İzmir’de 1 Eylül 2016 Perşembe akşamı düzenlenecek Barış Mitingi İzmir Valiliği tarafından “güvenlik” gerekçesiyle yasaklandı.

Emek ve Demokrasi için Güç Birliği adıyla yapılan çağrı da “Faşizme Darbelere, Savaşa Karşı, Demokrasi ve Barış İstiyoruz” belgesiyle, 1 Eylül akşamı 19.00’da Gündoğdu Meydanında miting düzenlendiği bildirilmişti.

Ama devlet “olmaz” dedi.

Oysa daha kısa süre öncesine kadar bizzat Cumhurbaşkanı sokağın gücüne olan saygısıyla insanları meydanlardan ayrılmamaya çağırıyordu. Demokrasi için sokak vazgeçilmezdi. O güçle de darbe geriletilmişti.

İzmir’de de benzer temel belgiler söz konusuydu. Demokrasi istenecekti, darbelere karşı durulacaktı. Fazladan savaşa karşı çıkılacak ve barış isteği diye getirilecekti.

Malumunuz 1 Eylül, İkinci Dünya Savaşı’nın başladığı tarihtir. 1939 yılının 1 Eylül günü Hitler’in kumandasındaki Alman orduları Polonya’ya saldırarak büyük savaşı başlatmıştı. Bu yüzden 1 Eylül savaşa karşı çıkılan, barış istenilen bir gün olarak bütün dünyada kutlanır oldu.

15 Temmuz’da sokaklara çıkan bizim demokrasi yanlıları darbeci askerleri bile zavallı hale getiren bir aksiyon içinde haykırdılar:

-İdam istiyoruz!

Demokrasi falan ne oldu?

Çoğunluğun dediği olur demokrasilerde, çoğunluk da asmak-kesmek istiyorsa ne yapılacak ki?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “sokağa çıkın” diyor.

İzmirliler de 1 Eylül’de çıkıyoruz diye haber salıyorlar!

Cevap geliyor Vilayetten:

-Size değil, bizeydi o çağrı!..

Öyle bir çağrıyla herkes sokağa çıkamaz, memlekette demokrasi var. Ama onun üstünde de OHAL var.

Sonracığıma bir OHAL’i var bir de bu hali!..

Bizim eylemlerimiz bu hale giriyor, sizin eylemleriniz ise OHAL’e!

Bizdeki demokraside herkes eşittir, ama biz biraz daha eşitiz!

Zaten bizim eşitliğimizin daha üstün bir eşitlik olduğunu dost düşman herkes kabul ediyor. Bakın anası, yavrusu bütün muhalefet partileri Milli İrade Birliği içinde kaynayıp gidiyorlar. Öyle ahım şahım bir itirazları yok.

Sınırlarımızın dışında ne işimiz olduğunu bizzat ana muhalefet partisi lideri izah ediyor. Bir anlamda manevi dışişleri bakanımız gibi. Ona aferin diyoruz.

Çok akıllandı son zamanlarda.

Eğer iktidar karşısında etkili muhalefet gösterememekten dolayı eriyip gider de parlamento dışında kalırsa, ona baş danışmanlık verilmesini de düşünebiliriz. Az buz fedakârlık yapmıyor.

PKK da fena iş çıkartmıyor! Özellikle son CHP saldırısı her türlü takdirin üzerindedir. Artık Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, Meclis’ten dışlanmış olan HDP’nin kurullara dahil edilmesi konusunda ısrarcı olamayacaktır. Zaten partisinin tabanı da buna müsaade etmez.

Sadece iktidardan ibaret Kürtsüz-pürüzsüz bir demokrasimiz olacak. Müslüman kimliğimiz biraz daha belirgin hale gelecek o kadar. İnşallah iktidarıyla muhalefetiyle birlikte Cuma namazları kılıp, alnı secdeye değen liderlerden müteşekkil özel bir demokrasiye sahip olacağız. Türbanlı kadın polislerimiz de Allahın izniyle diplomalarını aldılar. Toplumsal gösterilerde itişip kakışma sırasında türbanı açılan hanım polisimiz dava açma hakkına da kavuşacak. Pek yakında..!

Şimdi en başa dönersek ne isteniyordu?

Barış mitingi için izin mi?

Olmaz!

Çünkü şimdi savaş zamanı:

-Barış yasaktır!

Kaynak: Birgun.net