FETÖ’cülerin darbe girişimi püskürtüldü ama AKP’nin “karşı darbe” süreci tüm hızıyla sürüyor. Darbecilerin yarım bıraktıklarını hükümet tamamlamaya çalışıyor adeta...

RTE, 15 Temmuz darbe girişimini “Allah’ın bir lütfu” olarak nitelemekte haksız değil. Yoksa “Türkiye’yi sıfırdan kurma” söylemini olağan bir dönemde bu denli kolay dillendiremezlerdi.

OHAL ilan ederek Meclis’i devre dışı bıraktılar. Her istediklerini, hiçbir engelle karşılaşmadan, “Kanun Hükmünde Kararnameler”le yapıyorlar artık. “Uzlaşma”dan falan söz ediyorlar ama kimseyi dinledikleri yok. Bildiklerini okuyorlar yine. Onların uzlaşmadan anladıkları, olağanüstü koşullardan yararlanarak kendi gündemlerini dayatmak!

Yetkisiz ve sorumsuz Cumhurbaşkanı, “Başkomutan” edasıyla emir yağdırıyor her gün; hükümet anında kararname çıkarıyor. “Tek adam” yönetimini handiyse olağan karşılamaya başladı herkes. Muhalefetten de ciddi bir itiraz gelmiyor yapılanlara. “Yenikapı ruhu” ve “birlik beraberlik” söylemi, günümüzün büyülü sözcükleri arasına girdi! O kadar ki, iki yıl önce Adli Yıl açılışında RTE’nin, “Terbiyesizlik etme!” diye azarladığı Türkiye Barolar Birliği Başkanı bile aynı gerekçeyle Saray’a biat etmiş durumda. “Ulusalcı” ve “AKP karşıtı” kimliğiyle tanınan Metin Feyzioğlu, şimdilerde kanal kanal dolaşıp Cumhurbaşkanı’nın “yürek ferahlatan liderlik” niteliklerini anlatmaya çalışıyor! Bir uçtan bir uca savrulmak buna denir işte…

Ülkede hukuk rafa kalkmış…

“Olağanüstü Hal”in uzanmadığı yer kalmamış…

“Terör”le, FETÖ’yle uzaktan yakından ilgisi olmayan ünlü yazarlar tutuklanıyor…

Barolar Birliği Başkanı’nın uğraştığı işe bakın!

•••

15 Temmuz sonrasının bilançosu çok ağır:

Seksen bin kamu görevlisi işten atıldı. Binlerce gözaltı ve tutuklama…

El konulan sağlık kurumları, üniversiteler, fabrikalar...

İstanbul Şehir Tiyatroları’ndan kovulan sanatçılar…

Yasaklanan oyunlar, iptal edilen dinletiler, sanat etkinlikleri…

Özelleştirme kapsamına alınarak satılmaya çalışılan Devlet Tiyatroları, Türk Dil Kurumu, TRT…

Kapatılan gazeteler, radyolar, televizyon kanalları, yayınevleri, okullar, dernekler, vakıflar…

Son olarak Özgür Gündem gazetesi kapatıldı, gazete binası basıldı, çalışanlar dövülerek gözaltına alındı. Evleri basılan, gözaltına alınanlar arasında Aslı Erdoğan, Ragıp Zarakolu ve Av. Eren Keskin gibi, yılların insan hakları savunucuları da var. Bu satırların yazıldığı sırada, dünyaca ünlü yazarımız Aslı Erdoğan’ın tutuklanarak Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’ne gönderildiğini şaşkınlıkla öğrendim. Bu kadarına da pes diyorum artık!

Hukuksuzluk bunlarla da sınırlı değil…

Askeri liseler, harp okulları, saçma sapan gerekçelerle bir gecede kapatıldı. Bu okullardan yetişmiş yurtsever subayların çığlığını Genelkurmay Başkanı bile duymuyor. Çünkü içten çökertilmiş bir ordunun teslim olmuş komutanı o! Etkisiz ve yetkisiz! Tarihe nasıl geçecek, hiç düşünmüyor!

Savcılara yeniden olağanüstü yetkiler tanındı. Tutuklama işlemi otomatiğe bağlandı! Hak arama yolları kapatıldı. Bütün bu uygulamaları sorgulama olanağı yok!

Devlet kurumlarında kimsenin kimseye güveni kalmamış. Herkes birbirinden kuşku duyuyor.

“Sayın muhbir yurttaşlar”ımız ise işbaşında!

Yine gizli tanıklar, itirafçılar, kirli pazarlıklar…

“Kumpas davaları” sürecinde yaşananlar yineleniyor sanki.

Hiç mi ders almadık o davalarda tavan yapan hukuksuzluklardan?

Bir yanda “darbe günlerinde demokrasi aşkı” karnavalı…

Bir yanda “uzlaşma ve diyalog” adı altında muhalefeti iğdiş etme operasyonu…

Bunların yanı sıra, bir de “iyi cemaat-kötü cemaat” yaklaşımı çıktı ortaya. Başbakan, “Rahat olun!” diyerek güvence veriyor kimi cemaatlere.

Gülen Cemaati’nin yerini İsmailağa, Menzil vb. İslamcı cemaatler mi alacak şimdi?

Cüppeli Ahmet Hoca denen yobaz, hükümetin bu eğilimini sezmiş olmalı ki, bugünlerde hep gündemde! Televizyon kanallarının parlattığı bu çağdışı adamın devlet erkânıyla içlidışlı konumunu ibretle izliyoruz. Genelkurmay Başkanı bile, milyonların önünde el sıkışabiliyor böyle biriyle!

Org. Hulusi Akar, Cüppeli yobazın 17 Ağustos depreminde Gölcük’te ölen askerler için söylediklerini anımsıyor mu?

•••

Evet, tablo karanlık.

Ama kimse umutsuzluğa kapılmasın.

Öyle üç beş kişinin karar vermesiyle ülkenin yapısı ve kuruluş felsefesi değiştirilemez!

Türkiye Cumhuriyeti masa başında değil savaş alanlarında kurulmuştur.

Darbe fırsatçılığı ile TC’yi “sıfırlama” hevesine kapılanların bunu bir an bile akıllarından çıkarmamaları gerekiyor…

Kaynak: Birgun.net