SELİN TİTİZOĞLU

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş’un, “Türkiye’nin bugün başına gelen birçok şeyin Suriye’deki durum ve ‘Suriye politikasının bir sonucu olduğunu” söylemesi gündeme damgasını vurdu. Kurtulmuş’un bir grup gazeteci, öğretim üyesi ve düşünce kuruluşu temsilcisiyle bir araya geldiği toplantıda sarf ettiği bu sözler hükümetin Suriye politikasında olası bir değişikliğe gideceğinin sinyallerini verdi.

Numan Kurtulmuş’tan 'stratejik derinlik' eleştirisi

Suriye’ye dair itiraflarda bulunan Kurtulmuş’un “Yıllardır söylüyorum. Keşke zamanında geçerli bir barış perspektifi geliştirilebilseydi. Başkaları da öyle, ama biz de geçerli bir politika ortaya koyamadık. Yakında inşallah dışarıdan zorlamayla değil, Suriye halkının kabul edebileceği bir çözüm bulunacaktır. Böyle bir süreç yaşanmaktadır” ifadeleri Suriye politikası bakımından şimdiye dek resmi bir ağızdan yapılmış en üst düzey özeleştiri olma özelliğini taşıyor.

Hükümetin Suriye siyasetinde bir dönüm noktasına geldiğini gösteren bu itirafları Kadir Has Üniversitesi Öğretim Üyesi Soli Özel, Emekli büyükelçi Uluç Özülker ve CHP Hatay Milletvekili Mevlüt Dudu BirGün’e değerlendirdi.

Kadir Has Üniversitesi Öğretim Görevlisi Soli Özel: Bölgesel hegemonya hülyasına kapıldılar mezhepçiliği dış politikaya rehber ettiler.

Kurtulmuş’tan nakledilen bu sözler siyasi iktidarın ilk kez bu düzeyde Suriye politikasının yanlışlığını kabul etmesi anlamına geliyor. Daha da önemlisi izlenen bu politikanın Türkiye’deki pek çok sorunun da müsebbibi olduğunu kabul ediyor. Kurtulmuş’un açıklamaları Başbakan yıldırım tarafından hazırlanan bir zeminin üzerine geldi. Rusya ile ilişkileri normalleştirme çabaları İran ile son haftalarda gözlenen yakınlık, ki her ikisi de Suriye’de Türkiye ile taban tabana zıt politikalar izlediler, Ankara’nın Suriye politikasının değiştirileceğini gösteriyor. Bu bağlamda yapılacakların bir kısmı herhalde ilan edilir, ama bir kısmı göze görünmez şekilde örneğin bazı cihatçı gruplara yardımının kesilmesi, sınırların daha da esaslı denetlenmesi şeklinde ortaya çıkar. Yanlışı en baştan yaptılar. Öncelikle ve en vahimi kendilerini bir bölgesel hegemonya hülyasına kaptırmaları oldu. Bunun peşinden giderken de mezhepçiliği dış politikasına rehber ettiler. Hem bu politika sonuç vermedi, hem de Türkiye’nin başını ileride de çok ağrıtacak sorunları üretti.

CHP Hatay Milletvekili Mevlüt Dudu: İktidarın itiraflar serisi devam ediyor

AKP’nin yanlış yaptığını görmüş olması her şeyden önce memnuniyet verici. Biz bunu yıllardır söylüyoruz. Türkiye’nin dışında izlediği yanlış politikalar dolayısıyla bu ve bu benzeri olayların yaşanacağını söylemiştik. Ne yazık ki haklı çıktık. Zaten birçok konuda örneğin en son yaşanan FETÖ olayında da olduğu gibi iktidarın itiraflar serisi devam ediyor. Suriye politikasıyla ilgili itiraflar da adeta bunun devamı niteliğindedir. Samimi bir itiraf olarak görüyorum. Son derece doğru bir tespittir. Ve umarım ki kısa sürede Suriye politikası ve bütün dış politikamız değişecektir. Ancak itiraf etmekle kalınmamalı. Yanlışlardan acilen dönülmeli. Türkiye dış politikada geleneksel rolüne soyunmalıdır. Yeniden barışı arayan, sözü dinleyen ülke devlet olmalıdır. Suriye’de barışın gerçekleşmesi için üzerine düşen tarihi sorumluluğunun gereğini de yerine getirmelidir.

Emekli Büyükelçi Uluç Özülker: Suriye politikası artık Türkiye’nin kontrolünden çıkmış durumdadır

Kurtulmuş’un itirafları Suriye politikası çerçevesinde çok önemli. Fakat bunu bir adım daha ileriye taşımak lazım. Her halükârda Suriye krizi bugün artık Türkiye’nin elinden ve kontrolünden çıkmış durumdadır. Rusya ve ABD’nin ortak kararlarına bağlı hale gelmiştir. Dolayısıyla istesek de istemesek de zaten bu kapsam içinde başımızın derde girmemesi mümkün değildi. Esas önemli olan geçmişteki yaptığımız işlerin yurtiçinde bugünkü yansımaları dolayısıyla ortaya çıkan durumdur. Yoksa Suriye’nin bugün artık Türkiye’ye bu bağlamda çok fazla bir dert yarattığını düşünmüyorum.

Türkiye’nin izlemiş olduğu Suriye politikası zaten çok net bir biçimde ortaya koyulmuş vaziyette ama bu da sonuç itibariyle diğer başat ülkelerin politikalarıyla ters düşmektedir. Ve hâlâ ters düşmeye devam ediyor. Geçmişte bildiğiniz gibi Esad’sız bir Suriye olması gerektiği hususunda ısrarla durduk fakat bunu başaramadık. Sonuç itibariyle Rusya işin içine girdi ve ABD’de dahil Rusya ile birlikte Esad’ın da taraf olduğu bir çözüm süreci üzerinde bir mutakabat sağlandı dolayısıyla Türkiye’nin evvala bu manada Suriye politikasını gözden geçirmesi gerekiyor. Her halükârda başat ülkeler başta olmak üzere Rusya da dahil ki son yakınlaşmamız Rusya’yla bunun imkanını sağlıyor. Bu ülkelerle birlikte İran’ı da işin içine katmak suretiyle burada bir barış ortamının, en kısa sürede nasıl olacağı bunun yolunun nasıl açılabileceği tartışılmalı. Başbakanın ifadeleri de Suriye konusunda da İsrail ve Rusya’yla olduğu gibi çok uzak olmayan bir gelecekte yeni gelişmeler olmasını bekleyebileceğini söyledi. Başka bir ifadeyle Türkiye’nin artık komşularıyla çatışan değil, barışan ve uzlaşan bir noktaya gelmesi ve Suriye konusunda da bir bütün halinde diğer ülkelerle birlikte bir barışa kavuşturmak için ortak hareket etmeye başlaması yolunda ümitvar olmak için bir beyanattır diye düşünüyorum.

Türkiye, Suriye politikasında başından itibaren yanlış yaptı. Türkiye sınırlarını korumadı ve orada IŞİD’in büyümesine dolaylı yoldan yardımcı oldu. Başka bir ifadeyle Türkiye üzerinden 30- 35 bin civarında militan IŞİD’e katılmaya gitti.

Suriye politikasında iki büyük hata daha yaptık. Birincisi; burada Rusya işin içine doğrudan girdiği andan itibaren Rusya’yla daha başka boyutta bu meseleyi ortaklaşa nasıl ele alabileceğimize bakmak gerekirken Rusya’yı karşımıza aldık. Uçak düşme meselesi vs.. Şu anda FETÖ yapmış diye ortaya çıkıyor. Bunların hepsi doğru olabilir ama elimizdeki bu fırsatı kaçırdık.

İkincisi ise; ABD ile PYD meselesi Celabrus Aziz bölgesinde Türkiye için kırmızı çizgi olduğu hususunda ciddi bir mücadeleye girdik. Fakat bu mücadelenin de aslında ABD’nin kendi menfaatleri doğrultusunda çözümlenemeyeceğini zamanında görüp ABD’yle bu kadar fazla çatışır bir ülke haline girmemiz de belki daha doğru olabilirdi. Her halükârda Suriye- Irak ta bir çözüm bulunacaksa, bu çözümün başat ülkelere beğenirseniz veya beğenmezseniz ama maalesef Rusya ve ABD’dir. İran ise Suriye’ deki rejime bu çerçeve içinde uzaktan bir destek olarak ortaya çıkıyor. Ve bütün bunların içinde Türkiye’nin de sağlam bir politikası olmadığı içinde dışlanmış olduğu bir gerçektir.

Kaynak: Birgun.net