Son dönemde daha sık duyduğumuz bir terim var ‘sanal gerçeklik.’ Bu konuda işler epey hızlanmış durumda. Çok yakında hayatımızın daha da içine girecek. Sanal gerçeklik ‘Virtual Reality’ bilgisayarlar tarafından taklit edilerek oluşturulan ortamlar diyebiliriz. Çoğu sanal gerçeklik ortamı bir bilgisayar ekranı yoluyla edinilen görsel tecrübelerden ibarettir. Bunun yanında bazı ortamlar duyma, hareket gibi başka duyulardan da yararlanır.

Sanal gerçeklik yaygın olarak gerçek hayatta var olan ya da olmayan yerlerin en az 3 boyutlu olarak bilgisayar ile yeniden oluşturulması ve gerçek gibi deneyimi sunması için kullanılmaktadır. Sanal gerçeklik gözlükleri yardımıyla kullanıcılar sanki o ortamın içinde dolaşıyormuş etkisiyle bu deneyimi yaşayabilir. Bu konuda benim de birkaç deneyimim oldu. Gerçekten çok heyecan verici bir o kadar da korkutucu bir durum. İnsan ister istemez geriliyor. Bir gözlük takarak bambaşka bir dünya içine girebiliyor. Etrafta bulunan detayları yaklaşarak, uzaklaşarak inceliyor, kendinizi gerçekten orada hissediyorsunuz.

Sosyal hayatımızın son sürat dijitalleştiği şu dönemde bir de sanal gerçeklik mi çıktı diyenler olacaktır ki haklılar. Benim de en çok ikilemde kaldığım durumların başında bu geliyor.
Sosyalleşmek dijital olarak gerçekleşmek zorunda mı? Yoksa biz de gerçekten bu dijital sosyalleşmeyi mi istiyoruz?

Ben de bazen eski günleri daha çok özlüyorum. Eski arkadaşlarımı gördüğüm zaman onlarla sohbetler etmek, saatlerce vakit geçirmek istiyorum. Bunu yaşayan son jenerasyon 70’li yıllarda doğanlar. Daha eskileri söylemiyorum, onların çoğu zaten eski usul devam ediyorlar. Sadece bazen bize genellikle de daha gençlere şaşkınlıkla bakıp üzülüyorlar.

Evrimleşmek böyle birşey işte. 70’ler böyle, 90’lara geldiğimizde durum biraz daha değişik, onlar ağırlıklı olarak dijital-sosyaller. Hayal meyal bizim dönemimizden bir kaç şey hatırlıyorlar. Pek azı fiziksel olarak hâlâ sosyalleşmek taraftarı. 2000’lere geldiğimizde, işte değişim diyorsunuz. Onlar kesinlikle dijital-sosyaller. Bize şaşkınlıkla bakarak çok anormalmişiz gibi bakıyorlar. Biz ve bizim eskilerimiz onlara göre tamemen analog-sosyal.

UYUM ÖNEMLİ
Genel durumu değerlendirecek olursak istesek de istemesek de dijitalleşme tüm hızıyla sürecek ve biz de o dünyanın içerisinde varlığımızı sürdüreceğiz. Buna alışmak, uyum sağlamak çok önemli. Yok beni hiç ilgilendirmiyor, ben zerre değişmem demek büyük hata olacak. Azami de olsa bu sistem içerisinde yerimizi almayı bilmemiz gerekiyor. Ben teknoloji yazıları yazan bir teknoloji sever olduğum için durumum biraz farklı. Bu bana tabii ki bir avantaj sağlıyor. Özellikle genç nesillerle birşeyler yapmak istediğimden onlardan bir adım önde olduğum için önce bir afallıyorlar sonra vay amca bizden diyerek kabulleniyorlar. Dijital dünyada onlarla çok haşır neşir olduğum için eğilimlerini, onlara nasıl yaklaşılması gerektiğini çok iyi hesaplayabiliyorum.



Bizim evde de aslında bu konuyla ilgili birtakım problemler oluyor. Eşim teknolojiyi benim kadar çok sevmiyor ve eski usul sosyalleşme konusunda ısrarcı. Kızımız da 2000’lerden geldiği için evde bu konuyla ilgili sorunlar yaşamıyoruz değil. Tabii kesinlikle yeni neslin bazı ‘bug’ (hata)ları var. Neyi ne zaman yapacağını, dijital sosyalleşmenin de bir sınırı olduğunu unutuyor. Telefonun pili bitmesi bile hayatını karartabiliyor. Sürekli arkadaşlarla yazışmak, görüntülü sohbetler yapmak elbette olmaz. Neticede hatırlarsanız biz de mahallemizde arkadaşlarımızla buluşur, sohbet eder sonra evimize dönerdik ve ta ki bir daha ki buluşmaya kadar kendi dünyamızda ve ailemizle birlikte olurduk. İşte burada işler karışıyor. Zamanlamanın ayarı kaçmış durumda. Bunun sürekli olması aile düzenini bozuyor. Bu konunun ortası bulunmak zorunda. Dijital de olacak analog sosyalleşme de. 2000 jenerasyonu bu çağın ilk temsilcileri. Onlar da elbet dengeleri sağlayarak bir sonraki nesillere bunu aktaracaklar. Bir kültür oluşacak. Şunu net söyleyeyim bunun karın ağrısını 70’li yıllarda doğan ve 2000’ler jenerasyonuna denk gelen çocuklar ile biz çekiyoruz. Dönüşüm en çok bizleri hırpaladı. Annelerimiz, babalarımız bizim durumumuza çok üzülüyorlar. Neden sizin çocuğunuz böyle diye şaşkınlıkla durumu izliyor, anlamaya çalışıyorlar. Konu çok dağıldı ama eminim hepinizin çok iyi anladığı ya da anlamaya çalıştığı bir konu bu.

'DEV' BİR SEKTÖR
‘Sanal Gerçeklik’ özellikle 2016 ikinci yarısından sonra ama asıl 2017’de çok sık karşılaşacağımız bir teknoloji. Bundan sonra pek çok sektörün içerisinde olmazsa olmaz olacak, çok önemli bir konu. 2020’de 30 milyar dolarlık pazar büyüklüğünün beklendiği ‘DEV’ bir sektörden bahsediyorum. Bu konuyla ilgili pek çok şey yazıldı, çizildi. Güzel gelişmeler oldu. Bunlardan en güzeli Bahçeşehir Üniversitesi’nin Crytek ile ortak hayata geçirdiği Türkiye’nin ilk ‘sanal geçeklik’ merkezi, bence çok önemli. Dünya ile aynı anda bizim de hayatımıza girecek bu teknolojiyle biz de ekonomik anlamda büyük kazançlar elde edebiliriz.
Gençlerimiz çok sevdikleri dijital dünya içerisinde kendilerine para kazanabilecekleri alanlar yaratabilirler. Hep söylüyorum, bizim yeni telefon icat etmek, yerli araba yapmak gibi hedeflerimiz olmamalı. O gemi kalktı hatta varacağı limana vardı. Biz o gemiye mal satan olmalıyız. O gemi üzerinden kâr elde eden olmalıyız. Bunu da kendi kendimize rahatlıkla yapabiliriz. Kimseye muhtaç değiliz.

Sanal gerçeklik bize neler getirecek, hangi sektörleri etkileyecek, biraz onlardan bahsedeyim.

Öncelikle dünya sinema sektöründe büyük oyun sektörü bu işten çok ekmek yiyecek. İlk karşılaşacağımız alan oyun dünyası. Artık oyunları sadece ekrana bakarak değil içine girerek oradaymışcasına oynayabileceğiz. Bu arada ben denedim gerçekten efsane bir durum. Bütün ruh halim değişti öyle diyeyim.

Simülasyonlar vardı hani, gerçek uçak uçurur gibi eğitim alınırdı. İşte şimdi o uçak sanki gerçekten uçuyormuş gibi içinde gidiyormuş gibi olacak. Üstelik bunun için öyle dev simülasyon cihazlarına gerek yok. Evinizdeki oturma odasında da aynı etkiyi alabileceksiniz. Perakende sektörü için bambaşka bir dünyanın kapıları açılacak. Bir markete evde oturduğunuz yerden girecek, alıştığınız raf, reyon düzeninde sepetinizle alışveriş yapabileceksiniz. Üzerinizde kıyafet, ayakkabı deneyebileceksiniz. Nasıl göründüğünüzü de bu sistem sayesinde görebileceksiniz. Hatta aynı şeyi yanınızda oturan ve bu gözlüğü takan kişiyle birlikte yorumlayıp, ‘yok bu sana yakışmadı alma’ yorumunu bile alabileceksiniz.

GERİSİ HAYALGÜCÜ
Araç alacaksanız artık bu sistem sayesinde deneme sürüşü yapabilir, arabanın her tarafını istediğiniz gibi gezebilirsiniz. Turistik olarak bir şehri merak ettiniz diyelim. Sanal Gerçeklik burada da yanınızda. Şehir turunu sokak sokak yapabilir, müze gezebilirsiniz. Tam aradığınız yer derseniz atlar uçağa gidersiniz. Büyük bir sürpriz karşınıza çıkmaz. Neticede siz kabaca da olsa o geziyi evde yaptınız.

Örnekleri artırabiliriz. Gerisi sizin hayalgücünüzde. Alışın bu dünyaya emin olun siz onu değil o sizi değiştirecek. Yeter ki yeni nesillere kaybetmemeleri gerekenleri doğru şekilde aktarın. Yoksa yalan yanlış bilgilerle de yetişmeleri olası. Bize düşen onların anlayacağı dilde onlarla iletişim kurmayı bulmakta.
Keyifli hafta sonları.

Kaynak: Birgun.net