DOĞU EROĞLU / [email protected]
@DoguEroglu

ABD’de Başkan Obama tarafından veto edilen ve Kongre’yle Başkan arasında veto savaşı başlatması beklenen Terörizmin Sponsorlarına Karşı Adalet yasa tasarısı (Kısa adıyla JASTA), Türkiye’nin de tepkisini çekti. Obama’dan gelen veto, Kongre tarafından çiğnenip tasarı yasalaşırsa, ABD’de düzenlenen ‘terör eylemlerinin’ düzenlenmesinde payı olduğu düşünülen devletler hakkında ABD’de yargılama gerçekleştirilebilecek. Tasarıya göre, yasa 11 Eylül 2001 tarihinden bugüne geçen süreyi kapsayarak geriye doğru işletilebilecek. Bu da tasarının 11 Eylül 2001 Dünya Ticaret Merkezi saldırısı mağdurlarının, 11 Eylül saldırısına katılan 19 eylemciden 15’inin yurttaşı olduğu Suudi Arabistan’a karşı açabileceği davalarla anılmasına yol açtı. Ancak tasarı yasalaşırsa şimdiye kadar ABD’de gerçekleştirilen ve IŞİD’in üstlendiği eylemler ile bundan sonra gerçekleşebilecek IŞİD eylemlerinin yargıya taşınması hâlinde Türkiye de ABD mahkemelerinde yargılanabilir.

Türkiye sanık olur mu?

Tasarının yasalaşması durumunda, Türkiye’nin de IŞİD eylemlerinden ötürü yargılanması söz konusu olabilir. Türkiye’deki IŞİD yapılanmalarının gelişip güçlenmesini önlememekle, Türkiye’den Suriye’ye lojistik akışı ve savaşçı geçişini engellememekle eleştirilen Türkiye, IŞİD’in ABD’de düzenleyebileceği saldırılardan sonra yargılamalarla karşı karşıya kalacak ülkelerden biri olabilir. Geriye doğru da işlemesi önerilen tasarının yasalaşması hâlinde, ABD’de gerçekleştirilmiş ve IŞİD’in üstlendiği saldırılarla ilgili Türkiye izlerine rastlandığı takdirde yargılamalar gelebilir. Tasarıda, “İlgili uluslararası terörist eylemin düzenlenmesi, planlanması veya onaylanması hususlarında, bu eylemlerin faillerine yardım ve yataklıkta bulunanlar da yükümlülük altındadır” ifadeleri yer alıyor

Türkiye’den Obama’ya veto çağrısı

11 Eylül 2001 saldırısı mağdurlarının Suudi Arabistan aleyhine yaptığı ve yerel mahkemelerce geri çevrilen binlerce başvurunun yasa tasarısı tartışmalarında sıkça anılması, tasarının Başkan Obama’nın önüne gitmesiyle gözleri Riyad yönetimine çevirmişti; lakin tasarıya en kararlı itirazlardan biri Ankara’dan geldi. Dışişleri Bakanlığı’nın 23 Eylül tarihli ve 231 sayılı açıklamasında yasa tasarısının “kaygı verici” olduğu belirtildi; tasarının uluslararası hukuk, devletlerin egemenliği ve eşitliği ile BM Şartı’nda yer alan ilkelere aykırılık taşıdığı ifade edilen açıklamada şu satırlara yer verildi: “Bu yasa tasarısı hukuka aykırı olmasının yanı sıra terörle mücadelede uluslararası işbirliğine zarar verecek sakat bir yaklaşımın ürünüdür. Türkiye, terör mağdurlarının yanında olmayı sürdürmekte ve kaynağı ve türü ne olursa olsun terörle çifte standart ve ayrım olmaksızın mücadele edilmesi gereğini kuvvetle savunagelmektedir.” Açıklamada Türkiye, Başkan Obama’ya tasarının yasalaşmasını engelleme çağrısında bulundu.

İİT: ‘Tasarı teröre taviz’

Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasında, İslam İşbirliği Teşkilatı’nın tasarıya ilişkin değerlendirmeleri de anımsatıldı. Tasarı hakkındaki görüşlerini geçtiğimiz hafta kamuoyuyla paylaşan İİT Genel Sekreteri Madani, kısaca şu yorumda bulunmuştu: “Tasarıyı geçirerek Kongre uluslararası ilişkileri bozuyor, dünya ekonomisini bir depresyona sokmakla tehdit ediyor, barış ile güvenliği güçlendirme hedefindeki ittifakları zayıflatıyor ve terörizme karşı savaştan taviz veriyor.” Kiobel vs. Royal Dutch Petroleum davasında ABD yargısının verdiği kararı anımsatan Madani, dış politikaya yargı tarafından yapılacak müdahalelerin tehlikesine de vurgu yaptı.

Yeni bir ‘tort’ tartışması başlayabilir

ABD’deki Yabancı Haksız Fiil Kanununun [Alien Tort Statute] 1980’de ortaya çıkan yeni yorumu, dünyada ABD vatandaşlarının veya ABD merkezli firmaların işlediği suçların mağdurlarının ABD mahkemelerine başvurabilmesini sağlıyor. Ekvador’da işkence görüp daha sonra ABD’ye sığınan Dolly Filartiga, kendisine işkence yapan polis memurunu ABD’ye turist vizesiyle girdikten sonra yargılatmış ve tazminata mahkûm ettirerek yasanın yorumunu değiştirmişti. ABD’li şirketlerin dünyada işledikleri insan hakları ihlallerinin yargılanması için kullanılan kanunda, İİT Genel Sekreteri Madani’nin de vurgu yaptığı Kiobel-Royal Dutch Petrol davası sonrasında yeniden eski yoruma dönüldü. Nijer Deltasındaki Ogoni-Kiobel sakinlerinin, Royal Dutch Petrol şirketi aleyhine, Nijerya’daki askeri darbe hükümetinin barışçıl protestoları güç kullanarak kırması yönünde kışkırttığı ve suça yardım ettiği iddiasıyla dava açıldı. Önce yerel mahkeme, sonra Yargıtay yargısız infaz, işkence ve tecavüz gibi uçlara iştirak etmekle suçlanan Royal Dutch Petrol’ün, yani Shell’in lehine karar verdi. Yüksek Mahkeme yasanın ABD dışında yaşanan ihlaller için uygulanmayacağına karar verdi. 1980’den itibaren ABD’li şahıs ve kurumların ABD’de yargılanmasına olanak tanıyan bu açığı kapatan ABD, tasarı yasalaşırsa ABD’ye karşı işlenen terör suçlarında sorumluluğu olan devletler hakkında yargılama yapabilecek.

‘Diplomatlara risk’ vetosu

Başkan Obama, ABD Kongresi’nden geçen yasa tasarısını, ABD’li diplomatları riske atabileceğini belirterek veto etti. Tasarıya karşı çıkanlar, mütekabiliyet esasından ötürü benzer yargılamaların ABD’nin savaş suçları aleyhinde de başlatılabileceğini ifade ediyor. ABD’ye karşı benzer yargılamaların başlaması hâlinde, ABD’li yetkililerin ilgili ülkelerde bulunmaları da riske girecek; ülkeler arasındaki karşılıklı suçluların iadesi anlaşmaları da bu bağlamda pek çok soruna sebep olabilecek. İtirazlar arasında, yasanın açıklarından faydalanmak isteyebilecek kişilerin açacakları davalar sonrasında yabancı ülkeleri yüksek tazminatlarla uzlaşıya zorlayabileceği de bulunuyor.

Kaynak: Birgun.net