Halkların Demokratik Partisi Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Haziran’ın Laiklik bildirisini dağıtırken işkence ile gözaltına alınan Halkın Türkiye Komünist Partisi Genel Başkanı Erkan Baş’ın polise direndiği fotoğrafına eklediği açıklamasında, “Erkan Baş ve diğer Haziran üyelerine yapılanlar aleni işkencedir ve elbette insanlık onuru işkenceyi yenecek” diye yazdı. Aynı eylemde Özgürlük ve Dayanışma Partisi İstanbul İl Başkanı Deniz Demirdöğen ve çok sayıda devrimci de darp edilerek gözaltına alınmıştı.

İktidarın laikliği savunan eyleme gösterdiği şiddeti, Emekçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sibel Uzun ve çok sayıda Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili de protesto ettiler.

Birleşik Haziran Hareketi’nin ‘Laikliği Kazanacağız’ bildirisi, dinci ikizlerin aralarında tutuştukları ülkeyi kana bulayan iktidar kavgasına rağmen yaymaya çalıştıkları gerici, dinci eğitime karşı;

Emeği çalınan işçiler olarak, ataması yapılmayan öğretmenler olarak, torpil yüzünden işe giremeyen gençler olarak, çalınan sınav sorularının mağduru öğrenciler olarak, ürününü üç kuruşa satan köylüler olarak, namus cinayeti adı altında katledilen kadınlar olarak, inançları istismar edilen yurttaşlar olarak bu gidişata dur demeliyiz.

Dinciliğin saltanatına karşı laiklik için mücadele etmeli, laikliği kazanmalıyız.

Gün diktaya karşı omuz omuza, yan yana durma günüdür!

Gün emeğin, barışın, kardeşliğin ve özgürlüğün Türkiyesini birlikte kurma günüdür!

diye sesleniyordu.

Selahattin Demirtaş, Haziran üyelerine yapılan saldırıya, insanlık onuru adına karşı çıkarken, bildiride Kürtlerden hiç söz edilmemiş, bizi yok sayıyorlar, öyleyse başlarına gelen de bizi ilgilendirmez demedi. Hazirancılar ya da HTKP bünyesinden, eksik olsun desteğiniz, siz daha içinizdeki dincileri temizlemediniz, AKP ile iş tuttunuz diye bir yanıt da gelmedi.

Ama, Demirtaş’ın açıklamasına dinciler, ırkçılar, faşistler galiz küfürler, insanlık dışı böğürtülerle saldırdılar. Küfürlerin ortak teması, solculara, sosyalistlere, devrimcilere ölüm, hepiniz bu ülkenin hainlerisiniz, kökünüzü kurutacağız mealindeydi.

Geçen hafta üzüntü içinde “durun, siz yoldaştınız” diye yazarken kast ettiğim tam da buydu.

Balkanlardan Anadolu ve Mezopotamyaya, Kafkaslardan Suriye Çölüne ve Basra Körfezi’ne uzanan kadim topraklar boyunca dinci, gerici, kapitalist diktatörlüklere karşı laikliği, eşitliği ve özgürlüğü savunmak ve bu uğurda mücadele etmek…

Arkadaşlar, yoldaşlar zamanımızın devrimci yolu bu ilkeden geçiyor.

Emekçiler, köylüler, halklar, kimlikler, kadınlar, çocuklar, yaşlılar, LGBT bireylerin özgürlük mücadelesinin olmazsa olmazı dinci diktatörlüklerin yıkılması. Bu hat bağlıyor Rojava ile Ovacık’ı ve ikisinin de ortak belleklerinde Fatsa, ortak tarihlerinde Şeyh Bedreddin var.

Bu nedenle oturmuyor muyuz Cumartesi Annelerimizin dizlerinin dibine. Hurşit Külter nerede diye hep birlikte haykırıyoruz, Eylem Ataş’ın bedenini, tabutuna birlikte omuz vermek için istiyoruz. Bahadır Grammeşin, Berkin Elvan, Uğur Kaymaz, Abdullah Cömert, Ali İsmail Korkmaz ve daha nicesi bizim, hepimizin ortak arkadaşlarıydı, Rojava’da ölen Sinoplu Rıfat Horoz hem onların hem de hepimizin amcasıydı.

Zamanımızın devrimci mücadelesinin teorisi zamanımızın eylemlerince biçimleniyor. Başka türlüsü de olmadı tarih boyunca. Bize gitmemiz gereken yolu gösteren, dinci gerici milliyetçi faşistlerin aralarındaki kavgayı bir anda bir yana bırakıp, tüyleri diken diken halde hep birlikte üzerimize saldırdıkları pratiklerimiz. Eylemin doğruluğunu, haklılığını her defasında saldırırken bize solcu, sosyalist, devrimci diye haykırdıklarında anlıyoruz. Gezi’den niye bunca ürkmüşlerdi? O parkın içinde başka türlü yaşıyorlar, diye dehşetle dökülüvermişti ağızlarından korkuları. Başka bir hayat!

Kendi hatalarımıza, zayıflıklarımıza, açmazlarımıza tahammül edebildiğimiz kadar arkadaşlarımızın, yoldaşlarımızın yanlışlarına, eksikliklerine, azlıklarına da tahammül edebilmeliyiz. O vakit göreceğiz ne kadar haklı, ne kadar büyük, ne denli çok olduğumuzu.

Kana susamışlara inat, eşitliğin, özgürlüğün ve arkadaşlığın barışı kazansın diye, safları genişletmeliyiz.

Kaynak: Birgun.net