iftira atan bu grup Kanal 24 ve ATV grubuna adaletsizce ceza yağdıran RTÜK ile de kanka vaziyette. Daha yakınlarda yine Mehmet Acet RTÜK Başkanı’nı övgülere boğan bir program yaptı. Aynı RTÜK Başkanı daha iki gün önce evlilik programları lafları üzerinden yine sinsice ATV grubuna saldırdı. Bu arada RTÜK Başkanı’na bu ilgi ve alakanın RTÜK’ten platform ve altyapı iletim yetkisi almadan kaçak olarak faaliyette olan ve bu gruba ait bazı kanallarla ilgisi var mı acaba diye sorgulamak lazım. Bu gruba bağlı farklı adlarda bazı tele-alışveriş kanalları Türksat üzerinden yayın yapıyor ama RTÜK lisansları yok. Oysa bir Türk şirketinin 24 saat tele-alışveriş kanalı kurması için 1 milyon 250 bin TL RTÜK’e lisans payı ödemesi gerekiyor. Bu kaçak yayın durumu yıllardır böyle ve trilyonlarca kamu zararı oluşmuş durumda. RTÜK bu parayı bu gruptan tahsil edeceği yerde al gülüm ver gülüm ilişkilerle ses çıkarmıyor ve ATV-24 gruplarına saldırmaya devam ediyor... Yeni Türkiye’de bu tür ahbep çavuş ilişkileri de olamaz ve olmayacak...

Kaynak: Birgun.net