Can Uğur
M@canugur1987

Ankara Kızılay’da gerçekleştirilen ve 37 kişinin yaşamına mal olan saldırının ardından toplumdaki korku halinin geldiği nokta tartışılmaya devam ediyor. Katliamın yaşandığı Ankara başta olmak üzere büyük illerin meydanları son günlerde boş kalırken, birçok kişi de yaşadığı korkuyu sosyal medya üzerinden paylaşıyor. Konuya dair ortaya çıkan tabloyu bu alanda çalışmaları bulunan Uzman Psikolog İbrahim Eke’ye sorduk. Eke’nin anlattıkları oldukça çarpıcı. Kızılay saldırısı sonrası yaşananları açıklayan Eke terör tanımını, ''toplumu ya da kişiyi dehşete düşüren, korkutan eylemler'' diye yapıyor ve bu tarz saldırıların ardından ‘içe kapanma’ ve ‘izolasyon’ gibi davranışların toplumda hâkim olabileceğini söylüyor.

‘Güvende değilim’ algısı

“Güvende değilim algısı toplumda oturmaya başladı mı?” diye soruyoruz Uzman Psikolog Eke’ye, şöyle yanıtlıyor: “Oturdu demek zor. Akut tepkiler diyebiliriz. Bir olayı travmatik bir olgu olarak okuyabilmek için en son olayın üzerinden belli bir zamanın geçmesi gerekir. Bu olay çok yeni. Elbette Ankara’da olmuş olması başka kentlerdeki insanların tehdit altında olmaması sonucunu ortaya çıkarmıyor. Herkes kendisini tehdit altında hissediyor. Bu olay her yerde olabilir. Ancak olayın üzerinden bu kadar kısa bir süre geçtiği için erken dönem tepkileri olarak adlandırılıyor.”

Durumu ‘erken dönem tepkileri’ diye adlandıran Eke’ye kamuoyunda hâkim olan ‘psikolojik açıdan toplumsal bir çöküş’ söz konusu mu diye sorduğumuzda ise durumun böyle olmadığını ifade ediyor: “Bu tepkilere bakarak ‘Toplum dağıldı, bitti’ demek çok doğru değil. Erken dönem tepkileri bunlar. Bu kadar şiddetli bir olayın ardından insanların kendilerini güvende hissetmemesi ya da tehdit olarak gördükleri yerden kaçınma davranışı göstermeleri çok normal. Aile içerisinde ya da başka bir yerde bir kayıp meydana geldiği zaman hemen kendimize gelemeyiz. Belli bir desteğe ya da dayanışmaya ihtiyacımız vardır.”

Yapılması gereken…

İbrahim Eke’ye “Ne yapmalıyız?” diye sorduğumuzda ise sözlerini şu ifadelerle sonlandırıyor: “Eğer gerçekten toplumsal bir dayanışma ortaya konabilirse -hem psikolojik hem sosyolojik hem de politik olarak ortaya koymak lazım bu dayanışmayı sorunla başa çıkmak çok daha kolay olacaktır. Burada asıl mesele olayın şiddetinden çok bunun karşısına konacak kaynaklar. Bu dönem yaşadıklarımız beklendik tepkilerdir. Buraya bakarak büyük yorumlar yapmak yerine, toplumsal dayanışmayı esas alan adımlar atmamız gerekiyor. Bu daha sağlıklı bir adımdır.”

Çocuklara nasıl davranacağız?

Çocukların davranışları üzerine çalışmalarıyla tanınan Koç Üniveristesi’nden Doç. Dr. Bilge Selçuk ile saldırıların çocukların psikolojisi üzerine etkisini konuştuk. Doç. Dr. Selçuk, böyle bir atmosferde çocuklarla kurulacak diyalogda bazı şeylerden kaçınmak gerektiğini söylüyor:

“Çocuklarına, ‘Aman oğlum çok dikkat et, etrafına iyi bak, şüpheli birileri var mı?’ türü uyarılarda bulunanlar son günlerde arttı. Bunlardan kaçınmak lazım. Neden? Çünkü, çocuğa kontrol edemediği bir ortamda tehdit unsurlarının olduğu bilgisini veriyorsunuz ve ‘Dikkatli ol, etrafına bak, kendini koru’ diyorsunuz. Bunlar iyi niyetle, gayri ihtiyari söylenen ana-baba öğütleri olsa da, elbette çocukta kaygı düzeyini ve stresi artırır. Uzun süreli stres ve kaygı hem fiziksel sağlığı bozar, hem ruh sağlığını. Stres ve kaygı, dikkat becerilerini de bozar, çocuk derslere dikkatini veremez, öğrenme sorunları ortaya çıkabilir, uyku ve yeme sorunlarına yol açabilir. Ama bir bu kadar önemlisi de, bu tür ana-baba öğütleri çocuğun sürekli olarak etrafta bir tehdit unsuru aramasına sebep olur.”

İnsani değerlere sahip çıkalım

Çocuklara yönelik davranışlarda dikkatli olunması gerektiğinin altını çizen Bilge Selçuk, yetişkinlerin yapması gerekenleri ise şöyle sıralıyor:

“Bu içinden geçtiğimiz günlerde yetişkinlere, anne-babalara, öğretmenlere büyük iş düşüyor. Her türlü strese ve kaygıya rağmen, sağduyuyu elden bırakmamaları lazım. Bizim gözetmemiz gereken temel insani değerlere sahip çıkmak, mağdur olanları fark etmek; kendimiz, çocuklarımız ve tüm toplum için barış içinde bir yaşam için ısrarcı olmak.”


Kaynak: Birgun.net