MUSTAFA K. ERDEMOL [email protected]

İsrail’in Dokuzuncu Cumhurbaşkanı Şimon Peres geçirdiği felcin ardından yaşamını kaybetti. Peres ülkesinde hem başbakanlık hem de cumhurbaşkanlığı yapan ilk devlet adamıydı. Türkiye kamuoyu Recep Tayyip Erdoğan’ın Davos’ta “one minute” sözlerinin muhatabı olarak tanıdı onu daha çok. Oysa Peres küresel çapta bir devlet adamıydı. Etkisi Ortadoğu’da da Batı’da da bir hayli fazlaydı.

Yaşam öyküsünün ayrıntılarına kolayca ulaşılabilir. Ama yine de kısaca anımsatayım, daha sonra Peres’in özellikle İsrail’de ne ifade ettiğini anlatmayı deneyeyim. 1923 doğumlu. Şimdi Belarus sınırları içinde adı Vishniev olan, daha önce bağlı olduğu Polonya’dayken Wieniawa olarak bilinen kentte doğdu. On bir yaşındayken ailesi ile birlikte Filistin’e göç ettti.

İsrail’in kurulmasından bir yıl önce, 1947’de ülkenin kurucu babalarından David Ben Gurion ile Levi Eskhol tarafından Haganah Savunma Güçleri’ne alındı. Peres burada milislerden, sorumlu olmanın yanı sıra İsrail’in, kurulduğu ilk yıllara kadar süren eylemlerinden de sorumluydu. Zaten bir çok çevre tarafından İrgun adlı örgütle birlikte bu örgütün faaliyetlerinden ötürü “geçmişinde teröristlik vardı” eleştirileriyle karşılaştı. Uzatmadan özetleyeyim, ülkesinde donanmanın başı da oldu, Savunma Bakanı da. Yani neredeyse üstlenmediği görev kalmadı. Uydurma bir görev olan Savunma Bakanlıgı Delegasyonu Yöneticisi olarak BM’de bulundu, bu resmi sıfatıydı ama ne tür işler yaptığına ilişkin çok sayıda söylenti de bu dönemlere aittir. ABD’de bu “görevi” sürdürürken New York Sosyal Araştırmalar Okulu ile Harvard’da eğitim gördü. 1953’te Ben Gurion hükümetinde Savunma Bakanlığı’na getirildi. 59’a kadar kaldığı bu görevi sırasında İsrail’in, nükleer programı da dahil olmak üzere hava sanayini kurdu.

1959’da girdiği İsrail Parlamentosu’nda (Knesset) Cumhurbaşkanı seçildiği 2007’ye kadar kaldı. Ben Gurion’la birlikte, Mapai İşçi Partisi’nden ayrılarak Rafi İsrail Emekçiler Listesi’nin genel sekreteri oldu. 1967’de Mapai ile Rafi’yi birleştirip bugünkü İşçi Partisi’ni kurdu. 1976 yılında İsrail’li rehinelerin kurtarıldığı Entebbe baskınının arkasındaki kişiydi. Yazdığı çok sayıda kitaptan biri de Entebbe Günlükleri’dir. 1994 yılında, Yaser Arafat ve İzak Rabin’le birlikte barış anlaşması girişimine Dış işleri Bakanı olarak katılmasından ötürü Nobel Barış Ödülü’nü kazandı.


Bölünmüş İsrail’in çimentosuydu
Buraya kadarı her yerde bulunabilecek bilgiler tabii ki. Ama Peres’in kendi toplumundaki önemini anlamaya yetmez bunlar. Aynı zamanda ülkesinin, dışarıya karşı verdiği birlik görüntüsüne karşın muazzam bir etnik ayrımcılık içinde olduğunu anlamamızı da sağlamaz. Çünkü Peres’in önemi bu ayrılığın giderilmesi konusundaki çabalarından da kaynaklanıyor.

İsrail, malum, kurulduğu zaman dünyanın her yerinden, 103 ülkeden denir, Yahudileri İsrail’e getirdi. İsrail’in asıl kurucuları dünyadaki Yahudilerin çoğunu oluşturan Eskenazi Yahudileridir. Ülkenin siyasetinde, kültür yaşamında, ekonomisinde askeriyesinde söz sahibi olanlar onlardır. Doğulu olarak kabul edilen Seferad Yahudileri ile aralarında ibadet biçimleri de dahil olmak üzere kimi farklılıklar vardır. Hatta öyleki iki kesimin hahambaşılıkları bile ayrıdır.

Seferad Yahudileri ülkenin emekçi kesimlerini oluşturuyor. Sudan, Yemen, Fas, Cezayir, Tunus, Libya gibi ülkelerden gelmişlerdir. Çoğu geldiklerinde İbranice bilmiyordu bile. Bu nedenle dışlandılar bir hayli. Oysa geldikleri ülkede son derece refah içinde yaşıyorlardı. Büyük bir istekle geldikleri İsrail’de ilk yıllarda çadırlarda yaşamak zorunda kaldılar. Bu gibi nedenler yüzünden 1959’da İsrail’in Hayfa kentinde ayaklandılar hatta.

Tuhaflık şurada, ülkedeki ilerici, solcu partilerin destekçileri eskanazilerken, gerici, milliyetçi, dinci partilerin destekçileri de hep şu ezilmiş Kabul edilen sefaradlardır. Tabii son yıllarda bu çelişki azalmakla beraber yine de bir gerginlik söz konusu. İsrailli yazar, Nobel Barış Ödülü sahibidir, Amos Oz “Bir Eskanazi ile bir Sefarad’ın birbirlerine ‘seni seviyorum’ demesi için daha yüz yıl beklemek lazım” dediğine göre durum hâlâ iç açıcı sayılmaz.
İşte, ilk politik yıllarında son derece berbat bir şahin olan Şimon Peres, bir Eskanazi olmasına rağmen Seferadların da haklarını savunan bir siyasi çizgi izledi. İşçi Partisi’nin liderliğini yaptığı sırada da, Başbakanken de ülkesindeki gelir dağılımındaki adaletsizliğe, düşük asgari ücrete karşı çıktı örneğin. İsrailli elitlerin yurt dışında çok parası varken Peres’in böyle bir hesabı olmadı hiçbir zaman. Ülkesinin solcusu olduğu bir gerçektir.

Türk burjuvazisi severdi, bakmayın yalanlarına
Türkiye’deki o büyük insanlık ayıbı Yahudi düşmanlığının yarattığı atmosfere rağmen özellikle Peres, Türk egemenlerince sevilirdi. Erdoğan’ın “antisemit” hezeyanları belirleyici değil pek. Çünkü şu “Ermeni meselesi”nde Peres’in dolayısıyla temsil ettiği dönemde İsrail’in Ermeni soykırımı konusundaki tutumu Türkiye için pek rahatlatıcı olmuştur. Çünkü “Bizler Holokost (Yahudi Soykırımı) ve Ermeni meselesi arasında benzerlik bulma girişimlerine karşıyız. Hiçbir olgu Holokost’a benzemez. Ermenilerin başına gelenler de bir trajediydi fakat bir soykırım değildi” sözleri Türkiye açısından çok değerliydi.

Barış yanlısı mıydı? Kesinlikle öyleydi. 1987 yılında, Kral Hüseyin’le Londra’da buluşup bir anlaşma taslağı hazırladığını biliyoruz. Dönemin İsrail Başbakanı son derece sağcı İzak Şamir tarafından reddedilen bir taslaktır bu. Peres, Filistin liderliğiyle konuşulmasından yana oldu hep. İsrail ile Filistin arasında barışı sağlamaya yönelik şu meşhur Oslo Anlaşmaları’na büyük katkısı olmuştur. Bu nedenle, kimse şaşırmasın Filistin yönetiminin de “makul” kabul ettiği bir İsrail devlet adamıydı.

İran’a karşı tüm dünya cephe almışken, Erdoğan’ın bile “İran tehlikeli işler yapıyor” dediğini anımsayın, sadece Peres sesini yükseltip, ambargoları savunsa bile, “İran’a yönelik askeri bir saldırıya karşıyım” diyebilmiştir.
Ülkesinde sosyal farklılıkların giderilmesini, Filistinlilerle anlaşarak birlikte yaşanmasını siyasi çizgi hâline getirmiş biri olarak, ülkesinde var olan barış hareketinin de önemli figürlerindendi Peres.
Öyle “one minute” deyip geçilecek biri değildi yani.

Kaynak: Birgun.net