Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Ne Dolmabahçe mutabakatı" diyerek karşı çıktığı iki yıl önceki açıklamada bulunanlardan Kültür ve Turizm Bakanı Mahir Ünal, "Orada bir mutabakat değil, iki siyasi partinin ‘Silahlara hayır’ diyen iki farklı deklarasyonu vardı" dedi.

Gazete Habertürk'ten Bülent Aydemir'in haberine göre, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, “Ne Dolmabahçe mutabakatı, nereden çıkmış böyle bir şey? Böyle bir mutabakat falan söz konusu değil” sözlerinin ardından 28 Şubat 2015’te Dolmabahçe’deki görüşmede yer alan, sürecin aktörlerinden Kültür ve Turizm Bakanı Mahir Ünal, “Bir mutabakat yok. İki siyasi partinin ‘Silahlara hayır’, ‘Demokratik siyasete evet’ diyen iki farklı deklarasyonu vardı orada” dedi.

Gazetelerin Ankara temsilcileri ile kahvaltıda bir araya gelen Ünal, hükümet kanadından 4, HDP’den 3 ismin katıldığı Dolmabahçe görüşmesine ilişkin soruları yanıtaldı. Ünal, şunları söyledi:

İki farklı açıklama

"Orada bir mutabakat yok. İki siyasi partinin, 'Silahlara hayır' diyen ve 'Demokratik siyasete evet' diyen iki farklı deklarasyonu vardı. HDP demokratik siyaset konusunda bir deklarasyonda bulundu. Hükümet adına Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan da siyaset kurumunun sorun çözücü olarak demokrasinin asli unsuru olduğunu vurgulayan bir konuşma yaptı. Orada bir mutabakat metni imzalanmadı, ortak bir metin söz konusu olmadı. İki siyasi partinin, siyaset kurumunun sorun çözücü olarak önemine vurgu yapan iki farklı açıklaması vardı. Buradan bir mutabakat çıkarmak ve bu mutabakat üzerinden kendi sorumluluklarını yerine getirmeyenlerin, AK Parti’yi mahkûm etmeye çalışması son derece yanlış.

Perdeleme

Dolmabahçe’deki HDP deklarasyonunun amacı silahların bırakılmasıydı. Ancak deklarasyondan sonra bunun olmayacağı görüldü ve bu amacını kaybetti. Terör örgütü ve HDP tarafından siyasetin bu hamlesi anlamsızlaştırıldı. Diyorlar ki, ‘Cumhurbaşkanı, Dolmabahçe’de masayı yıktı, ondan sonra da bu çatışma süreci başladı.’ PKK terör örgütünün eylemlerini perdelemek için bu söylemi gerçekleştiriyorlar.

Pazarlık olmaz

2002’den beri bir demokratikleşme süreci devam ettiriyoruz. Hiçbir devlet kendi vatandaşının haklarını kimseyle pazarlık konusu yapmaz.

Demokratikleşme dediğimiz süreç ayrı, terörle mücadele ayrı bir süreç. Devlet kaçınılmaz olarak güvenlik konusunda bir yerde sorun çıktığında, bunu bir güvenlik meselesi olarak alır ve bununla mücadele eder. Bugün çok hassas davranılarak, mesele vatandaş ve terörist birbirinden ayırt edilerek, hukuk temelinde sürdürülen bir teröristle mücadele ama öbür taraftan terörü bitirmek için de yürütülen mücadele var."

Kaynak: Birgun.net