ZEYNEP KURAY [email protected]

Barış İçin Akademisyenler’in “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisine imza attıkları için tutuklanan akademisyenler Yrd. Doç. Dr. Esra Mungan, Doç. Dr. Kıvanç Ersoy, Yrd. Doç. Dr. Muzaffer Kaya ve Yrd. Doç. Dr. Meral Camcı da dün ilk kez hakim karşısına çıktı. Savcı talebi üzerine tutuklu 4 akademisyen tahliye edildi. Bir dahakid duruşma 27 Eylül’e ertelendi. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlayan duruşmaya, katılımın oldukça yüksek oldu; HDP, CHP milletvekilleri, sendika, meslek örgütleri, uluslararası insan hakları örgütleri, gözlemciler, Barış Anneleri, Amedspor taraftarları, gazeteciler, öğrenciler Çağlayan Adliyesi’ndeydi. Ayrıca, Can Dündar ve Erdem Gül’ün de ilk duruşmasına katıldıkları için tepki gösterdiği batılı diplomatlar; İngiltere, Almanya, Hollanda, İsveç, Çek Cumhuriyeti konsoloslukları da destek için adliyeydi.

2 bile vermezdim
İlk savunmayı Muzaffer Kaya yaptı. Kaya savunmasında ” Hakkımızdaki 10 sayfalık iddianameyi okudum. 2-5 sayfaları arasında genel bir çözüm süreci anlatısı var. Bu bölüme ilgili iki problem var. Çözüm süreci anlatısı su isnat ile alakası yok. Çözüm sürecini hepimiz biliyoruz. Çok önemi şeyler atlanıp, çok gereksiz detaylara girilmiş. Açıkçası ben hoca sayılmam ama Bir öğrencim bana böyle özet yapsaydı 10 üzerinden 2 bile vermezdim” dedi.

Barışı savunmak vatandaşlık hakkımız
Kıvanç Ersoy, savcının "Bese Hozat'ı talimatıyla bildiriyi imzaladıkları" iddiasına karşı çıktı: "Aydın, çağına göre şoke edici fikirleri olabilen hiçbir otoriteden onay beklemeden hareket eden kişidir. İddianamede bize aydın denilmiş. Bunu delil olarak kabul edelim. Tanım gereği bağımsız düşünce olduğu kabul edilmeli. Aydınsak okuduğumuz metinler aydın olmanın doğal gereğinin ürünüdür. İddianamede aydın kavramının tam olarak anlaşılmadan kullandı." Ersoy, "Barışı savunmak, vatandaşlık hakkıdır. Barışı savunmak anayasal haktır, aydın sorumluluğu gereği vazifemizdir.” dedi.



Kalıcı barış talep ediyorum
Esra Mungan da da iddianamede yer alanları özetledi; "İddianame şöyle diyor: sen ülkede olanları şöyle yorumluyorsun bu yanlış, devletin görüşü şu ve sen benim, devlet gibi düşünmek zorundasın yoksa seni suçlar hapse attırırım. Tutuklandığımızdan beri bize destek verenlerin sayısı katmerlenerek attı. Hedeflenen şey ortamı susturmakken sonuç tam tersi oldu."Bizim devletin parasını yediğimizden bahsedenler sanırım tam ne yaptığımız bilmiyorum. Akademisyen olarak 50-60 sene haftada vakit geçiren insanım. Pırıl pırıl öğrencilerine verebileceğim en fazlasını vermek için çalışan biriyim. Bu ülkeye emek veren biri olarak devletten talepte bulunma hakkım yoksa devletle yurttaş arasındaki sözleşme yaralıdır. Ben kalıcı barış talep ediyorum."

İki metin de savunmamdır
Meral Camcı, üzerime atılı suçu kabul etmediğini belirtti. Şöyle devam etti: “Her iki metnin sizin iddianamenizi, benim savunmamı oluşturduğunu belirtirim. İki metin de iddianamede eksik yer almıştır. İsmail Beşikçi'nin iddianameniz savunmamdır değidim gibi. Her iki metin benim savunmamdır diyorum. Barış bildirisi olarak anılan imza metinine dair, örgüt ile ilişki olduğu iddiası yanlı perspektiften, önyargılı yorumdan öteye geçemeyecek niteliktedir. Bu ilişkilendirmenin temeli yoktur. Yargılamanın da tutukluluğumuzun da sebebi yoktur.Bilim insanının içinde var olduğu, topuma karşı görevini toplum ve kamu yararına ve çıkarına katkı sunmak olduğunu hatırlatırım. Bilim insanı tanıktır. Gözlem yapar, analiz eder, bilgiyi biriktirir ve kullanır. İktidar olgusundan bağımsız olmalıdır ki özgür düşünce yeşerebilsin. Bilmek, yapabilmektir.”

Kaynak: Birgun.net