FATİH KIYMAN

Su Hakkı Kampanyası gönüllülerinin 19-20-21 Ağustos’ta İstanbul Büyükada’da gerçekleştireceği kampta uzmanlar ve aktivistler bir araya gelecek, Türkiye’nin su politikasını ve suyun ticarileşmesi problemi ele alınacak.

Dünya Kaynakları Enstitüsü(WRI) verilerine göre dünyada bir milyar insan su kıtlığı çeken bölgelerde yaşıyor ve 2025’e gelindiğinde 3.5 milyar insan su kıtlığı çekebilir. Genel kanının aksine Türkiye, ‘su zengini’ değil. Yaşamın temel kaynağı olan suyun, aynı zamanda endüstri, tarım ve enerji üretimi için de vazgeçilemez bir kaynak olması neticesinde suyun ticarileşmesi, diğer bir deyişle “su gaspı” problemi doğuyor ve su, şirketlere verilen ‘kullanım hakkı’ özelleştirmeleriyle alınıp satılabilen bir meta haline geliyor.

Su Hakkı Kampanyası’nın yayınladığı raporlarda ortaya koyduğu üzere, Türkiye’de son yıllarda su kaynak ve hizmetlerinin tüm alanları özelleştiriliyor. Bugün Türkiye’de suyun çıkarılması, işlenmesi, dağıtımı, atık suyun toplanması ve arıtılması gibi su hizmetlerinin tüm aşamalarında ticarileştirilme ve özelleştirilme süreci yaşanmakta. Yurttaşın “kamusal bir hak” olması gereken suya erişimi için ise yatırım yapılmıyor. Su kaynakları kamusal niteliğini kaybetmekte ve kullanım hakkı gibi yasal mekanizmalarla ticarileştirilmekte ve özelleştirilmekte.

Kentleşme ve endüstri

Problemin kentleşme ve endüstrileşme boyutuna bakıldığında ise Türkiye nüfusunun üçte birini barındıran Marmara Bölgesi’ndeki durum bilhassa endişe verici. Kent ve Çevre uzmanı Dr. Özlem Altınkaya, Su Hakkı Kampanyası için yazdığı makalede İstanbul merkezinin sanayiden arındırılmasıyla Marmara Bölgesi genelinde endüstriyel yayılmanın tetiklendiğini, endüstriyel ve tarımsal arazi kullanımları ile kentsel alanların ormanlar, korular, bağlar, zeytinlikler, tatlı su kaynakları ve sulak alanlara dağıldığını ifade ediyor.

Kaynak: Birgun.net