MESUT GÜNGÖR / MANİSA

Çiftçi-Sen’in ev sahipliğinde La Via Campesina’nın “Yarıyıl Konferansı” için Dünya’nın beş kıtasından Seferihisar’a gelen köylü/çiftçi örgütü temsilcileri, jeotermal enerjinin ve siyanürlü linç yöntemiyle altın çıkartmanın çevreye ve tarımsal üretime verdiği zararı görmek amacıyla Manisa'nın Salihli ve Alaşehir ilçelerindeki köylere saha gezisi yaparak incelemelerde bulundu.

Yolculuğumuzun ilk durağı Alaşehir’in Örnekköy Köyü oldu. Köylülerden Özer Bayı’ya Jeotermal elektrik santrallarının yaşamlarında ne gibi değişikliklere yol açtığını sorduk.

Faydasını görmedik

Bayı, “Biz jeotermalin zararını gördük ama herhangi bir faydasını görmedik. Sondaj sularını doğaya saldıkları zaman buralarda kokudan durulmuyor. Astımlı hastalar sokağa çıkamıyor. Sondaj yaparken patlamalar oluyor. Patlamada fışkıran çamurlu su bağlarımızı kurutuyor. Bağları suladığımız suyun içine geceleri atık suyu salıyorlar. Çay kenarındaki ağaçların tamamı kurudu. Bu çayın suyu denize kadar gidiyor. Seçim zamanı gelen adaylara ve vekillere bunları hep gösterdik. ‘Tamam, halledeceğiz’diyorlar ama kamyon kamyon borular hâla geliyor. Sondajlar devam ediyor” dedi.

Örnekköy’den ayrılıp Üzüm-Sen’li köylülerin rehberliğinde Piyadeler Köyü'nün hemen yanında kurulan iki Jeotermal Elektrik Santralını yakından görmeye gittik. Jeotermal kuyuları ve jeotermal elektrik santralları hakkındaki bilgiyi Üzüm-Sen Genel Başkanı ve aynı zamanda da Çitçi-Sen Genel Örgütlenme sekreteri olan Adnan Çobanoğlu verdi.

Adnan Çobanoğlu verdiği bilgilerde şunları söyledi:

2000 kuyuya izin!

“Yol kenarındaki büyük ve ağ gibi yayılan borular bu santrala jeotermal kuyularından çıkan 150-200 derece sıcaklığında olan suyu taşıyan borulardır. Köylülerin/çiftçilerin hayatına son birkaç yılda yoğun olarak girdiler. Çok yakında bu borular ovanın her tarafını saracak. Salihli- Sarıgöl arasında 70 – 80 Km’lik iki tarafı dağ olan arazi şeridinde hükümet 2000 jeotermal kuyusu açma izni verdi.

Bir elektrik santralının çalışabilmesi için 5 ile 10 arasında jeotermal kuyusunun suyunun santrala aktarılması gerekiyor. İzin verilen bütün kuyular çalışmaya başlarsa bu en az 200 jeotermal elektirik santralı demektir. Sorunlar sondajın yapılmaya başlanmasıyla ortaya çıkıyor. Binlerce metre derine inilirken çıkan ve içinde ağır metaller bulunan çamur kıvamındaki su kontrolsüz bir biçimde doğaya bırakılıyor. Bu çamurun içindeki ağır metaller ve bor madeni toprağımıza zarar veriyor, zamanla toprağın özellikleri yok oluyor.

Aydın bölgesinde Türkiye’nin en önemli incir üretim bölgesidir. Jeotermal elektrik santralları Aydın'da birkaç yıl önce çalışmaya başladı. 2015 yılı incir üreticileri için kötü bir yıl oldu. Şu anda bulunduğumuz bölgede jeotermal henüz yeni olduğundan üzüm üreticisi henüz bu problemlerin farkına varmış değil. Ama çok geçmez, birkaç yıl içinde üzümlerinin ya dalında ya da kuruturken çürüdüğünü görecekler. Umarım üreticilerinin bu durumu anlayıp mücadele etmeye başladıkları zaman bu bölge ve dünya için geç kalınmış olunmaz.”

Eşme Kışladağ altın madeninin tarımsal üretimi olumsuz etkilediği , eski adıyla Killik kasabası yeni adıyla Killik mahallesi ikinci durağımız oldu. Üzüm-Sen’li çiftçiler, konuklarla kısa bir söyleşi yaptılar. Bu söyleşiyi bir başka yazıda aktarmak istiyorum.

Mücadele küreselleşmeli

Gördük ki dünyanın neresinde olursa olsun köylünün/çiftçinin sorunu değişmiyor. Bunun için, mücadelenin de umudun da küreselleşmesi gerekiyor. Çiftçi-Sen ve La Via Campesina (Çiftçi Yolu) bunun farkında ve Yarıyıl Konferansları’na ezilenlerin mücadelesinin ortak marşı olan “Enternasyonel”a başladılar. Köylüler/çiftçiler bu anlayışla, direnmeye ve örgütlenmeye aday.

Artvin valisini korkutan Cerrattepe’nin direniş ruhunun mayası Alaşehir ovasında da yeniden tutmaya başlamış.

Kaynak: Birgun.net