BURCU CANSU [email protected]_cansu​
[email protected]

Birleşik HAZİRAN Hareketi, Laikliği Kazanacağız Forumu Ankara'da gerçekleştirildi. Dün akşam Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde gerçekleştirilen Foruma yoğun katılım oldu. Ankara'da gerçekleşen Forumun açılış konuşmasını Korkut Boratav gerçekleştirildi. Hocaların Hocası Prof. Borotav, en önemli esasın laikliği savunmak olduğuna dikkati çekerek, “Türkiye’nin İslamcı faşizme sürüklenen dalgasını önleyebiliriz” dedi.

Laiklik savunulmalı ve sahiplenilmelidir
“Ana konumuz laikliği savunmak, sahiplenmek. Ben bunu geniş tutarak, ‘Cumhuriyet değerleri’ diyorum. Cumhuriyet değerleri, bizim anladığımız ve özlediğimiz biçimiyle, aydınlanmanın kendisidir. Aydınlanmanın içinde laiklik unsurlardan birisidir. Aydınlanmanın üç tane öğesi var. İkisi klasik, birisi daha çok bize özgündür.
--Klasik öğelerinden birincisi, Ortaçağın dinsel yobazlığına karşı çıkmaktır. İşte laiklik oradan gelir. Avrupa’da bu Kilise düzenine, ortaçağın rahipler tahakkümün dünyasına başkaldırı anlamına gelmektedir.

--İkincisi Ortaçağ dünyasında karşı çıkmaktır. Avrupa’da feodal sistemin halk üzerindeki baskılarını aşmak ve özgürleştirme mücadelesidir. Türkiye’de de bu ortaçağ yobazlığının bir dinsel, ikincisi Osmanlı düzenini temsil ettiği devlet aygıtına karşı çıkmaktır.

--Üçüncü unsuru Karl Marx’ın belirttiği, paranın hegemonyasına karşı çıkmaktır.

Dinin, ortaçağ devletinin yani din ve devletin temsil ettiği yobazlığın ve paranın hegomanyasına karşı çıkmaktır.”

“Dinsel yobazlığa ve saltanata karşı çıkış, Cumhuriyet değeridir”
Türkiye Cumhuriyetçiliği’nin ilk unsuru içerdiğini ifade eden Boratav, şunları söyledi:

“Bunu eski Türkiye söylemi ile tartışmak tamamen yanlıştır ve gündemi saptırmaktır. Eski Türkiye, Cumhuriyet değerlerini sahiplendiği için savunulacak bir Türkiye’dir. Şunu da ekleyeyim, iki unsur yani ortaçağın dinsel ve devlet yobazlığına yani saltanata, Osmanlı düzenine karşı çıkmak Cumhuriyet’in getirdiği, getirmeye çalıştığı iki aydınlanmayı içeriyor.

Üçüncü öğe daha sonra adım adım gerçekleşti. Cumhuriyetçi akımlar sola yönelme potansiyeline sahiptir. Çünkü bünyesinde aydınlanmanın tohumunu taşır. Aynı zamanda Cumhuriyetçi akımların içinde tutucu, oldukça muhafazakâr geriye de açılabilen bir başka eğilim de vardır. Bu iki eğilim Cumhuriyet tarihi boyunca mücadele etmiştir.”

“Sosyalist ve Cumhuriyetçi akımın kaderlerinin birlikte”
“Cumhuriyet’in sol kanadını ayakta tutabilmek ancak kendi solunda sosyalist akımın gelişmesi ile mümkün” olduğuna değinen Boratav, 1960 ve 80 arasındaki dönemde Cumhuriyetçi akımın en çok sola yaklaştığı dönem olduğunu söyledi. Boratav, bunun sebebini de şöyle açıkladı: “Çünkü kendi solunda parlamento dışı devrimci sosyalist akım yeşermiştir. İlk Ecevit’in CHP’si kimin oyu ile parlamentoya girmiştir. Müslümanların yüzde 41 oyu ile girmiştir. Nüfus kâğıdında hepimizin Müslüman yazdığına göre bunu açıkça söyleyebilirim. İslamiyet’in solla yabancılık ezberi aşılmıştır.

Aynı dönemde Türkiye toplumunun bütün coğrafyalarında, Türkiye’nin devrimcileri örgütlendi ve mücadele sürdürüyorlardı. İşte o sol olduğu için Cumhuriyetçi akım kendi tutucu akımlarından sıyrılabildi. 70’li yılların sonuna doğru iktidar oldu. Sosyalist ve Cumhuriyetçi akım kaderlerinin birlikte olduğunun farkındaydı.

1970’li yılların sonunda mücadelelerle, kan dökülerek, idamlarla, sokak çatışmalarıyla, çok sayıda halk çocuğunun ölümü ile demokratikleşmenin zirvesine doğru gidiyordu Türkiye. Aşağı yukarı Avrupa şablonunda siyaset yapmak üzereydi. Bugün temsilcileri iktidarda olan tutucu partilerin oy oranı yüzde 9’a inmişti…”

12 Eylül’ün işlevi sosyalist hareketi yok etmekti
Merkez sol ve sosyalist akımların iktidar tabanını genişletecekleri süreçte içten ve dıştan saldırılar başladığını kaydeden Boratav, “12 Eylül’ün ana işlevi, Cumhuriyetçi hareketi solda tutan kendi solundaki devrimci hareketi, sosyalist hareketi külliyen yok etmekti. Cumhuriyetçi sol devrimci soldan mahrum kalınca öksüzleşen bir hareket haline geldi. Erdal İnönü’de yaşadık bunu. Kendi solu yoktu. Onu sürükleyen solcu fırtına olmadığı için birinci partiden üçüncü parti konumuna düştü, halkına sahip çıkamadı, Başbakan yardımcısı iken Sivas’taki cinayetleri önleyemedi.

Şimdi aynı sorunla karşı karşıyayız. Türkiye Cumhuriyetçi akım olmadan kitle tabanı ile hiçbir yere gidemez. Fakat bu akımı ayakta tutmak Türkiye’nin sosyalistlerine devrimcilerine düşüyor. Güçlü olmalıyız ki o hareket kendi sorumluluğunu fark etsin. Sağa savrulmayı ancak biz önleyebilir. Haziran hareketi ile beraber paralel diğer bütün devrimci ve sosyalist hareketlerin yapması gereken budur” diye konuştu.

İslamcı faşizme sürüklenen dalgayı devrimciler önleyebilir
Devrimci ve sosyalistlere iş düştüğünün altını çizen Boratav, şunları söyledi: “Aydınlanmanın iki unsuru tam olarak bütünleşsin, dinci yobaz ve ortaçağ devlet unsurlarını tamamen temizleyelim. ‘Hilafet tartışılamaz’ , ‘Lozan tartışılamaz’ bunlar eski Ortaçağ ve Osmanlı’nın tasfiye aşamalarıdır. Aydınlanmanın üçüncü ayağı olan paranın hegemonyasına karşı halk örgütlerinin özlemlerini ve programını temsil etmek ilerletmek ve onlara taşımayı üstlenen bir hareket olursak, Türkiye’nin İslamcı faşizme sürüklenen dalgasını önleyebiliriz.”

Günaydın: Laiklik, sınıfsal bir mücadele aracı olmalıdır
Daha sonra söz alan, Haziran Hareketi Yürütme Kurulu Üyesi Gökhan Günaydın da, “Laiklik dini insan vicdanına bırakan, dinin iktisadi ve siyasi etkilerini azaltmayı ve ortadan kaldırmayı amaçlayan siyasi, ideolojik ve doğal olarak sınıfsal bir mücadele aracı olmalıdır. Demokrasi güçlerinin, Türkiye’de sınıfsal karakterli güçlü bir itirazı beklemesi değil inşa etmesi gerekiyor. Bunun yolu da, fabrikaya, tarlaya, üniversiteye, okullara, medyaya, sokaklara yeniden sahip olmaktan geçiyor” diye konuştu.

Birlikte mücadele edilmelidir
Av. Gökce Bolat ise, laiklik ve OHAL süreci hakkındaki konuştu. Bolat, 10 Ekim sonrası Konya’da saygı duruşunun yuhalanmasından bu yana atmosferin hızla değiştiğini belirtti. Sınırı aşan uygulamalar ile karşı karşıya kalındığının altını çizen Bolat, “OHAL koşullarında yargı bağımsızlığı tamamen ortadan kalktı. AKP’nin tavrına göre mahkeme kararları çıkıyor. Bank Asya’ya para yatıranlar dahi 17-25 Aralık öncesi sonrası diye ayrılıyor. Bu ayrımı yapan hakimler, savcılar değil, AKP’dir. Hukukun üstünlüğünü savunmaya bugün her zamankinden daha fazla ihtiyacımız vardır. Türkiye OHAL kıskacından çıkmak için birlikte mücadele etmelidir. OHAL’de, bu halde, her halde göğe bakalım.”

Forum bölümü

Forum bölümünde Laikliği Kazanalım mücadele ve eylem programının oluşturulması üzerine kurum temsilcileri ve katılımcılarla bir tartışma gerçekleştirildi. Katılımcılar konuşmalarında 10 Ekim’de katledilen canları anarak başladı.

TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz: “Miting alanlarında, otobüs duraklarında, düğün evlerimizde canlarımızı yitirdik. Bu yaşananlar laikliği bitirmek içindir. TMMOB bilimin, laikliğin ve demokrasi mücadelesinin yanında saf tutmaya devam edecektir. Laikliği kazanacağız diyenler hedef haline getirilse de bizler laikliği kazanacağız diye haykırmaya devam edeceğiz.”

DİSK Sosyal İş Başkanı Metin Ebetürk: “Laiklik işçiler için çok önemlidir. Laik olmayan yaşamın dini öğelere göre belirlenmesi işçileri böler. Sömürü, özgürlükler çerçevesinde değil, dini değerlere göre belirlenir hale getirilir. Laiklik işçi sınıfının birliği ve beraberliği açısından önemli bir rol oynar ve işçi sınıfının bölünmesini engeller.”

Evrensel Gazetesi Muhabiri Birkan Bulut: “4+4+4 sistemi, dinselleştirilen müfredat, 3 yaşındaki çocuklara kuran eğitimi ve eğitimin tamamen dinselleştirilmek istenmesindeki asıl hedef dikta rejimidir. Hayatın Sesi, İMC televizyonunun da içinde olduğu televizyon ve radyoların kapatılması da laikliğe saldırının bir başka boyutudur. Çok sesliliğe, çok renkliliğe tahammülü olmayan AKP hayatın her alanında laiklik, özgürlük, demokrasi için mücadele edenlere saldırıyor.”

Sesler Susturulamayacak İnisiyatifi’nden Yaşar Aydın: “Kilit vurulan, mühürlenen, malları yağmalanan kanallar açılana kadar mücadele edeceğiz. Biz gazeteciler haber yaparken dahi iki haber kaynağına başvururuz. Oysa iktidar bir kitaptan dünyayı şekillendirmeye çalışıyor. Buna itiraz ediyoruz. Özgür yayınlar olsun istiyoruz. Laikliği kuracağız, özgür basını kuracağız.”

OHAL KHK’sı ile akademik hayatlarına son verilen Aysun Gezen ve Yasin Durak: “Hakikatleri topluma ulaştırmamızı engellemek istiyorlar. AKP, bilginin toplumsallaşmaması için eğitim alanına saldırdı. Sorgulamayan kuşak yaratmak isteyen AKP bizleri tehdit olarak gördüğü için işimize son verdi. Özgür üniversite için bilimsel eğitimi hedef almalıyız. Laiklik hepimiz için çok önemlin ve bizler bu alana omuz vereceğiz.”

Ankara Serbest Muhasebeciler Odası Başkanı Ali Şahin: “Diyanet İşleri Bakanlığı var iken laiklik tartışılır derken bizlere eski hali dahi aratır oldular. Bizler laikliği kazanmak için mücadeleye devam edeceğiz.”

Nar Kadın Dayanışması adına yapılan konuşmada“İslami faşizm bize nefes aldırmıyor. Biz gücümüzün farkındayız. Nefes alabilmek için, yaşayabilmek için, çocuklarımızın geleceği için laikliği kazanacağız” denildi.

Kaynak: Birgun.net