ABD’nin küresel hegemonyasının iki önemli ayağı bulunduğu varsayılır: Birincisi, doların dünyanın önde gelen parası olmaya devam etmesi; ikincisi ise, dünyanın bir numaralı askeri gücü statüsünün korunmasıdır. Bu bağlamda Saddam Hüseyin’in Washington tarafından gözden çıkarılmasının altında petrolü avro ve başka para birimleri cinsinden fiyatlama teşebbüslerinin yattığı söylenir.

Dünyanın bir numaralı emtiası petrol, bilindiği gibi dolar üzerinden fiyatlanır. Brent, Kuzey Denizi’ndeki bir petrol sahasının adıdır. Bu bölgedeki petrol üretimi gerilese de; Goldman Sachs, Morgan Stanley, JP Morgan Chase gibi dev yatırım bankalarının da telkinleriyle, dünya petrol fiyatları büyük ölçüde “Brent markası” üzerinden izleniyor. Rusya Enerji Bakanlığı, ruble birimli bir petrol sözleşmesini yaygınlaştırma çabası içerisinde. Rusya, yeni sözleşmeyi Putin’in memleketi St.Petersburg Borsası aracılığıyla sunarken, Çin de Şanghay Enerji Borsası’nda yuan üzerinden bir sözleşmeyi dolaşıma soktu.

İran kendine uygulanan ambargoyu kırabilmek amacıyla 2011’de Hindistan ile petrol ihracatının yüzde 45’inin rupi, yüzde 55’inin ise avro cinsinden ödenmesi üzerinde anlaşmıştı. Daha geçen hafta Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi, “Hedefimiz Türkiye-Rusya ticaretinde ruble ve lira kullanılmasıdır” diye bir açıklama yaptı.

Tüm bu karşı hamleler, doları tahtından etmeyi başaramıyor. Dolar hem dış ticarette ödeme aracı, hem sermaye piyasalarında borçlanma birimi olarak ağırlığını kaybetmiyor. Merkez bankaları da rezervlerinde dolar tutma tercihlerini değiştirmiyor. Haliyle bu durum ABD’ye ekonomi politikalarında ciddi bir manevra kabiliyeti sağlıyor. Bütçe ve cari işlemler açıklarını kolaylıkla finansa etmesine olanak tanıyor. Cebimizde taşıdığımız her dolar banknot ise, ABD’ye sıfır faizle borç vermek anlamına geliyor.

Küresel döviz piyasalarındaki gelişmeleri izlemek açısından en yetkili kaynak, Uluslararası Ödemeler Bankası’nın (BIS) üç yılda bir gerçekleştirdiği merkez bankaları anketidir. 1986’dan beri yayımlanan bu raporun sonuncusu, eylül ayında 52 ülkedeki merkez bankaları ve para otoritelerinin katkısıyla erişime açıldı.

Döviz ticareti yavaşlıyor

Öncelikle, ortalama günlük döviz işlem hacminin Nisan 2016 itibarıyla 5.1 trilyon dolar civarında gerçekleştiği görülüyor. Bu rakamın Nisan 2013’teki 5.4 trilyon dolarlık işlem hacminin gerisinde kalması dikkat çekiyor. Doların güçlü seyrettiği dönemlerde, ABD para birimi cinsinden ifade edilen tutar haliyle bir miktar düşük görünebilir. Ama asıl etkenin, dev küresel bankaların döviz kuru manipülasyonu yaptığını ortaya koyan skandalın ardından, denetimlerin sıkılaştırılması olduğu tahmin ediliyor.

ABD doları yapılan her 100 işlemin 88’inde işlemin bir bacağında bulunuyor. Diğer bir ifadeyle, küresel döviz piyasalarında doların taraf olmadığı faaliyetler toplam içerisinde sadece yüzde 12 pay alıyor. Avro, Japon yeni ve Avustralya dolarının son üç yılda pazar kaybına uğradığı gözleniyor. Buna karşın yükselen ülkelerin piyasalardaki ağırlığının arttığı, özellikle Çin yuanının pazar payını yüzde 4’le ikiye katladığı görülüyor.

Döviz işlem hacmini coğrafi dağılım temelinde incelediğimizde de; beş piyasanın, -İngiltere, ABD, Singapur, Hong Kong ve Japonya- döviz işlemlerinin yüzde 77’sine aracılık ettiğine, Nisan 2013’teki yüzde 75’lik oranla karşılaştırıldığında yoğunlaşmanın arttığına tanık oluyoruz.

Londra yüzde 37,1’lik payla küresel döviz piyasalarının merkezi konumunu açık farkla koruyor. Ne var ki 2013’teki yüzde 41’lik ağırlıkla karşılaştırıldığında, göreceli bir gerilemenin söz konusu olduğunu anlıyoruz. Londra bu konumunu biraz da coğrafi avantajına, aynı gün içinde kıta Avrupa’sıyla da, ABD ve Asya’yla da piyasalar açıkken işlem yapabilmesine borçlu. İngiltere Brexit sonrası statü kaybına uğrama endişesi yaşıyor. Dünya ekonomisinde Asya’nın, özellikle de Çin’in ağırlığının artışı, döviz piyasalarında da yansımasını bulmuş görünüyor. Tokyo, Hong Kong, Singapur’un üç yıl önce yüzde 15 olan toplam payının yüzde 21’e sıçradığı anlaşılıyor. ABD’nin ise pazar payı, yüzde 19,4. Diğer bir ifadeyle, her 100 ABD dolarlık işlemin sadece 22 dolarlık kısmı ülke sınırları içerisinde el değiştiriyor.

Gelelim Türkiye’ye

Küresel döviz piyasalarında TL cinsinden işlemlerin payı 2013’te yüzde 1,3 iken, 2016’da yüzde 1,4’e yükselmiş. Türkiye 16’ncı sıradaki yerini korurken; üç yıl içerisinde Rus rublesini geride bırakmış, buna karşın Kore wonuna geçilmiş.

BIS’in araştırması, bir ayağı TL olan, günlük 71 milyar dolarlık işlem yapıldığını gösteriyor. Bunun 63 milyar doları ABD doları, 4 milyar doları avro ve 3 milyar doları Japon yeni bazında gerçekleştiriliyor. Türkiye’yle ticaret hacmiyle karşılaştırılınca, Japon yeninin daha fazla, avronun göreceli daha az spekülasyona konu olduğu anlaşılıyor. TL işlemlerinin 22 milyar doları, yani yüzde 31’i Türkiye’de; geri kalan 49 milyar doları, yüzde 69’u deniz aşırı gerçekleştiriliyor.

Basit bir işlemle, TL’nin ne ölçüde spekülasyona açık bir para olduğunu test edebiliriz. Günlük 202 milyar dolarlık yuan işlemi yapılıyor, bu Çin’in 2015’teki 10.983 milyar dolarlık GSMH’sına oranlanınca yüzde 1,8’e, 3.291 milyar dolarlık dış ticaretine (1906 ihracat + 1385 ithalat) oranlanınca yüzde 61’e denk geliyor. Aynı hesabı Türkiye için yaparsak; 720 milyar dolarlık GSMH’nin yüzde 9,9’u, 351 milyar dolarlık ticaretin (144 ihracat + 207 ithalat) yüzde 4,9’u oranında günlük döviz işlemi yapılıyor. GSMH’ye oranlanınca; Brezilya realinin günlük işlem hacmi yüzde 3,2’ye, Meksika pezosunun yüzde 9,6’ya, Rus rublesinin yüzde 4,6’ya, Kore wonunun ise yüzde 6,1’ine eşit. Bir tek Meksika’yla karşılaştırılabilir düzeyde olmak üzere, TL’nin benzer ülkeler arasında da spekülasyona en açık para birimi konumunda bulunduğu ortaya çıkıyor.

Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin (TİM) 2014 rakamları, ihracatımızın yüzde 47,4’ünün dolar, yüzde 44,4’ünün avroyla gerçekleştirildiğini gösteriyor. İthalatın ise, yüzde 63,5’i dolar, yüzde 30’u ise avro cinsinden. Buradan toplam dış ticaretin yüzde 59’unun dolar, yüzde 36’sının ise avro cinsinden yapıldığını hesaplayabiliriz. Günlük döviz işlemlerine gelince, doların ağırlığının yüzde 89, avronun yüzde 5,6 olduğunu göz önüne alırsak; doların avroya göre tam 9.7, neredeyse 10 kat daha fazla spekülasyona konu olduğunu çıkarabiliriz.

*****

Küresel Döviz Piyasalarında TÜRK LİRASI

» Türkiye küresel döviz piyasalarında 16. sırada yer alıyor.

» Günde 71 milyar dolarlık TL ayaklı döviz işlemi gerçekleştiriliyor. Bunun 63 milyar doları ABD doları, 4 milyar doları avro, 3 milyar doları yen cinsinden.

» Döviz işlemlerinin yüzde 31’i Türkiye’de, yüzde 69’u Londra ağırlıklı ülke dışında yapılıyor.

» Bir yılda Türkiye’nin GSMH’sinin 25, dış ticaretinin 45 katı döviz işlemi hacmine ulaşılıyor. Diğer bir ifadeyle döviz işlemlerinin yalnızca yüzde 2.2’si dış ticaret finansmanı kaynaklı.

Kaynak: Birgun.net