CEREN CANDEMİR

9. Documentarist İstanbul Belgesel Günleri kapsamında Türkiye prömiyeri yapılan, yönetmenliğini Hind Benchekroun ve Sami Mermer’in üstlendiği ‘Callshop İstanbul’ filmi, İstanbul’daki milletlerarası telefon merkezlerinin şehirde yaşayan batı Afrikalı, güney Asyalı ve Arap Baharı ülkelerinden gelen göçmenlerin batıya yapacakları yolculukta güvenli bir geçit olarak üstlendiği modern rolünü anlatıyor. Kendileri de göçmen olan filmin yönetmenlerinden Sami Mermer ile bir araya gelip filmi ve göçmenlik meselesini konuştuk.

» Callshop İstanbul filmi ne kadar sürede çekildi?
İki yıl. Kanada’dan geldiğimiz için her gelişimiz 3-4 ay sürdü. Dört kez geldik. Çok yorucu bir projeydi. Çekimleri de Gezi Olayları sırasında çektik. Gezi başladıktan bir iki hafta sonra geldik. Filmi o ortamda çektik.

» Fikir nereden çıktı? Böyle yerlerin varlığını bile bilmiyordum...
Bu Callshoplar aslında internet cafelere eklenen bir bölüm. Telefon kabinleri eklenmiş 2000’li yıllardan sonra göçmenler gelmeye başlayınca. 2008’de Türkiye’ye geldiğimde çok fazla yabancı görünce Hind’le dikkatimizi çekti ve bunlarla ilgili bir proje yapmak istedik. Callshopların önünde sıra olmuş bekleyen yabancılar ve kabinleri görünce bunu çekmek istedik. Hiç konuşmadan dahil olduk içine. İnsanları dinledik, anladığımız diller vardı; Türkçe, Kürtçe, İngilizce, Fransızca ve Arapça... Dinlemeye başladık ve hikâye bizi çarptı. Zaten Hind ile birlikte 10-15 yıldır göçmeniz. Bu hikâyeyi ancak biz yapabiliriz dedik.
» Nerede bu Callshoplar?
Tabii ki yoksul mahallelerde. Kanunun az işlediği, göçmenlerin kendilerini rahat hissettikleri yerlerde. Dakikası 25 kuruşa evini arayabiliyor Callshopta. Cebinde 3 lirası varsa biliyor ki 10-12 dakika konuşabilecek ailesiyle. Cep telefonuyla mümkün değil zaten çoğunun cep telefonu da yok.

» Nasıl güvenlerini kazandınız? Çok özel telefon görüşmeleri bunlar. Mesela birimizin telefonu çalsa alır uzaklaşır öyle konuşuruz.
Güven olayı belgeselde çok zor gerçekten. Arkadaş olmak lazım, biz onlarla arkadaş olduk. Bildiğimiz diller de çok yardımcı oldu. Bize kendilerini açtılar. Hemen hemen hepsi telefonda konuşurken ağladı, bazılarını göstermedik. Sonuçta ortada ciddi bir problem var o da göçmenlik meselesi. Çoğunun belgesi yok, ben onlar için Ankara’daki Birleşmiş Milletler ofisine bile gittim haklarını öğrenmek için, bazılarını çıkarmak için karakollara gittim. Biz onlara zamanımızı verdik onlar da bize.

» Karakterleri takip ettiniz mi peki, şimdi neredeler?
Çoğu gitmiş buradan. Bir İbrahim var Senegalli olan. Hiçbirinin vizesi yoktu, bir tek Japon İtoko’nun vizesi vardı. O da vizesini kaybetmiş, Lesbos adasına gitmiş. 6 ay Türkiye’nin dışında yaşaması gerekiyormuş. Şimdi oradaki Suriyeli göçmen çocuklar için sirk yapıyormuş. Bunlar gelip geçiyorlar buradan, bir gün buradalar ertesi gün başka yerdeler. Her gelişimizde yeni karakterlerle tanıştık çekimler boyunca. Beninlilerin hikayesi 10 gün sürdü. Mesela, adamlar burayı Amerika’dan sonra ikinci büyük ülke sanarak geliyor ama bakıyorsun ülkeye birileri gaz yiyor. Yani o ülkede aslında sorunlar var. Bu adamları gördüğün anda hayallerinin gerçekleşmeyeceğini anlıyorsun ama o sırada onlar bunu bilmiyor.

» Acaba göçmen olunca insanın kişisel hikayesi anonimleşiyor mu?
Bak o da var. Korkacak bir şeyleri yok artık. Mesela buralı biri kendini çekmemi istemeyebilir. Burayla kültürel bağları var, ailesi, okulu, iş arkadaşları var. Bu insanların öyle bir şeyi yok. Memleketlerinden uzak bambaşka bir gezegendeler aslında. Tabii sinema da çekti onları biraz. Baktığımızda göçmenlik çağın en büyük sorunu.

» Bir göçmen olarak göçmen olmayı nasıl tanımlıyorsun?
Göçmen olmayı aslında yanlış buluyorum. Taş yerinde ağırdır. Her insan kendi toprağında büyümeli. Herkesin kendi toprağı yeterince büyük. Başka yerlere ihtiyacımız yok. Ben mesela nereli olduğumu kaybettim aslında. Eşim Hind Faslı Fas’a gittiğimizde yabancılık çekmiyorum sonra Kanada’ya dönüyoruz orada da onlar gibi davranmaya başlıyorum. Türkiye’ye gelince rahatlıyorum çünkü kendimi sıkmadan konuşuyorum, daha iyi ifade ediyorum, espri yapıyorum. Mesela Kanada’da biri sana “Nerelisin?” diye sorarsa dava konusu olur. Burada muhabbet konusu hatta benim insanlara sorduğum ilk soru!

Kaynak: Birgun.net