İBRAHİM VARLI [email protected]

Bölgede ‘oyun kurucu’ olma hevesi nedeniyle ülkeyi Ortadoğu bataklığına sürükleyen AKP iktidarı yeni bir maceranın arifesinde. Türkiye kendi toprakları dışındaki ilk büyük askeri üssünü Katar’da kuruyor. Anlaşma önceki gün Doha’da Başbakan Davutoğlu ile Katar Başbakanı Şeyh Abdullah Nasır Al Sani arasında imzalandı. Tugay seviyesindeki askeri üste üç bin asker konuşlandırılacak.
Hem askeri hem de siyasi olarak ülkeyi yeni maceralara sürükleyecek anlaşma Osmanlı İmparatorluğu’nun son askeri zaferi olan Kut’ül Amare’nin 100. yıldönümü’ne denk getirildi. Hükümet ve yandaşları tarafından “Yüzyıl sonra Türkiye yeniden Arap Yarımadası’nda” sözleriyle coşkuyla karşılanan anlaşma Türkiye'nin genel dış ve bölgesel politikası için ne anlam ifade ediyor?

Anlaşmanın şifreleri
Öncelikle Yeni Osmanlıcı iktidarın bölgesel emellerinin ürünü olan anlaşmaya bütünlüklü olarak bakmakta fayda var. Kızıldeniz'in çıkış noktasındaki Aden Körfezi'nde de askeri varlık göstermeye hazırlanan Türkiye’nin Somali’deki askeri tesisten sonra Katar’da üs kuracak olması birlikte ele alınmalı.
AKP iktidarının hem ilişkilerinin iyi olduğu hem de jeopolitik öneme sahip Katar, Somali gibi ülkeleri tercih etmesinin en önemli nedenlerinden birisi bu aktörlük. Katar üssü AKP Türkiyesi’nin Suriye ve Irak’ta çuvallayan bölgesel aktörlük iddiasıyla ilintili. Katar, Basra Körfezi'nin Arap yakasını, Kuveyt, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn ile birlikte kontrol eden ülkelerden. Somali ise Arap Yarımadası’nın diğer yakasını Aden Körfezi üzerinden kontrol eden jeo stratejik konumda.


Bir koyup üç alma hevesi!
Menderes’ten Özal’a uzanan muhafazakâr sağ geleneğin takipçisi olduklarını söyleyen Yeni Osmanlıcılar açısından anlaşmanın üç anlamı var. Özal’ın “Bir koyup üç alma” şiarını referans alan AKP Türkiyesi, öncelikle her iki bölgede de askeri üs kurarak hiçbir karşılığı bulunmayan bölgesel aktörlük iddialarını ispatlama niyetinde. İkinci olarak “yüz yıl sonra kovulduğumuz topraklardayız” algısı üzerinden iç kamuoyunu konsolide etme hevesi var. Bir diğer nokta da “Katar’ı koruyoruz” denilerek tarihsel ‘ağabeylik’ rolünü oynama işlevi bulunuyor.

Türkiye Katar’ın fedaisi olacak
Hevesler bir tarafa, anlaşma Türkiye’nin üs ve güvenlik ilişkileri aracılığıyla bölgesel güç mücadelelerine taraf yapma tehlikesini barındırıyor. Katar’ın Türkiye'nin kendi toprakları üzerinde üs kurmasını kabul etmesinin en önemli nedeni İran faktörü. Daha açık ifade etmek gerekirse, İran ve Suudi Arabistan, Katar gibi Körfez Arap ülkeleri arasında yaşanan güç mücadelesine Türkiye müdahil bir etken olarak dahil oluyor.

ABD’nin Körfez bölgesinden görece çekilmesi, İran’ın Batı ile yakınlaşması, Körfez ülkelerini farklı ittifaklar arayışına itiyor. Körfez, bölgesel bir aktör olan İran'ı yine başka bir bölgesel aktör ile dengeleme siyaseti güdüyor. Bu rolü oynayabilecek yegâne bölge ülkesi Türkiye. Dolayısıyla, Katar'ın Türkiye'nin üs kurmasına bu kadar istekli olması, bölgenin büyük abisi konumundaki Suudi Arabistan'ın en azından buna karşı çıkmaması, İran ile girişilen mevcut bölgesel rekabetin bir sonucu.

Çatışmalara taraf olur
Anlaşmanın sakıncalarına dikkat çeken Kadir Has Üniversitesi’nden Doç. Dr. Ahmet Kasım Han’a göre de askeri üs Türkiye’yi Körfez’deki çatışmalarda taraf haline getirebilir. Bu çatışmalar sadece İran ile Körfez ülkeleri arasındaki çatışmalar değil. Körfez Arap ülkeleri arasındaki olası çatışmalarda da Türkiye taraf olacaktır. Bu ülkeler arasında da göremediğimiz çatışmalar var. Türkiye askerinin bu bölgede olması tüm bu çatışmalara taraf haline getirecektir. Katar, Türkiye askerini çıkarları doğrultusunda kullanmak isteyecektir.

Raslantısal değil
Doç. Dr. Han anlaşma tarihinin raslantısal olmadığını şu sözlerle anlatıyor: “Katar ile imzalanan askeri üs anlaşmasının rastlantısal olmadığı bu tarihin özellikle seçildiği neredeyse muhakkak. Kut’ül Arap Zaferi’nin yüzüncü yıl dönümüne denk getirilmesi manidar. Hükümet bu tür tarihleri seviyor. Bu tür tarihleri özellikle belirlediği, kongre, zir vs toplantılarını bu tarihlere denk getirdiği biliniyor. Bir tarih üzerinden yeni bir tarih yaratmak istiyorlar. Bir algı çalışması yürütüyorlar ve bu tür çalışmalar da bunun ürünü. Bu algı çalışmasının hazır alıcısı var. Yüzde 50’lik kendi tabanı buna teşne. Yüzde 40’lik kesim ise karşı. Arada yüzde 10’lük bir kesim var ve hükümet bunlara oynuyor.”

ABD onaylı
Bir NATO üyesi olan Türkiye’nin Ortadoğu’daki bu hamlesine ABD nasıl bakıyor? ABD’nin de Katar’da üssü var ve Washington’un onayı olmadan Türkiye’nin burada askeri üs açması mümkün değil. ABD’nin bölgesel çıkarlarıyla da uyumlu. İran’ı kuşatma hamlesi açısından Türkeyi’nin üssü işlevsel olacaktır. Ankara-Doha arasındaki anlaşmanın yaratacağı kaosa ve gelecek fırtınalara hazırlıklı olmalıyız.

Kaynak: Birgun.net