SERBAY MANSUROĞLU
[email protected]
@serbaymansur

Dünya Öğretmenler Günü bugün kutlanıyor. Türkiye’de açığa alınan, ihraç edilen öğretmenlerin yaşadığı sıkıntıların gölgesinde kutlanan Dünya Öğretmenler Günü için Eğitim Reformu Girişimi (ERG) Politika Analisti Yeliz Düşkün ile konuştuk. Yeliz Düşkün, öğretmen politikalarını ve yaşanan sıkıntılara karşı atılması gereken adımları anlattı.

»Türkiye’nin ciddi bir öğretmen eksiği var. Eğitim sendikaları sayıyı 130 bin olarak ifade ediyorlar. Bakanlık bu sayının önemli bir kısmını ücretli öğretmenlik ile kapatmaya çalışıyor? Son açığa almalarla ve ihraçlarla bu sayı büyüdü. Eğitimde öğretmen eksikliğinin yansıması nasıl oluyor?

Sınıfta öğretmen bulunmaması, çocuğun eğitime erişimini olanaksız kılıyor. Öğretmen açığı, gerçekte okullulaşma oranlarının gösterdiğinden daha az oranda çocuğun eğitime tam olarak erişebildiğini gösteriyor. Oysa tüm çocukların nitelikli eğitime erişmeleri için öğretmenlerin hem nicelik hem nitelik bakımından yeterli olması gerekiyor. Uluslararası literatür, öğrenci başarısı üzerindeki en önemli okul kaynaklı etmenin öğretmen olduğunu gösteriyor. Başka bir deyişle, öğretmen, okulun fiziksel durumu da dahil olmak üzere tüm okul kaynaklı faktörlerden daha önemli. Bu durum, özellikle Türkiye gibi kalkınmakta olan ülkeler için geçerli. Dolayısıyla var olan öğretmen açığının kapatılması, hem yeni göreve başlayan hem de var olan öğretmenlerin donanımını artıracak önlemler alınması gerekiyor.

»Türkiye’nin öğretmen politikalarında önemli yanlışlardan biri atamalarda bölgesel eşitsizliker. Yeni atanan öğretmenler Doğu ve Güneydoğu bölgesine gönderiliyor. Bu öğretmenler kısa süre sonra zorunlu görev bitince Batı’ya dönüyor. Fırsat eşitsizliği açısından ne ifade ediyor, öğrenciler nasıl etkileniyor?

Türkiye’de öğretmen sayısı bakımından bölgesel eşitsizlikleri en açık gösteren veri öğretmen başına düşen öğrenci sayılarıdır. MEB tarafından açıklanan 2015-16 verilerine göre, son yıllarda Türkiye genelinde öğretmen başına düşen öğrenci sayılarında iyileşme görülse de bölgesel farklılıklar devam ediyor. Örneğin ilkokul kademesinde öğretmen başına düşen öğrenci sayısı Batı Karadeniz’de 14, Batı Marmara ve Ege bölgelerinde 15 iken bu sayı Güneydoğu Anadolu bölgesinde 23. Doğu ve Güneydoğu’daki öğretmen açığını kapatmak için özellikle ilk atamaların büyük bölümü o bölgelere yapılıyor; ancak öğretmen devinimi bölgesel eşitsizliklerin devam etmesine yol açıyor. Örneğin Şubat 2016’da ilk ataması yapılan 29.615 öğretmenin yüzde 33’ü Antep, Urfa, Mardin, Diyarbakır başta olmak üzere Güneydoğu illerine atandı. Van, Ağrı, Muş gibi diğer Doğu illeri de en fazla atama yapılan iller arasında yer aldı. Ancak Doğu’ya atanan öğretmenler kısa sürede Batı’ya dönüyorlar. Ocak 2016’da özür durumundan yer değiştiren öğretmenlerin büyük bölümünün Batı’ya atandığını; İstanbul, Ankara, Bursa ve İzmir’e atananların oranının yüzde 26’yı oluşturduğunu görüyoruz. Her yıl tekrarlanan bu durum pek çok soruna yol açıyor. Öğretmenlerinin sık sık değişmesi çocukların öğrenmelerinde aksamalara neden oluyor ve bu durum akademik başarılarını olumsuz etkiliyor. Ulusal sınavların ve PISA gibi uluslararası testlerin sonuçları, bölgeler arasında halihazırda akademik başarı bakımından büyük farklılıklar olduğunu gösteriyor. Öğretmen devinimi bu eşitsizliklerin giderilmesini zorlaştırıyor. Ayrıca, Doğu’da görev yapan öğretmenler büyük oranda yeni atanan, daha az deneyimli öğretmenlerden oluşuyorlar. Yeni mezun öğretmenlerin atandıkları okullara ve çocukların öğrenmelerine olumlu etki edecek becerileri olabileceği gibi deneyim eksikliğinin çocukların üzerinde olumsuz etkisi olma olasılığı da bulunuyor. Yüksek öğretmen deviniminin dolaylı bir sonucu da “norm fazlası” öğretmenler sorunu olarak karşımıza çıkıyor. Özür durumuna bağlı olarak yer değiştiren öğretmenler, atandıkları yerde kendi branşında öğretmen açığı olmaması durumunda alanlarının dışındaki derslere girebiliyorlar. Yeni uygulamaya konulan sözleşmeli öğretmenlik modelinde sözleşmeli öğretmenlerin altı yıl (dört yıl ilk görevlendirmede, fazladan iki yıl da kadroya geçmeleri durumunda) aynı yerde görev yapmaları öngörülüyor. Dolayısıyla uygulamanın öğretmen devinimini azaltma potansiyeli bulunuyor. Ancak kalıcı çözüm için sorunun kaynağına odaklanmak, öğretmenlerin Doğu’da kalmayı tercih etmemelerinin nedenlerine eğilmek gerekiyor. Kadrolu da olsa, sözleşmeli de olsa Doğu’da görev yapan öğretmenlerin çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve işlerini en iyi biçimde yapabilmeleri için gereksinim duydukları desteğin onlara sağlanması gerekiyor.

»Öğretmenler artık sözleşmeli alınacak. İtibar kaybı, öğrenci-veli baskısı, iş stresi, sınav stresi, borç vb. durumların getirdiği tükenmişlik sendromu derken şimdi de iş güvencesi​ olmadan çalışma dönemi başlıyor. Motivasyon kaynağı zayıf öğretmen bunca sorun yaşarken nasıl eğitim verecek?

Özlük hakları ve iş güvencesi, öğretmenler de dahil olmak üzere her alanda çalışan bireyler için tam olarak sağlanmalıdır. Sözleşmeli öğretmenlik uygulamasıyla bu haklar sınırlanırsa, bu durum öğretmenlik mesleğine yönelik algıyı ve öğretmenlerin motivasyonlarını olumsuz etkileyebilir. Öğretmenlerle yaptığımız saha çalışmalarında öğretmenlerin bir bölümünün halihazırda öğretmenlik mesleğinin eski saygınlığını taşımadığını, öğretmenliğin itibarının zedelendiğini söylediklerini duyuyoruz. Ayrıca mevcut durumda, akademik anlamda en başarılı öğrenciler, örneğin üniversiteye giriş sınavından en yüksek başarıyı gösterenler arasında öğretmenlik mesleğini öncelikli olarak tercih edenler sınırlı sayıda. Dolayısıyla öğretmenlik mesleğine ilişkin algının olumsuz yöne gitmesi, var olan öğretmenlerin motivasyonunu etkileyebileceği gibi başarılı ve öğretmenlik mesleğine ilgili duyan gençleri de öğretmenlikten uzaklaştırabilir.

»Öğretmenler için hangi adımların atılması gerekiyor?

Öğretmen, çocuğun öğrenmesinde ve iyi olma halinde benzersiz role sahiptir. Bu nedenle, çocukların nitelikli eğitime erişimi için öğretmenlerin niceliğinin ve niteliğinin bir arada geliştirilmesi, her bölgede öğretmen açığının nitelikli öğretmenlerle kapatılması gerekiyor. Öğretmenin niteliğini artırmak ise çok yönlü politikaların geliştirilmesini gerektiriyor. Eğitim fakültelerinde sunulan eğitimin gözden geçirilmesi, aday öğretmenlik sürecinin izlenmesi ve iyileştirilmesi, mesleğe devam eden öğretmenlere sunulan hizmetiçi eğitimlerin öğretmenlerin gereksinimlerini ve beklentilerini karşılayacak biçimde yeniden yapılandırılması atılması gereken adımların başında geliyor. Bakanlık, öğretmen politikalarında önemli değişiklikler yapmak amacıyla 2011 yılında Ulusal Öğretmen Strateji Belgesi’nin ilk taslağını hazırladı. Belgenin taslağı öğretmen adaylarının belirlenmesinden kariyer geliştirmeye dek pek çok alanda düzenleme öngörüyor. Belgenin üzerinde tüm paydaşların uzlaşı sağlayacağı bir biçimde son haline getirilip yayımlanmasında yarar var.

Kaynak: Birgun.net