Bizim “büyük” devlet ve sıradan insan aklının hain yaratma aşkıyla aşık atamasa bile, Çin’in vatan haini üretme performansı da pek fena sayılmaz. Konuyu ciddi ele alıp bizden bir adım ileri gitmiş olmaları ise gıpta edilmeyecek gibi değil: Shandong eyaletinde tarih boyunca Han (Çin) imparatorlarına ihanet eden yöneticilerin heykellerinin bulunduğu bir “Vatan Hainleri (Hanjian: Han ulusuna ihanet eden) Müzesi” var. Binlerce yıllık tarihinde Çin’in bu kadar az sayıda vatan haini çıkarmış olması beni şaşırttı. İnsanlığa barut, pusula ve kâğıdı armağan eden bir kadim uygarlığa hiç yakıştıramadım… Enerjisini insanı yüceltmek ve uygarlığa anlamlı katkı yapmak için kullanan ulusların galiba vatan haini üretecek zamanı olmuyor.

Müzedeki en yakın tarihli “vatan haini” Japonya-Çin savaşı (1937-45) sırasında Japonya için çalışan bir yönetici. O günden sonra, Çin tek vatan haini bile çıkaramamış. Okur-yazar kesim “ihanet” kavramını biraz cömertçe kullanmasına rağmen, devletin yetkili ağızları bu konuda son derece cimri davranıyorlar. Ne de olsa bu kavramın ne anlama geldiğini bilecek kadar sağlam bir birikim ve akla sahipler.

Birkaç ay önce, ÇKP üyesi bir işadamı, Devlet Başkanı Xi Jinping’in “Haber kuruluşları ÇKP’ye hizmet etmelidir” sözlerini, “Çin haber medyası halka hizmet etmelidir, partiye değil” diye eleştirdi. Milyarca dolar servete sahip bir kapitalistin “halka hizmet” derken tabi ki “kapitalizme hizmet”ten bahsettiğini söylemeye bile gerek yok. Bu eleştiriden sonra, ÇKP bu zatın parti üyeliğini bir yıllığına askıya aldı. Geçen yıl Mao’yu gözden düşürücü bazı sahnelerin yer aldığı bir film çeken bir yönetmenin de parti üyeliği askıya alınmıştı. Bu işadamının da ceza görmesi radikal “yeni solcuları” memnun etti ve ilgiyle izlediğim bir tartışma alevlendi.

Bir radikal “yeni solcu” akademisyen şunları yazdı: “Birçok kapitalist aslında ÇKP’nin karşısında yer alıyor. Ya batının kapitalist güçleriyle işbirliği halindeler ya da batının politik sistemi ve kültürüne güzelleme yapıyorlar. Fakat kendi sistem ve kültürümüzü kötülüyorlar. Böylece, Çin ulusuna ihanet ediyorlar veya ihanet kültürünün gelişmesine katkıda bulunuyorlar. Bunu korkudan yapıyorlar. Çünkü bu kapitalistlerin (ve bürokratların) çoğu yolsuzluğa bulaşarak zengin oldular ve haksız yoldan elde ettikleri bu servet ve politik haklarının bir gün halk tarafından geri alınacağından korkuyorlar”.

Bu gruptan bir diğer akademisyene göre ise, “Çin’in sosyalist yolunu sürdürmek istemeyen herkes vatan hainidir ve iki çeşit vatan haini var: (1) Piyasa ve özelleştirme taraftarları ve (2) yetkilerini yolsuzluk yapmak için kullananlar, bu yolla zengin olanlar… Ortaya çıkan sorunlar için reform (dönüşüm) politikalarını suçlamak yersiz. Çünkü kitlelerin yaşamı algılaması komünizmden uzaksa, üretici güçleri geliştirmek için piyasa ve rekabeti benimsemek anlaşılabilir bir durumdur. Sorun kamu mülkiyetini inkâr etmek ve sosyalist kalkınma yolunu terk etmektir”.

Bir akademisyene göre, “Radikaller aslında aşırı milliyetçi bir grup. Reform politikalarının sosyal adaletsizlik, dürüst olmayan iş yaşamı, gelir adaletsizliği gibi sorunlar ürettiğini ve Çin’in sosyalizmi terk ederek kapitalizme dönüştüğünü düşünüyorlar”. Keşke öyle düşünseler (aşırı milliyetçilik yakıştırması ayrı hikâye)… O zaman sorunu doğruya yakın teşhis etmiş olurlardı. Bunlar aslında ÇKP tedrisatıyla kafaları karışmış “keskin” adamlar. Kapitalizmin kuyruğunu daha sıkı elinde tutan bir parti ve kapitalist sınıfın partiye tam biat etmesini/ettirilmesini isteyen ÇKP solcuları.

Aslında sorun, yönetimde daha fazla söz sahibi olmak isteyen kapitalist sınıfın, kapitalizmin kuyruğunu elinde tutmakta ısrar eden ÇKP’ye arada bir dirsek atması. Kapitalist sınıf, halen saygı gören-benimsenen ve ÇKP’nin de (retorik düzeyinde bile olsa) sahip çıktığı bazı sosyalist değerlerden ve bu retorikten rahatsız. Fırsat buldukça bu değerlere saldırıyorlar ve topluma “batı soslu” bir kapitalizm cazibesi enjekte etmeye çalışıyorlar. “Radikal” ÇKP solcularını öfkelendiren ve keskin laflar etmeye sevk eden şey, kapitalist sınıfın sergilediği bu cüret…

Kaynak: Birgun.net