Alman Deutsche Welle'den Knipp Kersten, Gülen cemaati ile Cumhurbaşkanı Erdoğan arasındaki hesaplaşmayı ve Erdoğan'ın yönetim tarzını Alman Dış Politika Derneği'nin Türkiye uzmanı Kristian Brakel'e sordu.

Ortadoğu uzmanı Kristian Brakel, Erdoğan ile Gülen arasındaki anlaşmazlığın temelinde iktidar ve para mücadelesinin yattığını söylüyor. Brakel’e göre şahsi düşmanlık Türk hukuk devletini daha da zayıflatıyor.

Deutsche Welle: Sayın Brakel, Türkiye'de Gülen hareketini destekledikleri gerekçesiyle 100'den fazla kişi tutuklandı. Sizce tutuklamalar neden yapıldı? Operasyona neden şimdi gerek görüldü?

Kristian Brakel: Soruşturmalar Gülen hareketiyle AKP arasındaki köprülerin atıldığı 2013 yılına kadar uzanıyor. Soruşturmalar uzun zamandır sürüyor. Geçen yıl ile bu yılın başlarında Gülen hareketinin medya kuruluşlarına da müdahale edilmişti. Zamanlama nedeni olarak ancak tahmin yürütülebilir. Bana kalırsa Erdoğan'ın son derece kötü geçen ABD ziyareti ile ilgisi olabilir. Ziyaret sırasında protesto gösterileri olmuş ve Erdoğan'ın güvenlik elemanlarıyla protestocular arasında tatsız olaylar cereyan etmişti. Ankara protestoları Gülen hareketinin yönlendirdiğini düşünüyor olabilir. İktidar, Amerikan yönetiminin Türkiye ile ilgili değerlendirmelerinde Gülen hareketinin etkisi altında kaldığı kanaatini taşıyor.

Deutsche Welle: Bu doğru mu?

Kristian Brakel: Hükümetle arasının açılmasını müteakiben hakkında takibat başlatılan Gülen hareketi Washington, Brüksel ve Berlin gibi önemli başkentlerde aktif lobicilik faaliyetleri sürdürüyor. Gülen ABD'de ikamet ediyor. Avrupa ve Amerika'daki Türk diasporası büyük bir şebeke kurmuş olup bu şebekeye şirketler de dahil edilmiş. Gülenciler sık sık vakıf ve sendika gibi sivil toplum örgütleriyle görüşüp şebekelerini büyütmeye özen gösteriyorlar. AKP hükümeti ise son zamanlarda kendini oldukça çekti ve diyaloga iyice kapandı. Bu bakımdan, Washington'da Gülen hareketiyle temasların olduğu iddiasını yabana atmamak gerekir. Ancak Türk hükümetinin imajının kötüleşmesinden hareket sorumlu değildir.

Deutsche Welle: Sizce anlaşmazlığın kökünde ne yatıyor?

Kristian Brakel: Öncelikli olarak iktidar ve para mücadelesi veriliyor. Erdoğan ile Gülen'in neden bozuştuklarını tam olarak öğrenebilmiş değiliz. Gülen hakkındaki yolsuzluk soruşturmasıyla çekişme doruk noktasına çıktı. Hükümet açısından soruşturma Gülen'in darbe hazırlığı yapmasına gerekçe oluşturacaktı. Bu pek de yanlış sayılmaz. Gülen hareketinin yargı ve poliste adamları vardı. Soruşturma Erdoğan ve ailesinin yolsuzluğa karıştığı iddiasına dönüşecek olsaydı, bu iddia AKP'nin desteklendiği dönemde ortaya atılırdı. Soruşturmanın zamanlaması bende araç olarak kullanılmış olduğu izlenimini bıraktı. Ama yolsuzluk tabii olmuştu. Şimdi Erdoğan intikam almak istiyor. Erdoğan Gülencilere, Türkiye'nin devlet dokusuna zarar verebilecek ve kendisini devirmeye teşebbüs etmiş kişiler gözüyle bakıyor. Şimdi üzerlerine gitmediği takdirde aynı şeyi bir daha deneyebilecekleri mantığıyla hareket ediyor. Gülen hareketinin amacı da, şimdilik mümkün görünmese de yeniden iktidarın merkezinde kendine yer açabilmek.

Deutsche Welle: Son tutuklamalar ışığında Türk hukuk devletinin durumu hakkında ne düşünüyorsunuz?

Kristian Brakel: İyi durumda olduğunu söyleyemem. Türkiye'de hukuk devleti hiçbir zaman doğru işlememişti ama şimdikinden iyi zamanlar gördüğü de olmuştu. Türkiye'nin başlıca konularından biri medya özgürlüğüdür. Medya birkaç yıldır yoğun ateş altında tutuluyor. Tabii öncelikle de hükümeti eleştirmeye çalışan medya. Eleştirel medya var olmasına var ama çok büyük zorluklarla pençeleşiyor. Bağımsız medya kuruluşu çok az. Gülen hareketine bağlı medyanın durumu farklı. Erdoğan ile Gülen arasındaki şahsi düşmanlık burada etkili oluyor.

Deutsche Welle: Özel ama kamu organları üzerinden ve kamuoyunun gözleri önünde devam eden şahsi kavgalaşmada Erdoğan'ın konumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Yönetim tarzında özel ile resmiyi birbirinden ayırıyor mu?

Kristian Brakel: Sadece dışarıdan izleyen biri olarak değerlendirme yapabilirim. Yıllardır iktidarda olup, kendine hiç eleştiri yapmayan bir çevre kuran ve eleştireni de saf dışı eden Cumhurbaşkanı Erdoğan ile açık bir şekilde konuşabilecek kaç kişi olabilir ki? Bu durumda her şeyin yolunda gittiği izlenimine kapılmak kolaydır. Her başarı kendi hanesine yazılır, başarısızlıklar ise gerçek muhaliflerle sözde muhaliflerin üzerine atılır. Erdoğan'ın da bazen Türkiye'nin ilerlemesini istemeyen görünmez ellerden, görünmez düşmanlardan söz ettiği oluyor. Duruma göre bunlar Amerikalılar, Yahudiler, Avrupalılar ve tabii Almanlar da olabiliyor. Cumhurbaşkanı uzun iktidar döneminde makamıyla bütünleşti. Kamuoyu da onu güçlü lider olarak algılıyor. Halk ‘onu' seçiyor. AKP değil, Erdoğan öne çıkıyor. Bu karıştırmanın devlete yararı olmaz. Cumhurbaşkanı öyle görmese de, özel çıkarların devlet çıkarlarının önüne geçmesine yol açabilir.

© Deutsche Welle Türkçe

Kersten Knipp

Kaynak: Birgun.net