Resmi ifadeler saldırının Suriye müdahalesine meşru bir kılıf olarak görüldüğünü ortaya koyuyor. İkinci Ankara saldırısındaki bilinen güvenlik zafiyetleri ve istihbarat açıkları bir yana kafa karıştıran ve cevap bekleyen sorular da ortaya çıkıyor.

1 MİT uyuyor mu, yoksa yol mu veriliyor?
Ankara’nın kalbine, Genelkurmay ve kuvvet komutanlıklarının bulunduğu bölgeye yapılan saldırı bir kez daha güvenlik ve istihbarat zaafını ortaya koydu.103 kişinin yaşamını yitirdiği ‘Gar saldırısının’ ardından Ankara’da meydana gelen yeni bombalı saldırı, ‘MİT uyuyor mu?’ sorusunu yeniden gündeme getirdi. Fail Salih Neccar’ın Suriye’den Ankara’ya kadar takibe takılmadan gelmesi ile bomba yüklenen aracın İzmir’den benzer şekilde kilometrelerce hiç takibe takılmadan eylemde kullanılması güvenlik zaifiyetini net olarak gözler önüne serdi.

2 Suriye’ye kara harekatına zemin mi hazırlanıyor?
Sınır ötesine obüs atışları ve ‘kara operasyonu isteği’ sırasında gerçekleşen saldırı, “Bu işte bir MİT yeniği olabilir mi?’ sorusu da dahil her ihtimali ortaya çıkarıyor. İktidarın ‘Suriye’ kurgusu’ bitmek bilmiyor. Her acı olayın; “Gerekirse 4 adam gönderir, 8 füze attırırım” cümlesini hatırlattığı muhakkak. Erdoğan’ın saldırı sonrası açıklamaları dikkat çekici: “Sınırlarımız dışında ve içinde gerçekleşen saldırılara misliyle karşılık verme konusundaki karalılığımız, bu tür eylemlerle daha da güçlenmektedir.” Davutoğlu da ısrarla “Biz yapmadık” diyen YPG’yi net bir dille fail ilan ediyor. ‘Azez’e girme arzusu ve failin derhal ilan ediliverilmesi “YPG, Suriye’ye girip ‘terörist’ avlama isteğimizi bakın nasıl da haklı çıkardı!” algısına yönelik bir resim ortaya koyuyor. NATO ve Avrupa Birliği ile birlikte içeriyi ‘Suriye’ konusunda ikna etme isteği okunuyor.

3 YPG bağlantısı nasıl hemen çözüldü?
Ankara’daki korkunç eylem, kısa bir süre sonra açıklığa kavuştu! Kanlı saldırıyı, Suriye’den Türkiye’ye giren YPG militanı Salih Neccar’ın gerçekleştirdiği iddia edildi. Olayın bu kadar sıcakken adının konması, güvenirliğe dair şüpheleri de beraberinde getirdi. Suruç, Gar, Diyarbakır, Sultanahmet saldırıları konusunda atıl davranılırken, nasıl oldu da ikinci Ankara patlamaması henüz 24 saat olmadan çözüme kavuştu?

4 İktidarın bekası için savaş iklimi zorunlu mu görülüyor?
AKP’nin başından beri yürüttüğü Suriye politikasının felaketlerle sonuçlandığı ortada. Temmuz ayından beri Türkiye’de sadece bombalı saldırılarda yaşamını yitirenlerin sayısı 185’e ulaşmış durumda. Ancak içeride ve dışarıda savaş konsepti sürüyor. Ortada cenazeler varken ‘başkanlık’ tartışmaları hız kesmiyor. İktidarın Neo Osmanlıcı ve mezhepçi politikalarının bataklığa saplandığı ortada. Ne var ki bu ısrardan vazgeçilmiyor. AKP hale hazırda Suriye’deki koridoru kullanıp savaştan nemalanmaya çalışırken, içerde de “Yedi düvelle savaşıyorum” algısı yayıyor. Ancak içerideki kurgunun dışarıdan aynı şekilde görülmediği kesin.

5 Milyonlarca göçmen içinde cihatçıyı nasıl tespit edeceksiniz?
Yıllardır müdahil olunan Suriye savaşının, bedeli her yönden pahalıya mal oluyor. Yeni göç dalgasıyla birlikte savaştan kaçan ve Türkiye’ye sığınan kişi sayısının 3 milyona yaklaştığı belirtiliyor. Fail Salih Neccar’ın da son sığınmacı kafilesiyle birlikte sınırı geçtiği iddia ediliyor. Saldırılar mağdurla cihatçının, masumla saldırganın nasıl birbirinden ayrılabileceği konusunda da şüpheler yaratıyor. İpin ucu kaçtı, milyonlarca göçmen içinden cihatçılar nasıl tespit edilecek?

6 Türkiye’nin bataklığa çekilmesi isteniyor olabilir mi?
Mümkün. Türkiye’nin her karış toprağında türlü ülkelere ait istihbarat örgütlerinin cirit attığı belirtiliyor. Her ilde, her türden ‘terör örgütü’ var. Türkiye’nin bataklığa çekilmek istenmesi bir yana gelecek günlerde de ‘terör’ konusunda iç açıcı gelişmelerin yaşanmayacağı ortada. Bunu anlamak için kahin olmaya gerek yok.

7 İstifa eden olmayacak mı?
AKP hükümetinin aynı yöntemleri izlediği görülüyor. Ölü sayısı alıştırılarak veriliyor. Bakanların açıklamaları ise akıl alacak cinsten değil. Sözgelimi Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu ilk anda Meclis’te yaptığı açıklamada patlamayla ilgili olarak; “Bir terör örgütü gerçekleştirdi diye bir duyum var” diyor. İçişleri Bakanı Efkan Âla ise patlamadan saatlerce sonra “Saldırı Türkiye’yi hedef aldı” şeklinde konuşuyor. Açıklamalar toplumu tatmin etmiyor ve baştan savma. Öte yandan yine hiç istifa yok. MİT Müsteşarı Hakan Fidan, döneminde defalarca yaşanan saldırıların ardından, ‘dünyanın konuştuğu güvenlik zaafı ve istihbarat açığına rağmen’ koltuğunda rahatça oturuyor. Ankara Valisi Mehmet Kılıçlar’ın Reyhanlı katliamında Emniyet Genel Müdürü olduğunu, koltuğunda oturduğu sırada ise Başkent’te ikinci saldırı yaşandığı eklemek aslında her şeyi kolay yoldan anlatıyor.

Kaynak: Birgun.net