BARIŞ ADIBELLLİ

Kuzey Kore İşçi Partisi, 36 yıl sonra ilk kez kongre yapıyor. Asya Pasifik Uzmanı Dr. Barış Adıbelli Kuzey Kore’yi ve Kongre’yi değerlendirdi

Kore halkı, yüzyıllar boyunca Çin ve Japonya’nın boyunduruğu altında yaşamış, İkinci Dünya Savaşı’nın ardından da bağımsızlığını kazanarak özgür uluslar safına katılmayı beklerken, ABD ve Sovyetler Birliği’nin anlaşmazlığa düşmesi üzerine iki güç arasında 1945 yılında 38. Paralelden ikiye bölünmüştür. Kore yarımadasının güneyinde ABD destekli Kore Demokratik Cumhuriyeti kurulurken, kuzeyde ise 1948 yılında Sovyet destekli Kim İl Sung tarafından Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti yani bilinen ismiyle Kuzey Kore kurulmuştur. O tarihten itibaren Kuzey Kore, dünya gündeminin her zaman en üst sırasında yer almıştır.

Kore Savaşı’nın ardından başlayan ayrışma ve tecrit Kuzey Kore’yi kendine özgü bir siyasi varlık haline gelmesine neden oldu. Kim İl Sung’un “Juche” adını verdiği kendine güvene dayalı ideolojisi tıpkı Çin’deki gibi kendine özgü bir sosyalizm anlayışıyla Sosyalist Blokun dışında münzevi bir hayat yaşadı. Tüm Soğuk Savaş dönemi boyunca kendi sosyalizm anlayışını üçüncü dünya ülkelerine ihraç etme adına siyasi propaganda ile geçti. Üstü kapalı olarak Çin ile rekabet halinde oldu. Zira teknik olarak Asya’da kurulan ilk komünist devletti; Çin Halk Cumhuriyetinden bile önce kurulmuştu. Dolaysıyla, Kim İl Sung’a göre Asya’da devrim bayrağını Kuzey Kore hak ediyordu.

Partinin devleti yönettiği sosyalist rejimlerde, düzenli aralıklarla parti kongresinin toplanması, burada lider kadrosunun seçilmesi, ideolojik düzenlemelerin yapılması ve öteki devlet ve parti işlerinin görüşülmesi için önemli bir zemin sağlamaktadır. Parti, sorumluluğun tek bir lider üzerinde yük oluşturmasını ve yozlaşmayı önleme adına sorumluluğu paylaşır ve aslında lider için bir kontrol ve fren mekanizmasını oluşturur. Ancak Kuzey Kore’de Kore İşçi Partisi bu mekanizmaları çoktan kaybetmiş; ya da hiç kazanamamış, lider partinin ve ideolojinin önüne geçerek tanrısal bir statü kazanmıştır. Gerektiğinde parti ve ideoloji eleştirilebilirken, liderin hiçbir şekilde eleştirilememesi ve tamamıyla hatasız ve yanılmaz olduğu inancı ülkeyi tam manasıyla felç etmiştir. Bu gelişmeler en çok Çin Komünist Partisi çevrelerinde eleştirilmektedir. Dolaysıyla, Kim Jong-un bu durumu aşma ve kendisini ideolojik olarak meşrulaştırma adına kongreyi düzenleyerek partinin de desteğini aldığı mesajını vermek istemiştir.

Kongrede alınan kararlar

Kongrede alınan kararlara kısaca bakıldığında ise 3400’den fazla delegenin katıldığı bu kongrede Kim Jong-un, parti birinci sekreterliği unvanını aldı. Normal şartlarda genel sekterlik unvanını alması gerekiyordu; ancak bu unvan babası Kim Jong İl’e ait olduğu için birinci sekreterlik verildi. Bunun yanında Politbüro üyelerini atayacak merkez komite üyeleri seçildi. Ayrıca 2013 yılında nükleer gücü genişletirken ekonomiyi de yeniden inşa etmeyi öngören Byungjin politikası kongrede kabul edilerek ülkenin yeni yol göstericisi haline geldi. Bu kongrede çifte strateji adı verilen nükleer güç ve ekonomik kalkınma ana tema oldu. Daha önceleri ülkenin bütün kaynakları nükleer silahlanmaya ayrılmışken ilk defa ülkenin ekonomik kalkınması ile nükleer silahlanmanın birlikte yürütülmesi gerektiği vurgulandı. Zira nükleer program için büyük ekonomik kaynaklar gerekiyor ve dış yardımlarla Kuzey Kore’nin bunu sürdürmesi mümkün değil. Bu nedenle kendi kaynaklarını geliştirme yoluna gidiyor. Nükleer güç Kuzey Kore egemenliğinin ve bağımsızlığının temel anahtarı, Kim hanedanlığının en önemli güvencesidir.

Büyük Güçlerin tutumu

Batı’da eğitim almış olan Kim Jong-un, İran gibi karlı bir pazarlık yaparak bir şekilde uluslararası düzene geri dönmek istiyor; ancak ABD’nin Asya’daki çıkarlarıyla Kuzey Kore’nin isteği uyuşmuyor. Çin ile ABD’nin Asya’da yaşadığı jeopolitik rekabet sürdüğü sürece ABD, müttefiklerini elde tutmak için Kuzey Kore tehdidine ihtiyacı bulunmaktadır.

Kuzey Kore’nin elle tutulur bir ideolojisi yok. Bunu aşmak için bir takım adımlar atıldı. Parti kongresi bunun bir başlangıcıydı. Kuzey Kore yeniden ideolojik olarak fabrika ayarlarına dönme eğiliminde de olabilir. Çin’in sosyalist kalkınma modelini benimseme eğiliminde olduğu da gelen haberler arasında. Her ne kadar biraz geç kalmış olsalar da.

Kaynak: Birgun.net