ONUR EREM / [email protected]
@onurerem

Küresel iklim değişikliği, dünyanın dört bir yanında doğayı ve halkları tehdit ediyor. Bu tehdidin ekonomiye olası etkilerini inceleyen Dünya Bankası, Türkiye, Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkeleri için karamsar bir gelecek tablosu çizdi.

“Karaya Oturmak: İklim Değişikliği, Su ve Ekonomi” adlı bir rapor yayınlayan Dünya Bankası, Türkiye’nin 2050’ye kadar daha kurak bir ülkeye dönüşeceğini açıkladı. Bu konudaki iklim modelleri ve biliminsanlarının çalışmalarını inceleyen Dünya Bankası’na göre iklim değişikliğinin Türkiye üzerindeki etkisi o kadar büyük ki, ülkenin su verimliliğini artırması, borulardaki kayıp-kaçak oranlarını azaltması, verimli tarıma geçilmesi ve benzeri önlemler uygulansa bile kuraklığın etkisi azalmayacak. Bunun ekonomi üzerinde de büyük bir etkisi olacak: Türkiye’nin 2050 yılındaki ekonomisi, kuraklık nedeniyle potansiyelinin yüzde 6’sı ile 14’ü arasında daha küçük olacak. Kuraklığın etkisi halkarın kötüleşen sağlığında, çölleşme nedeniyle üretimi azalan tarımda ve enerji üretiminde gösterecek.

Rapora göre kuraklık nedeniyle gıda fiyatları dünya çapında yükselirken özellikle Türkiye’de daha büyük bir yükseliş yaşanacak. Fiyat artışı yüzde 84’e varabilecek. İklim değişikliği öyle bir seviyeye gelecek ki, iklim krizi nedeniyle ülkelerini terk etmek zorunda kalan milyonlarca insan olacak. Bu kuraklık dalgası, pek çok ülkede şiddet eylemlerine yol açacak. Suriye’de de iç savaşın başlamasından önce yaşanan şiddetli kuralık, halkı yoksullaştırmış, köylerden kente hızlı bir göç dalgası oluşturmuş ve halkın memnuniyetsizliğini artırmıştı.

Kurum, kuraklığın en fazla yoksulları etkileyeceğini, ishal ve benzeri hastalıkların artacağını, bu sağlık harcamalarının yoksulları daha da yoksul yapacağını belirtiyor. Üstelik iklim değişikliğiyle birlikte yalnızca kuraklık yaşanmayacak, yoğun yağış alan bölgelerde de yağışlar artarak daha fazla sel ve baskına yol açacak. Dünya Bankası bu felaketi yaşayacak olan yeni nesillerin boyunun daha kısa olacağını, okul başarılarının, zekalarının ve maaşlarının daha düşük olacağını belirtiyor.

Su azaldıkça ‘değerleniyor’

Bir yandan su kaynakları azalırken diğer yandan ekonominin suya talebi artmaya devam edecek. Dünya Bankası, sadece 30 yıl içinde su kullanımının küresel gıda sisteminde yüzde 50, endüstriyel ve kentsel sistemde yüzde 70, enerji sektöründe ise yüzde 85 daha artacağını öngörüyor. Kurum, bu etkiyi “Daha az suyu daha fazla pipetle içmeye” benzetiyor ve siyasetçilerin bu felakete karşı önlem almakta yetersiz olduğunu ve bu nedenle öngörülemez bir dönemim dünyayı beklediğini belirtiyor.

Dünya Bankası’nın Türkiye uyarısı bu konuda bir ilk değil. Daha önce İTÜ Meteoroloji Mühendisliği Bölümü’nden Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu “Akdeniz bölgesinde iklim Dubai gibi olacak, Tuz Gölü çevresindeki kurak alan genişleyecek” demiş ve yalnızca Karadeniz bölgesinde yağış artışı yaşanacağını, Türkiye’nin en çok yağış alan bu bölgesinde yaşanacak artışın ise seller ve baskınlarla sonuçlanacağını ifade etmişti. Karadeniz Teknik Üniversitesi ve TÜBİTAK’ın da aynı bulgulara ulaştığı çeşitli açıklamaları olmuştu.

Dünya Bankası’nın raporuna göre Türkiye ve bölgesindeki ülkelerin kuraklığa karşı alacağı önlemler iklim değişikliğinin etkilerini giderme karşısında yetersi kalacak fakat diğer ülkeler için durum öyle değil. Güney ve Güneydoğu Asya’daki ülkeler kuraklığa karşı alacakları önlemlerle ekonomilerini yüzde 1, Çin ve Pakistan yüzde 2, Orta Asya ülkeleri ise yüzde 6’dan fazla büyütebilir.

Kaynak: Birgun.net