Benim için İstanbul Film Festivali, Beyoğlu’nun sürprizlerle dolu sokaklarında vakit geçirmekle, iki film arasında beklerken İstiklal Caddesi’ni dik kesen o rengarenk ara sokaklara dalmakla bütünleşmiştir hep. İstiklal Caddesi’ni süsleyen ağaçların minik gölgesinin altında bir sonraki matineyi bekleyebildiğimiz yıllar geride kaldı. Son zamanlarda caddenin de, bölgenin de keyfi hiç yok. İçinden geçtiğimiz pasajlar da, koltuklarında oturduğumuz sinemalar da, anılarla dolu mekânlar da bir bir değişiyor, kayboluyor. Daha da kötüsü, kimileriyse yanında yürüdükleri insanları kaybediyorlar. Tam da caddenin ortasında. Tüm o sıkıntıya, üzüntüye ve Beyoğlu’nun üzerine çöken o ağır havaya rağmen önümüzdeki iki hafta boyunca İstanbul Film Festivali’nin muhitteki bu atmosferi birazcık da olsa değiştireceği kesin.

Müzikle de her zaman sıkı bir ilişki içerisinde olan İKSV’nin düzenlediği festivale bu sene yeni bir bölüm de eklendi. Musikişinas adlı bu özel bölümde sekiz müzik filmi gösterilecek. Dünyanın dört bir tarafındaki müziğe ve müzisyenlere dair hikâyelerin anlatıldığı bu filmlerin her biri ayrı bir derinlik barındırsa da bazıları benim için daha da kıymetli. Trompette mi, yoksa vokalde mi daha harika olduğu sıklıkla tartışma konusu olan, geçen yüzyılın en etkileyici trompetçilerinden birini, Chet Baker’ı konu alan Born To Be Blue / Doğuştan Kederli bölümün önemli filmlerinden biri. Yönetmen Robert Budreau’nun biyografik öğelerle kurguyu bütünleştirdiği filmde, Baker’ın trompetiyle kurduğu yaratıcı ilişkininin yanı sıra eroinle kurduğu yok edici ilişki de anlatılıyor. Ethan Hawke’nın Baker rolüyle büyük övgü topladığı performansı ise ayrıca görülmeye değer. Film öncesinde müzisyenin Chet Baker Sings ve piyanoda Bill Evans’ın da yer aldığı 1959 çıkışlı Chet albümlerini dinleyin.

Musikişinas bölümün dikkate şayan bir başka filmi Miles Ahead ise, yine bir efsanevi trompetçiyi, cazın çığır açan, yenilikçi, cesur müzisyeni Miles Davis’i konu alıyor. Davis’in müziğe ara verdiği, ortalıktan kaybolduğu 70’lerin ikinci yarısını konu alan filmin yönetmen koltuğunda Don Cheadle oturuyor. Cheadle yönettiği bu ilk filminde, müziğine ve sorunlu hayatına büyük bir ilgi duyduğu Miles Davis’in kendisini de oynuyor. Ewan McGregor’ın canlandırdığı bir müzik yazarının gözünden, geçmişe referanslarla takip ettiğimiz Miles Ahead müzisyenin engin kariyerinin yanı sıra, uyuşturucu ve seks bağımlılığı etrafında şekillenen karakterine de ışık tutuyor. Film öncesinde Miles Davis’in Kind of Blue, Sketches of Spain ve pek tabii Miles Ahead albümlerini dinleyin.

Michael Jackson da var
Çağımızın en büyük pop yıldızlarından birini, Michael Jackson’ı konu alan bir film de mevcut festivalin bu bölümünde: Michael Jackson’s Journey From Motown to Off the Wall / Michael Jackson’ın Yolculuğu. Müzisyenin yetişkinliğinde yayınladığı ilk albümü Off The Wall’a kadar geçirdiği süreç anlatılıyor filmde. Spike Lee’nin yönetmenliğindeki filmde, Jackson’ın ailesinin ve onu derinlemesine tanıyan birçok müzik insanının özellikle Motown dönemine dair röportajlarına, yorumlarına yer veriliyor. Belgesel öncesinde The Jackson 5’ın ABC ve Dancing Machine albümlerini dinleyin. Hepinize iyi seyirler ve iyi dinlemeler.
Musikişinas bölümünde alan diğer filmler şöyle: Yabancıların Müziği / The Music of Strangers: Yo-Yo Ma and the Silk Road Ensemble, İçinde Biraz Kırmızı Olan Mavi Renkte Yağmur / Akounak Tedalat Taha Tazoughai, Lecuona Çalmak / Playing Lecuona, Şehrin Şarkısı / Urban Hymn, Tam Gözlerimi Açarken / À peine j’ouvre les yeux.

Kaynak: Birgun.net