FATİH KIYMAN

Darbe girişimi ve ardından ilan edilen OHAL ile birlikte oluşan güvensizlik ortamının yarattığı şok, ekonomide dalga dalga yayılıyor. Uzun süredir yabancı kaynak sıkıntısı çeken Türkiye ekonomisini bekleyen geleceği, Ekonomi Yorumcusu Zülfikar Doğan, BirGün’e değerlendirdi.

‘Reyting kuruluşları hakları izliyor’
Öncelikle Erdoğan’ın Standard and Poor’s (SP) çıkışına değinen Doğan, reyting sözleşmelerinin sürdüğü Moody’s ve Fitch’in değerlendirmelerinin de çok farklı olmadığını ifade etti. Doğan, “Moody’s de Türkiye’yi öncelikle uyardı ve görünümünü negatife çevirerek yakın takibe alacağını, not indirimini de gündemine alacağını açıkladı. Çok kısa süre içerisinde 17 Türk bankasını yakın takibe aldığını duyurdu. Fitch de bir açıklama yaparak, Türkiye’de bankacılık sektörünün risklerinin arttığını açıkladı” şeklinde konuştu.

Doğan’a göre, reyting kurumları, ülkelerdeki siyasi ortamın nasıl gelişeceğini, demokratik hakların ve taleplerin ne ölçüde kısıtlanacağını takip edeceğini duyuruyor, çünkü bu unsurlar yabancı sermayenin ve dış yatırımcının Türkiye’ye bakış açısını şekillendiren önemli kriterleri oluşturuyor. Dolayısıyla darbe girişimi sonrası başvurulan uygulamaların niteliği, ekonomik göstergeler için son derece önemli.

Göstergeler alarm veriyor
Doğan’ın aktardığı rakamlara göre, hafta içi oluşan panik ortamında doların 3 liranın üstüne çıkmasıyla birlikte, haftanın ilk 3 gününde bireysel tasarruf hesaplarından 7.5 milyar doların üzerine döviz bozduruldu, Tüketici Güven Endeksi dibe vurarak aylık 3.5 – 4 puan düşüş gösterdi, İMKB’de işlem gören hisse senetleri de sürekli düşüyor. Doğan bu gelişmeleri, “Hem bankacılık sisteminden bir kaçış var, hem yurtdışına bir kaçış var. Tüm bunlar belirsizlik ortamında Türkiye ekonomisinin risklerini artıran unsurlar. Bir de üzerine OHAL geldiğinde bunlar, Türkiye’den hem kaynak çıkışını hızlandıracak, hem girişini tümüyle kesebilecek adımlar” şeklinde değerlendiriyor.

‘Sermaye kaçışı uzun süredir problem’
Ekonomi, özellikle darbe girişimi sonrası alarm verse de, problemlerin kökü daha önceye dayanıyor. Hükümetin geçen hafta gündeme getirdiği yurtdışı servetlerin Türkiye’ye getirilmesi ile ilgili “teşvik paketinin” de bu çerçevede anlaşılması gerektiğini belirten Doğan, bu adımların atılmasının asıl nedeninin kaynak sıkıntısı olduğunu söylüyor.

“Vergi affı” tartışmaları, 15 Temmuz öncesinde Maliye Bakanı tarafından “Gündemimizde değil” şeklinde yanıtlanıyordu, fakat Doğan, bu hafta bambaşka bir tabloyla karşılaştığımıza dikkat çekiyor: “Şimdi alelacele bir vergi affı gündeme getiriliyor. Hatta Maliye Bakanının, peşin ödemelerde vergi borcunda yüzde 50’lere kadar indirim yapılacağı vaadi var. Bu da hem ekonomimizin, hem banka sistemimizin ciddi bir nakit sıkışıklığı içerisine girdiğini gösteriyor.”

‘Toplum refahını artıracak yatırım yok’
Doğan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “güven ortamı” mesajı vermek için değindiği köprü ve tünel yatırımlarına da değinerek, “Bu yatırımlar ekonomiye üretkenlik katmayan, büyümeye etkisi olmayan, toplum refahını kısa dönemde olumlu etkilemeyecek yatırımlar” diyor. Doğan’a göre, Türkiye’nin asıl ihtiyacı olan nakit sermaye girişi, hazinenin borçlarını çevirebileceği kaynakların gelmesi ve yatırımcı güveninin sağlanması.

‘MB faiz artırımına mecbur kalacak’
Doğan son olarak, Erdoğan’ın arzusu olan faiz indirimini kriz ortamında dahi aksatmayan Merkez Bankası’na (MB) değiniyor: “MB son birkaç aydan bu yana peş peşe faiz indirimleri yaptı. Son yapılan 0.25 puanlık faiz indirimiyle beraber bu darbe süreci devreye girince, hem bankacılık sisteminin hem hazine borçlanmasının kırılganlığı daha da arttı. Sanırım MB, önümüzdeki günlerde veya gelecek para politikaları toplantısında yeniden faiz artırmak zorunda kalacak. Çünkü kaynak gelmesi için Türkiye’nin daha yüksek maliyetler ödemesi gerekecek.”

Kaynak: Birgun.net