ONUR EREM- @onurerem

Brezilya’daki Sosyalizm ve Özgürlük Partisi’nin (PSOL) Uluslararası İlişkiler Sekreteryası’ndan Fred Henriques geçen hafta HDP ve ÖDP ile temaslarda bulunmak için Türkiye’deydi. 2013’te Dünya Kupası inşaatı maliyetlerini karşılamak için yapılan ulaşım zammına karşı Gezi İsyanı ile eş zamanlı kitlesel bir isyan yaşayan Brezilya’da bugün sokaklar hâlâ hareketli. Brezilya Temsilciler Meclisi’nde 5 sandalyeyle temsil edilen partinin Brezilya’daki güncel gelişmeler hakkındaki düşüncelerini Henriques’e sorduk:

Brezilya Devlet Başkanı Dilma Rousseff hakkında görevi kötüye kullanma iddiaları var. Soldan bazı isimler istifa etmesi için çağrı yaparken bazıları da bunun Rousseff’i iktidardan düşürmek isteyen sağcıların bir komplosu olduğunu iddia ediyor. Siz bu tartışmada nerede duruyorsunuz?

Bahsedilen yolsuzluk uydurulmuş bir yolsuzluk değil. Brezilya’da sistematik bir yolsuzluk var. İktidardaki PT (İşçi Partisi, Brezilya’da önceki başkan Lula ve Rousseff’in üye olduğu sosyal demokrat parti) göreve geldikten sonra, tıpkı eleştirdiği kendin önceki iktidarlar gibi bu sistematik yolsuzluğun bir parçası oldu. Söylemde ‘eski’yi eleştirseler de pratikte oyunun kurallarını kabul ettiler.
Bu yüzden PT’nin karıştığı yolsuzluklar gerçektir. Fakat bunun çözümü iktidarı PT’nin elinden alıp ülkeyi PT iktidara gelene kadar yöneten sağcılara vermek veya Rousseff’i görevden alıp adı daha fazla yolsuzluğa karışmış olan Başkan Yardımcısı Michel Temer’i başkan yapmak değildir. Biz PSOL olarak bu yönde yasa teklifleri verdik ancak iktidar buna yanaşmadı. Bizim önerdiğimiz değişikliklerin temelinde kemer sıkma politikalarına karşı mücadele yer alıyor. Ekonomik büyüme Brezilya’da da çok azaldı. PT ve sağ partilerin buna karşı hamlesi kemer sıkma politikaları ile toplumsal harcamaları azaltmak oldu. Bir yandan yolsuzlukla, bir yandan da kemer sıkmanın getirdiği yoksullukla mücadele etmemiz lazım.

2013’te Türkiye ve Brezilya’da eş zamanlı olarak kitlesel isyanlar yaşanmıştı. Bugün Türkiye’deki hareketler o günlerinden uzak olsa da Brezilya’da sıklıkla milyonların meydanlara indiğini görüyoruz. 2013’ten bugüne ülkenizdeki hareketler nasıl değişti?

2013’ten itibaren Türkiye ve Brezilya’da hükümetlerin güç kaybettiğini gördük. Ancak Türkiye’de hükümet buna karşı daha saldırganlaştı, baskı politikalarını artırıp içine kapandı. Gazetecilere, muhaliflere, Kürtlere ve solculara yönelik operasyonlar yapıldı. Brezilya’da ise bunlar yaşanmadı. Tabii ki Brezilya’da da polislerin eylemlere saldırdığı oldu ama bu, Türkiye’deki boyuta ulaşmadı. Brezilya’da askeri diktatörlük döneminde yaşananlar ve halkın buna karşı örgütlü direnişi hâlâ akıllarda olduğu için hükümet daha sert davranamadı. İktidardakilerin sosyal demokrat olması da burada bir diğer etkendi.
Buna rağmen, toplumsal hareketleri ve muhalefeti “terörist” olarak tanımlamayı kolaylaştıran bir yasa çıkardılar. Burada en etkili 3 hareketten bahsedebilirim: Şu anda toplumdaki en etkili hareketlerden biri lise öğrenci hareketi. Geçen yıl 300’den fazla okul lise öğrencileri tarafından işgal edildi. Özellikle interneti ve sosyal medyayı çok iyi kullanıyorlar. Örgütlenme biçimleri ise Türkiye’deki Haziran Hareketi’ni andırıyor.

İkincisi evsizler hareketi. Finansallaşmanın artmasıyla birlikte Brezilya’da yoksullar ev alamaz, ev kiralayamaz oldu. Maaşlı işçiler için bile artık ev almak veya Sao Paulo, Rio de Jenairo büyük kentlerde kent merkezinde ev kiralamak bir hayal. Evsizler hareketi ise bu insanları örgütlemeyi ve mobilize etmeyi başardı, güçlü bir hareket haline geldi. PSOL olarak biz de bu hareketle ittifak içindeyiz.

Üçüncüsü insan hakları hareketi. Brezilya’da dinin etkisi diğer Batı toplumlarına göre fazla. Hıristiyan sağcı partilerin, insan haklarına karşı dini kullanarak yaptığı saldırılara karşı toplumun geniş kesimlerini içine alan bir insan hakları hareketi oluşmuş durumda. Aynı anda farklı kentlerde onbinlerce insanı sokağa çıkarabilen büyük bir hareket haline geldi ve ne zaman sağcılar insan haklarına karşı hamle yapsa yürüyüşler ile geri adım attırıyorlar.

Latin Amerika 2000’li yılları büyük bir sol rüzgarla geçirdikten sonra yakın zamanda sol hükümetler Venezuela ve Arjantin gibi ülkelerde seçimleri kaybetmeye başladı. Kıtadaki bu sol rüzgar önümüzdeki günlerde terse dönebilir mi?

Kıtadaki her ülkenin farklı iç dinamikleri olduğu için bunu kıta çapında bir rüzgar değişimi olarak düşünmenin doğru olmadığına inanıyorum. Venezuela’da yapısal bir sorun vardı. Venezuela’daki yoldaşlarımız, verilen oyların yolsuzluklara karşı bir tepki olarak verildiğini söylüyor. Arjantin’de ise seçimi kazanan sağcılara karşı halk sokaklarda. Sağcılar seçimi kazansa da iki ülkede de eskiden yönettikleri gibi yönetmeleri mümkün değil. Bolivya’da sol güçlü bir şekilde iktidarda. Morales’ten önce neredeyse her yıl başkan değiştiren ülke ciddi reformlar yaptı ve artık tüm yerli halkları tanıyan çokuluslu demokratik bir cumhuriyet haline geldi. Brezilya’da da PT’ye soldan bir alternatif hazırlamamız, PT sonrası dönem için hazırlık yapmamız lazım. Şu anda ulusal çapta PT’ye bir alternatif yok. Fakat yerel yönetimlerde çok başarılı alternatifler geliştirmeyi başardık. Burjuvanın ve burjuva basınının tüm saldırılarına rağmen kent konseyleri, halk konseyleri aracılığıyla doğrudan demokrasi uygulanan yerel yönetimler var.

Dünya Kupası geriye ne bıraktı? Olimpiyatlardan beklentiniz neir?

Dünya Kupası başlamadan önce ülke kupaya karşı sokağa döküldü. Oysa Brezilya futbola bayılır. Bu neden oldu? Çünkü yoksul halkın ihtiyaç duyduğu yüz milyonlarca doların turnuva için inşa edilen stadlardaki yolsuzluklara harcandığını, bunların maliyetinin ise toplu taşıma zamlarıyla çıkarıldığını gördüler. Dünya Kupası’nın ne bıraktığına dair yaşadığım kent Natal’dan örnek vereyim: Dünya Kupası maçlarının yapıldığı kentlerden biri olan Natal’da kamu borcu sadece stad maliyeti nedeniyle üç kat arttı. Stadı inşa eden OAS şirketinin başkanı yolsuzluktan hapse girdi, hâlâ hapiste. Üstelik yalnızca OAS’ın değil, Brezilya’daki stadları inşa eden tüm şirketlerin başkanları, CEO’ları yolsuzluk nedeniyle hapiste. Dünya Kupası nedeniyle ülke tarihinde görülmemiş yolsuzluk skandalı yaşandı. Brezilya’daki sistemin nasıl işlediği ifşa oldu. Brezilya’nın en büyük yatırım bankalarından birinin sadece yolsuzluktan gelen kara parayı aklamakla uğraştığı görüldü. Bunları her zaman biliyorduk ama ilk defa böylesine ifşa oldu ve sorumluları hapse girdi.

Şimdi Olimpiyat Oyunları’nda da benzer yolsuzluklar yaşanacak. Olimpiyatlar için ülkeye gelen sıcak para nedeniyle kira fiyatlarını işçilerin karşılayamayacağı bir seviyeye yükseltti. Bütün bunlar olurken borçlanan yerel yönetimler kamu hastanelerine ekipman alamaz oldu, bazı büyük hastaneler kapatıldı.

MEGA PROJELER BİZİ DE MAHVETTİ

Türkiye’de olduğu gibi Brezilya’da da hükümet eliyle yürütülen mega projeler var. Özellikle Amazon bölgesinde. Bu projelere karşı gelişen mücadeleler bugün ne aşamada?

Brezilya’da bu alanda pek çok mücadele yürütülüyor. Dünya Kupası döneminde de gündeme geldiler. Bizim vekillerimizden biri Amazon bölgesinde ve sürekli oradaki yerlilerin durumla yakından ilgileniyor. Hükümetin hidroelektrik baraj planları geniş bir coğrafyadaki yerli nüfusu için ölüm fermanı demek. Çünkü barajlar ve HES’ler yalnızca yapıldığı noktayı değil, su kaynaklarını kullanması nedeniyle çok geniş bölgeleri etkiliyor. Bir diğer etki de devasa inşaat projelerinin şantiyelerine dönen küçük kasabalarda görülüyor. Kendi halinde huzurlu toplumsal yapısı olan bu kasabalar bir anda inşaatlar nedeniyle birkaç katına çıkan nüfuslarına ayak uyduramıyorlar. Fuhuş, çocuk ticareti ve işçiliği, uyuşturucu, kumar gibi kötü öğeler hızla yayılıyor.
Yalnızca baraj ve HES’ler değil madenler de büyük yıkımlara yol açıyor. Geçen yıl Kasım’da bir madenin zehirli atık barajının yıkılmasının ardından milyonlarca kişiyi etkileyen ve doğayı katleden ağır metaller önce nehirlere ve topraklara, ardından da okyanusa yayıldı. 16 kişi öldü, yüzlerce kilometrelik nehir deltaları yaşanamaz hale geldi. Brezilya hükümeti ceza olarak 5 milyar dolar dolar talep ediyor ama doğanın kendine gelmesi belki de binlerce yıl alacak.

Yerli mücadelesi ile kentlerdeki mücadeleler arasındaki ilişkiye gelince, maalesef bu istediğimiz seviyede değil. Brezilya’da Amazonlarda yaşayan yerli nüfusu 500 bin ve 200 milyonluk ülkenin yüzde 0.25’ini oluşturuyorlar. Diğer partiler için bu önemsiz bir rakam. PSOL dışında yerli mücadelesini içselleştiren başka bir parti yok. Diğer tüm sol partiler PT ile koalisyon içinde ve PT bu olanların esas sorumlusu. Sağ partilerin ise zaten böyle bir derdi yok.

Kaynak: Birgun.net