DERYA AYDOĞAN [email protected]

Levent Kazak’ın yazıp yönettiği, Mete Horozoğlu, Selen Uçer, Bülent Alkış ve Bihter Dinçel gibi isimlerin yer aldığı ‘Kurusıkı’ oyununda ‘Yönetmen Özer’ karakteriyle dikkatleri çeken Beyti Engin’e hem bu oyunu hem de hakkında diğer merak ettiklerimi sordum.

 ‘Kurusıkı’ nasıl bir oyun?
Komedi dozu oldukça yüksek olan, içinde etkileyici toplumsal söylemler barındıran, sağlam kadroya sahip bir oyun Kurusıkı. Bu kadroyla birlikte oynuyor olmaktan mutluyum.

 Belki de en etkileyici söylem olarak ‘Adalet kadını sevmez’ demesi.
Oyun içerisinde ‘Bu ülkede adalet kadını sevmez’ gibi bugünün Türkiye’sinde dile getirilmesi zor repliklerin olması işin en sevdiğim taraflarından. Yani oyun, sırf komedi olsun gerisini koyverin mantığında değil. Bunun gibi metinler, çoğalmalı diye düşünüyorum. Bugünü anlatan ya da tamamen anlatmasa bile en azından günümüze dair bir şeyler söyleyen metinler çoğalmalı.

 Oyunda oyunculuk sektörüne dair çok şey var.
Evet, sektöre dair çok şey var oyunun içerisinde. Sektörden izleyen arkadaşlarımız da çok eğleniyorlar. Oyunun içine sakladığımız kendimize dair ufak şakalarımız da var. Oyunculuğa dair, oyunculuk meselesine dair özellikle televizyon ve sinema sektörüne dair sektöre yakın olmayanlara çok garip gelebilecek, ama aslında bizim için çok doğal olan meselelerden de bahsediliyor. İzleyiciler genellikle kameranın önünü bildiğinden, oyun onlar için daha da ilginç bir hal alıyor.

 Oynadığınız ‘Yönetmen Özer’ nasıl bir karakter?
Oynadığım yönetmen karakteri yani Özer, oldukça hırslı biri. İş güzel olsun da nasıl olursa olsun felsefe ile ilerliyor. Dünya üzerinde denenmemiş olduğunu iddia ettiği bir biçimde yürütüyor işi. Ortada bir senaryo yok ve doğaçlamalar üzerinden ilerleyen bir film çekmeye çalışıyor. Diğer arkadaşlarının onu zorladığı yerlerde bile o hâlâ, ‘Hayır devam edeceğiz, devam etmeliyiz çünkü sonucu çok güzel olacak’ diyor. Ve kendi inandığı şeyin peşinden giderek olayların iyice karışmasına sebep oluyor.

 ‘Yönetmen Özer’ doğaçlamayı savunuyor. Peki, Beyti Engin?
Doğaçlama bir tiyatro tarzına dönüştü aslında. Normalde oyuncunun zorda kaldığında başvurabileceği bir şeyken ya da oyunculuk çalışmalarında, antrenmanlarında kullanılan bir teknikken, şimdi bir tiyatro dalına doğru ilerliyor. Ve bence gayet de başarılı gidiyor.

 Çalışmalarınız nasıl geçti?
Levent rahat ve iyi bir yönetmen, bir de oyunun yazarı ile çalışıyor olmanız da avantaj oluyor çünkü metni hemen sizin dilinize doğru evirebiliyor, ‘Tamam böyle güzel devam et’ diyor. Mesela bir Shakespeare oynarken, onu Sheakspeare’e danışma şansınız yok. Müdahale ettiğinizde kendinizi sorumlu da hissediyorsunuz. Oyuncu arkadaşlarımda çok iyiydi. Yani keyifli bir çalışma oldu.

 Bana oyunun yazarıyla çalışmak biraz daha zor gibi geliyor aslında.
Evet, ama Levent bize baştan ‘Oyuna hizmet ediyorsa istediğiniz gibi dilinize daha uygun gelecek şekilde değiştirebilirsiniz” dediği için daha rahat ilerledik. Karakterleri tanıdıkça oyunu oynarken her akşam başka bir şey bulabiliyorsunuz ve eğer oyunun yapısını ve metnin bütünlüğünü bozmuyorsa bunları kullanabiliyorsunuz. Ana metine sadık kalıp araya küçük süslemeler koyuyoruz ve onlar da çok tatlı şeylere dönüşüyor.

 Ama her oyunda bu yapılamaz sanıyorum?
Yapılabileceği oyunlar da var hiç olamayacağı oyunlar da. Mesela Oyun Atölyesinde oynadığımız ‘Aşk Delisi’ bir şey eklenmesine çok müsait bir oyun değil. Bazı metinlerin kendi içinde başka bir akışkanlığı var. Araya giren başka bir şey ya da yeni bir replik olduğunda metin onu kusuyor ya da çiğ durabiliyor.

 Oyunculuk dışında yazdıklarınız ve seslendirmeleriniz de var.
‘Lunapark’ isimli bir Sezen Aksu müzikali yazmıştım onun dışında bir de Aristophanes’in Barış isimli oyununu bugüne uyarlamıştım. Daha sonrasında bunlar büyük şeylere dönüşür mü, bilmiyorum. Bakalım göreceğiz.

 Tüm bunların yanı sıra bu sene sizi bol bol sinemada da seyredeceğiz değil mi?
Evet, şimdi vizyonda olan ‘Şeytan Tüyü’ filminde oynuyorum. Gerçekten gönül rahatlığı ile söyleyebilirim ki çok güzel bir iş oldu. Yakında vizyona girecek olan ‘Küçük Esnaf’ filminde de konuk oyuncu olarak yer aldım o da samimiyetini ve sempatisini daha senaryoyu okurken bile size hissettiren bir işti, eminim seyirci de çok sevecektir. Önümüzdeki günlerde de yeni bir filme başlayacağım.

 Bildiğim kadarıyla şiirle de bağınız var. Ankara için yazdığınız şiiri geçenlerde Twitter’dan paylaşmıştınız.
Arada şiir yazdığım da oluyor ama şiiri seslendirme kısmını daha çok seviyorum. Başkalarının yazdığı şiiri seslendirirken o duyguları anlatıyor olmak, beni arındırıyor gibi hissediyorum. 4-5 yıl önce kendime internet üzerinden bir şiir radyosu kurdum ve evde hafif melankoliye bağladığım zamanlarda canlı yayına girip, Twitter’dan hem insanların istediği hem de kendi sevdiğim şiirleri seslendiriyordum. Bunu bir sahne gösterisine çevirebilir miyiz diye de düşündük ve ‘BKM Mutfak Sahne’de seyirlik bir işe dönüştürdük. Şiir dinletisi gibi değil, şiiri anlatmak ya da şiiri oynamak üzerine bir gösteri bu, adı da ‘Sesler ve Harfler’...

Kaynak: Birgun.net