KEREM ERİSKİN

TBMM Milli Savunma Komisyonu üyesi CHP Milletvekili Mazlum Nurlu, Ergenekon Davalarının ünlü avukatı Celal Ülgen ve eski İstanbul Barosu Başkanı Yücel Sayman ordunun yapısını kökten değiştiren ve dün Resmi Gazete’de yayımlanan OHAL’in 3’üncü Kararnamesini BirGün’e değerlendirdi.

Nurlu: Herkesin görüşü sorulmalıydı
Milletvekili Mazlum Nurlu, Kararname hakkında partilerine hiçbir bilgi verilmediğinin altını çizerek, “Ben ilk günlerde de şunu ifade etmiştim, hani bazen cambaza bak derler, millet cambaza bakarken altından bir sürü şey geçirilir. Tamam ülke öyle ya da böyle bir darbe tehlikesi atlatmıştır, ama burada yapılması gereken yangından mal kaçırır gibi Kanun Hükmünde Kararnameler yayımlamak değildir. Burada ‘ben yaptım oldu’ anlayışı var. 2 bin yılı aşkın tecrübesi olan bir ordu, oraya buraya çekiştirilerek bu darbeler önlenemez” şeklinde konuştu. Hükümetin; devletin en önemli kurumlarına, en kritik noktalarına ‘FETÖ’cüleri sanki başka birileri yerleştirmiş gibi masum pozları oynadığına vurgu yapan Nurlu, “Bu kararnamelerin her siyasi partinin görüşü alınarak, ortak akıl ürünüyle oluşturulması lazım. ‘Ben yaptım oldu’ anlayışı zaten diğer siyasi partileri ötelemek, ciddiye almamak anlamına gelir” diyerek sözlerini noktaladı.

Karargâh sil baştan

İyi ki darbe olmadı, yoksa halimiz nice olurdu!

Ülgen: Bir yararı olmayacak
Avukat Celal Ülgen ise ülkenin bu habis ve alçak darbe girişiminden sonra hızla demokratik kurallardan yoksunlaştığının özellikle altını çizerek şu ifadeleri kullandı;
“Sanıyorum hükümet, OHAL süresince böyle bir gereksinim duyduğu için bu Kararnameyi çıkarttı. Fakat doğrusunu söylemek gerekirse ben siyasi iktidarın özellikle Olağanüstü Hal ilanından sonra yayımladığı Kanun Hükmünde Kararnameler ile ‘darbenin kökünü kazıyacağım, bataklığı kurutacağım’ derken bataklığı kurutmak yerine bataklığı geliştirici işlem ve eylemlere imza attıklarını düşünüyorum. Çünkü askeri okulların kaldırılması, harp okulunun kaldırılması ve burada eğitim görenlerin sivil okullara nakledilmeleri sanki darbenin bütün kaynakları bu okullardan geçiyormuş gibi bir izlenim yaratıyor. Doğrusu bu değil.” Yıllar yılı ‘orduda darbe geleneği var’, ‘ordu darbe yapar’ diye veryansın edenlerin, 1980’den beri büyüttükleri bir “Hocaefendi” imzası ile karşılaştıklarını dile getiren Ülgen “Dolayısıyla ben bu tür önlemleri bataklığı kurutucu önlemler olarak almıyorum. Bataklığı kurutacak önlem demokratikleşmeyi kurumsallaştırmaktır. Ülkedeki siyasi partilerin, sendikaların, derneklerin kendi içindeki demokrasisinden başlayarak ülkedeki seçme ve seçilme özgürlüğüne kadar tam ve demokratik bir ülke yaratmaktan söz ediyorum. Bunun için siyasi iktidarın yargıdan ve medyadan el çekmesini sağlamak gerekir. Bunları yapmadan İçişleri Bakanı’nın ya da Adalet Bakan’nın Yüksek Askeri Şûra’ya (YAŞ) katılmasının bir yararı olduğunu düşünmüyorum, olacağını da düşünmüyorum”dedi.

Bu dönemde siyasi iktidarı eleştirenler, sanki darbecilerden yanaymış gibi bir algı yaratıldığını sözlerine ekleyen Ülgen “Ne kadar eleştirirsek o kadar özgürüz, ne kadar dik duruyorsak, karşı çıkıyorsak o kadar demokratız” diyerek sözlerini noktaladı.

Sayman: İstediklerini yapabilirler
Bir dönem İstanbul Barosu Başkanlığı da yapan ünlü hukukçu Yücel Sayman da düzenlemeyi “OHAL döneminde yaşıyoruz, OHAL demek istediğini yapabilmek demek. YAŞ’a bütün bakanları doldururlar hatta isterlerse beni koyarlar. Ne yapmak istiyorlarsa hiç kimseye danışmadan onu yapıyorlar. Demek ki bir anlamı var onlar için” sözleriyle değerlendirdi.

Kaynak: Birgun.net