ZEYNEP KURAY [email protected]

Yılmaz Güney Kürt sorununa nasıl yaklaşıyordu, Türkiye’deki devrim perspektifini nasıl görüyordu? Bu soruların cevabını Güney Dergisi çalışanlarının çektiği ‘Halkın Sanatçısı, Halkın Savaşçısı: Yılmaz Güney’ belgeselinde bulabilirsiniz. Bu akşam 20.00’de Şişli Belediyesi Kent Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilecek ilk gösterimi öncesi BirGün’e konuşan Güney Kültür Sanat Edebiyat Dergisi çalışanı Çetin Deste, hep sanatsal yönüyle irdelenen Yılmaz Güney’in fazla dillendirilmeyen politik görüşlerine yer verdiklerini belirtti.

» Bu belgesel fikri nasıl doğdu?
Güney Dergisi Yılmaz Güney’i sadece sanat anlayışıyla ele almıyor, onun politik yönünü de irdeliyor. Bu ikisinin kopmaz bir bağ içerisinde ele alınması gerektiği fikrini savunuyor. Şimdiye kadar yapılan Güney belgesellerinde sadece ne kadar büyük bir sanatçı olduğu anlatılıyordu, oysa Yılmaz Güney'in sanatına yön veren politik bir kişiliği var.

» Anlatımda nasıl bir yol izlediniz?
Belgesel iki bölümden oluşuyor. “Halkın sanatçısı” diye adlandırdığımız birinci bölümde Güney’in sanatsal yanını ele aldık; onunla çalışmış, filmlerinde oynamış, cezaevlerinde aynı koğuşu paylaşmış insanların anlatımlarına yer verdik. “Halkın savaşçısı” olarak isimlendirdiğimiz ikinci bölümde ise, Güney’in politik yönünü anlatmaya çalıştık.

» Yılmaz Güney’in politik görüşlerinden biraz söz eder misiniz?
Yılmaz Güney esas olarak 12 Mart 1971 darbesinden sonra Mahir Çayan ve arkadaşlarına yardım ettiği gerekçesiyle tutuklandı ve Selimiye Cezaevi’ne konuldu. 1974 affıyla birlikte salıverildi. Selimiye Cezaevi’nde Marksist-Leninist eserleri okudu ve sonraki politik hattını da o fikriyat üzerinden oluşturdu. Türkiye ile ilgili Kürt meselesi üzerine görüşleri ve tahlilleri vardı. Güney Kürdistan’ın dört ülke arasında paylaşıldığını ve Türkiye tarafında kalan Kürdistan’ı Türk devletinin sömürgesi olarak görüyordu. Türkiye ve Kürdistan halklarının ortak devriminden oluşan bir devrim anlayışını savunuyordu. Demokratik halk devrimini savunuyordu. Türkiye’yi emperyalizme bağlı yarı sömürge, kapitalizmin geri düzeyde geliştiği bir ülke olarak görüyordu ve bu ülkede devrimin işçi sınıfının önderliğinde, diğer sınıf ve tabakaların katılımıyla gerçekleştirileceği düşüncesini benimsiyordu.

» Onun politik düşüncelerini nasıl derlediniz?
Hem konuşmalarından hem de yazılarından derledik. Güney’in Fransa’da 9 Eylül 1984’te aramızdan ayrılmadan önce oluşturduğu bir çevre vardı ve o çevre Mayıs dergisini çıkartıyordu. Ölümünün ardından Mayıs dergisi tüm siyasi yazılarını derleyerek üç cilt halinde yayınladı. Çektiğimiz belgeselde politik düşüncelerine yer verirken bu metinlerden sıkca yararlandık.
» Güney’in politik görüşlerine yeterince yer verilmemesinin arkasında hangi neden yatıyor?
Onun siyasi görüşlerinin devlet, yani egemenler tarafından bilinçli olarak unutturulduğunu düşünüyorum. Fakat bunun ötesinde devrimci gruplar açısından da bir sorun olduğu kanısındayım. Şöyle ki, bu devrimci gruplar da Güney’i anıyor ve yazılar yazıyorlar, ama bu yazılar hep sanatsal yönü ile alakalı oluyor. O açıdan Güney’in siyasi bir yanının da olduğu gerçeği devrimci gruplar tarafından da irdelenmiyor.

***

HER ZAMAN EZİLENİN YANINDA OLDU

» Onun mirasına sahip çıkmanın yolu nedir?
Türkiye ve Kürdistan’da yasal anlamda tek bir çatı partisi olması ve bütün sol güçlerin bu çatı partisinin şemsiyesi altında yan yana gelmesinin gerektiğini söylerdi. Bu partinin görevinin de Türkiye’deki faşizmi gerileterek Kürt sorununun da reçetesi olan demokrasi için mücadele etmek olduğunu savunurdu. Güney’e sahip çıkmak sanatsal ve politik anlamda nerede haksızlık varsa buna karşı çıkmayı, ezilenlerin, emek ve kadın mücadelesinin yanında olmayı gerektiriyor.

Kaynak: Birgun.net