MALİK JALAL

“Ölüm listesinde” olduğumu bilmek garip bir durum. Bana söylendiği ve defalarca hedef alındığım için bunu biliyorum. Füzeler dört kez beni hedef aldı. Yaşıyor olmam büyük bir şans.

“Bugsplat” (İnsansız hava araçları tarafından ateşlenen füzeyle öldürülen insandan arta kalanları tanımlamak için kullanılan argo sözcük) olarak yaşamımın sonlanmasını istemiyorum. Daha da önemlisi, ailemin mağdur olmasını, ya da bu yükle her an buharlaşıp yok olabilecekleri korkusuyla yaşamalarını istemiyorum.

Bu hafta İngiltere’deydim çünkü Batılılar benimle konuşmaya bile tenezzül etmeden beni öldürmek istiyorlarsa, gelip onlarla konuşmam gerektiğine karar verdim. Hikâyemi size anlatacağım ve böylece öldürmek isteyeceğiniz biri miyim buna siz karar verebileceksiniz.

Ben Veziristanlıyım – burası Pakistan ve Afganistan arasındaki sınır bölgesi- Kuzey Veziristan Barış Komitesi’nin (NWPC) liderlerinden biriyim. Bu komite yerel Maliklerin (ya da topluluk liderlerinin) bölgede barışı sağlamak için kurduğu bir organdır. Bizler Pakistan hükümeti tarafından görevlendirildik ve esas amacımız yerli Talibanlılar ve hükümet arasındaki şiddeti önlemek.

Ocak 2010’da, arabamı Deegan’a gidip arabanın yağını değişmesi ve lastiklerini kontrol ettirmesi için yeğenim Salimullah’a ödünç verdim. İnsansız Hava Araçlarının () özellikle bazı araçları hedef aldığını ve belirli telefon sinyallerini takip ettiği söylentileri vardı. Gökyüzü temizdi ve gökyüzünde dolaşan ’lar vardı.

Salimullah tamirciyle konuşurken bir diğer araç sağa çekip park etti. Aracın içinde dört erkek madenci vardı. Atılan füze iki aracı da yok etti. Dört madenci de öldü. Salimullah da ağır yaralanıp 31 gün hastanede kaldı.

Veziristan’da ’ların öldürmek istedikleri insanların araçlarını hedef aldıkları için, bu olay üzerine beni hedef aldıklarını düşünüp endişelendim.

İkinci saldırı 3 Eylül 2010’da geldi. O gün, kırmızı bir Toyota’yla ihtiyar heyeti toplantısı için Jirga’ya gidiyordum. Benimkiyle neredeyse tıpatıp aynı başka bir kırmızı araç 40 metre arkamdaydı. Khader Khel’e vardığımızda, diğer kırmızı araç içindeki dört yolcuyla birlikte bir füze tarafından havaya uçuruldu. Dikiz aynamdan ateşleri ve enkazı görerek hızla uzaklaştım.

İlk önce diğer aracın militanlar tarafından kullanılıyor olabileceğini ve benim de şans eseri oradan geçtiğimi düşündüm. Fakat daha sonra araçtakilerin Mada Khel kabilesinden dört yerli işçi olduğunu ve herhangi bir militan grupla ilişkileri olmadığını öğrendim. Şimdi, aslında benim hedef alınmış olduğumu düşünmek daha olası görünüyordu.

Üçüncü hava saldırısı 6 Ekim 2010’da geldi. Arkadaşım Salim Khan beni akşam yemeğine davet etmişti. Gideceğim saati haber vermek için Salim’i aradım. Oraya ulaşmadan hemen önce bir füze saldırısı oldu ve oracıkta üç kişiyi öldürdü. Bu üç kişiden biri kuzenim Kaleem Ullah, biri zihinsel engelli bir adam, diğeri de evli ve çocuk babası biriydi. Yine kayıpların hiçbirinin herhangi bir radikal örgütle bağı yoktu. Şimdi benim peşimde olduklarından emindim.

5 ay sonra, 27 Mart 2011’de, bir Amerikan füzesi Jirga’da yerli Maliklerin olduğu –çoğu iş ortağım ya da arkadaşımdı ve yerli çekişmelere son verip bölgeye barış getirmek için uğraşıyorlardı- bir yeri vurdu. O gün ölen 40’tan fazla sivilin hepsi de masumdu ve NWPC ortak üyeleriydiler.

Diğerleri gibi o gün de, pişman olduğum bazı şeyler söyledim. Sinirliydim ve intikamımızı alacağız dedim. Fakat hakikaten böyle bir şey yapar mıyız? Bizim, köyün ihtiyar heyeti olarak asıl hayal kırıklığımız, şimdi insanlarımızı koruyacak gücümüzün olmayışıdır.

Amerikalıların ve müttefiklerinin Barış Komitesi’nden benim ve diğerlerinin isimlerini alıp kendi “Ölüm Liste”lerine ekledikleri uyarısını aldım. Kaynaklarımın ismini veremem, onların da benim hayatımı kurtarmak istedikleri için hedef alınmalarını istemem. Ama şüphesiz avlanan biriyim.

Aracımı gideceğim yerden uzağa park etmeye başladım, orayı da hedef haline getirmemek için. Arkadaşlarım davetlerimi geri çevirmeye başladı, akşam yemeğinin bir füze tarafından sekteye uğratılacağından korkuyorlar.

Ailemi hedef haline getirmemek için evimden uzaktaki ağaçların altında uyumaya başladım. Fakat bir akşam en küçük oğlum Hilal ormanlık alana giderken beni takip etti. Korktuğunu söyledi. Onu rahatlatmaya çalıştım. Ona füzelerin çocukları hedef almadığını söyledim fakat bana inanmadı. Füzelerin sık sık çocukları öldürdüğünü söyledi. O günden sonra artık onların bu şekilde yaşamalarına izin veremeyeceğimi biliyordum.

Amerikalıların beni kendi 'larına karşı olarak gördüğünü biliyorum. Haklılar; karşıyım. İnsanları katletmek için seçmeleri ve her bir hedef aldıkları insan için dokuz masum çocuğumuzu öldürmeleri açık bir cinayettir. İzledikleri politika suç olduğu kadar aptalca, bizim sakinleştirmeye çalıştığımız insanları radikalleştiriyorlar.

Amerikalılar ve müttefiklerinin Barış Komitesi’nin karşısında olduklarının farkındayım ve biz sadece Pakistan Taliban için güvenli bir alan yaratmaya çalışıyoruz. Bu kadar diyorum: Siz yanlışsınız. Veziristan’a hiç gelmediniz bile, gelmeden burada olanları nasıl biliyorsunuz?

Sürekli tekrarladıkları; “Batı teröristlerle müzakere etmemelidir” sözü saflıktır. Neredeyse hiçbir zaman teröristlerle müzakereye oturulmadan onları topluma kazandırmak mümkün olmamıştır. IRA’yı hatırlayın; bir keresinde başbakanınızı havaya uçurmak istemişlerdi ve şimdi parlamentodalar. Konuşmak öldürmekten her zaman daha iyi olmuştur.

Dünyanın diğer ucundan bu anlaşmazlığı sizin öğrettiğiniz şekilde çözmeye geldim: hukuku ve mahkemeleri kullanarak, silahları ve patlayıcıları değil.

Bana dilediğiniz soruyu sorun ama beni adil bir şekilde yargılayın. Ve lütfen karımı ve çocuklarımı korkutmaktan vazgeçin. Ve beni şu “Ölüm Listesi”nden çıkarın.

Independent’tan BirGün için çeviren: Feray Yalçuk


Kaynak: Birgun.net