Türkiye’de faşizmin kurumsallaştırılmasına karşı bir demokrasi cephesinin oluşturulması yönündeki çalışmalar sürüyor. DİSK, KESK, TMMOB ve TTB yöneticileri, 22 Haziran’da İstanbul Tabip Odası’nda bir araya geldi. İki buçuk saat süren toplantıda, geniş katılımlı bir cephenin oluşturulması ve aşağıdan yukarıya doğru örgütlenen bir sürecin inşa edilmesi görüşü benimsendi.

Bu dört örgütün yanı sıra emekten, demokrasiden ve barıştan yana güçleri de kapsayan geniş bir cephenin oluşturulması için harekete geçilecek. İlk aşamada, diğer emek ve meslek örgütlerine, Alevi derneklerine, siyasi partilere, insan hakları derneklerine, sivil toplum kuruluşlarına bir çağrı yapılacak.

Çağrı metninde kısa ve özlü olarak ülkede faşizmin ve diktanın kurumsallaştırılmasına karşı çıkan bütün unsurların bir araya gelmesi istenecek. Kurumsal örgütlerin merkezlerine yapılan bu çağrıdan sonra durumun netleşmesini takiben aşağıdan yukarı doğru bir örgütlenme süreci inşa edilecek.

Bu çerçevede faşizme karşı demokrasi cephesi fikrini benimseyen örgütlerin şube yöneticileri düzeyinde toplantı yapılması ve ardından ortak bir demokrasi ve mücadele programının oluşturulması için bir kurultay düzenlenmesi düşünülüyor. Ayrıca bölgesel toplantılar da yapılacak.



Fransız modeli
Öte yandan Fransa’da işçi haklarını ciddi biçimde gerileten iş yasasına karşı, verilen ortak mücadele deneyimi dikkati çekiyor. Fransa’daki genel grevi örgütleyen sol eğilimli CGT (Genel Emek Konfederasyonu) yöneticisi Didier Baum’un sendika.org’da yayınlanan söyleşisinde, ortak mücadele yöntemi şu şekilde dile getirildi:

“Oluşturduğumuz platformda toplusözleşme hakkı olan 5 sendika ve bunun yanı sıra meslek örgütleri ile öğrenci sendikaları yer alıyordu. Fakat reformist sendikalar CFDT (Fransız Demokratik Çalışma Konfederasyonu) ve CGC (Yöneticiler Genel Konfederasyonu) yasanın hükümet ile tartışılarak yeniden düzenlenebileceğini söyleyip aramızdan ayrıldı, geri kalanlarımız ise bu iş yasasının tartışılamayacağını ve geri çekilmesi gerektiğini belirttik.

Bunun üzerine 31 Mart’ta grev yapma ve sokağa çıkma kararı aldık. Bunu nasıl yaptık? Öncelikle işçilerden öğrencilere kadar yasaya karşı çıkan geniş bir yelpazenin temsilcileri olarak düzenli bir biçimde toplantılar gerçekleştirdik. Bu toplantılarda dile getirilen öneri ve görüşler örgütlü bulunulan tüm birimlerde yeniden tartışıldı ve buralardan çıkan kararlar, aşağıdan yukarıya doğru taşındı. Yani yukarıdan aşağıya hiçbir görüş dikte edilmedi. Bu örgütlenme çalışması ve her bir işyerinde yapılan bilgilendirme toplantıları sayesinde, konfederasyon düzleminde bizimle hareket etmeyen CFDT ve CGC sendikalarının üyeleri de bizimle hareket etmeye başladı.”

SGBP’de toplantı
Bu arada Türk-İş’teki muhalefeti temsil eden Sendikal Güç Birliği Platformu (SGBP) içinde yer alan Deriteks’in Genel Başkanı Musa Servi, başta kıdem tazminatının tasfiyesi olmak üzere emeğe yönelik saldırılara ve diktaya karşı DİSK ve KESK dahil bir güç oluşturulmasına olumlu yaklaştıklarını söyledi. Böyle bir cephenin oluşturulmasında kapsayıcı olmak gerektiğini, söylem düzeyinde, kullanılan dilde dikkatli olup esas itibariyle kitleyi eyleme katmak yönünde çaba harcamanın daha doğru olacağını ifade eden Servi, bayram sonrası SGBP bünyesinde bir toplantı yapıp bu konuların değerlendirileceğini belirtti.


***

Muhalif memuru tasfiye etme yasası

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), AKP hükümeti tarafından hazırlanmakta olan 657 sayılı yasaya ilişkin taslağın kamu kesimindeki tüm muhalif memurları tasfiye amacını taşıdığını açıkladı.

KESK’in açıklamasında, “17 Şubat 2016 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan genelge ile startı verilen muhalif emekçilerin tasfiyesi operasyonu, 657 sayılı yasada yapılmak istenen değişikliklerle devam ediyor. Genelge ile muhalif kurum ve kişilerin sokağa çıkması, eylem ve etkinlik yapamaması, sendikal mücadele yürütememesi hedeflenirken, yasada yapılacak değişikliklerle tümden işten atılma ve tutuklanma amaçlanmaktadır” denildi.

Açıklamada, genelgeden sonra on binlerce KESK üyesi hakkında soruşturma açıldığı, sürgünlerin başladığı, gözaltına alma ve tutuklamaların yaygınlaştığı, görevden uzaklaştırmaların gerçekleştiği hatırlatıldı. KESK’in açıklamasında, “Bu darbe uygulamaları yetmemiş olacak ki, şimdi de yasal düzenlemeyle toplu işten çıkarmalara başlanacak” görüşü savunuldu.

KESK Eş Genel Başkanı Lami Özgen, AKP’nin 2012’den beri kamu çalışanlarının iş güvencesini kaldırmak için uğraştığını, ancak bu konuda gördüğü muhalefet karşısında rota değiştirdiğini söyledi. Lami Özgen, “Şimdi ciddi bir manipülasyon yaparak kamu emekçilerini terör ve terörizmle ilişkilendirip tepkiyi bertaraf etmek istiyorlar. Aslında mevcut yasada, kamu çalışanının bir terör faaliyeti ile ilişkisinin saptanması halinde işten atılması ya da cezalandırılması konusunda herhangi bir engel yok. Halen yapılmakta olan düzenlemenin esas amacı, iş güvencesinin kaldırılmasına yönelik tepkileri bertaraf etmektir” dedi.

KESK Başkanı Özgen, diğer memur konfederasyonu olan Türkiye Kamu-Sen’in de iş güvencesinin kaldırılmasına tepki gösterdiğini, ancak şimdi AKP’nin terör meselesini manipüle ederek bu kuruluşları etkisiz hale getirmek istediğini ifade etti. Özgen, “Kuşkusuz ilk hedef KESK olacaktır, ama daha sonra AKP’ye şu veya bu şekilde muhalefet eden her sendika üyesi ve kamu çalışanı bu yasadan nasibini alacaktır” diye görüş belirtti.

***

Birleşik Metal’den iş güvenliğine aktif katılım

Ülkemizde iş kazaları sonucu günde ortalama 5 işçi hayatını kaybediyor. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin verilerine göre, 2015 yılında 1.730, 2016 yılının ilk beş ayında ise 707 işçi hayatını kaybetti.

Bir iş cinayetine dönüşen bu süreçte sendikalar ne yapıyor? Sendikalar, genellikle toplusözleşmelerde iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili 6331 sayılı yasaya atıf yaparak durumu idare ediyorlar. Oysa ölümlü ya da sakat bırakan iş kazaları ve meslek hastalıklarının karşısında sendikaların da sorumluluğu var.

6331 sayılı yasa, 50 ve daha fazla işçi çalıştıran işyerlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği (İSG) kurullarının oluşturulmasını ve sendika temsilcilerinin bu kurulda görev almasını öngörüyor. Sendikaların bu görevi hakkıyla yapması ve kurullarda görev alan sendika temsilcilerini güçlendirmesi, donanımlı hale getirmesi gerekiyor.

DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş Sendikası da, sendika bünyesinde işçi sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili bir departman oluşturduğu gibi, örgütlü olduğu işyerlerinde fiziki çalışma koşullarını inceleyen bir çalışma başlattı.
Mart ayından bu yana 20 işyerindeki inceleme tamamlandı, 100’ü aşkın işyerindeki incelemeler de devam ediyor. Ortaya çıkan inceleme raporları, sendika şubelerine ve İSG kurullarında görev alan işçi temsilcilerine gönderiliyor, bu temsilcilerin aracılığıyla kurul gündemine aldırılıp gerekli iyileştirmelerin yapılması sağlanıyor.

Ayrıca iki kişilik uzman ekip ve işyeri temsilcileriyle birlikte işyerlerinde işçilerle görüşmeler yapılıyor. İşçilerin sıkıntıları dinlenip soruları yanıtlanıyor, işçi sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili bir farkındalık eğitimi gerçekleştiriliyor. Bu durum, işçilerin sendikaya olan güvenini de artırıyor.

Kaynak: Birgun.net