7 Haziran seçim sonuçları akabinde dolaşıma sunulan "ya kaos ya istikrar" sloganı bir yıl sonra "ya istiklal ya ölüm'e" dönüşmüşse..

Demek ki geçen yıl 1 Kasım seçimlerine giderken "kontrollü" kaos stratejisini aşan, 15 Temmuz darbe girişimiyle ortaya çıkan devletin kurumsal yıkımının da çok ötesinde "tehlikeli zamanlara" varmıştık..

Bir dönem dünya sistemi tarafından bölgenin "göz bebeği" addedilenTürkiye artık haşince dışlanırken, 15 Temmuz darbe girişimini bertaraf etmesi "soğuk" tavırlarla karşılanıyor ve ABD'li yetkilinin söylediği gibi Münbiç'ten ayrılan IŞİD militanlarının yollandığı o "yukarıdaki" yer olarak işaret ediliyordu.

Türkiye; Batı ve NATO'nun bölgede geliştirdiği yeni militer "konseptine" uyumsuz, askeri örgütlenme stratejisi için fazlasıyla denenmiş ve sakıncalı bulunan, tüm "zaafları" 15 Temmuz'da gözler önüne serilmiş, caydırıcı gücü kalmamış ordusu ve çökmüş güvenlik bürokrasiyle uzun yıllar "yeniden yapılanmak" için uğraşması gereken bir ülkeydi onlar için.

Dolayısıyla küresel güçler askeri varlıklarıyla bölgedeki "hassas dengeyi" çıkarları açısından koruyarak taktik karşı "hamleler" yaparken, askeri-ekonomik yaşamsal bağımlı olduğu emperyal sistemi "inkar ederek" sık sık yörüngesinden ayrılan Türkiye ile daha fazla mesai yapmak istemiyorlardı..

Çok zorlanırlarsa Türkiye'nin Suriyelileştirilme sürecini hızlandırarak Türkiye'nin 6 yıllık dramatik Suriye politikasının Batı yardımıyla ürettiği "atık" cihatçı grupları "transit coğrafyalarına" doğru geri yönlendirirlerdi..

Yani Suriye'de el birliğiyle büyütülen "Cihatçı bumerangı" yeni bölge denklemi gereğince Türkiye'ye dönüyordu.

Selefi cihatçılarla gönül bağı yüksek, 2011'den beri yer, yurt, lojistik sağlayan Türkiye'deki rejim günümüzde radikallerle arasına mesafe koymaya çalışan siyasal İslamın Tunus ve Mısır'da zorunlu evrilen yeni paradigmasına aldırış etmeden 15 Temmuz sonrasında bile "yeni devlet inşasında" cemaat, dinci vakıf ve tarikatlarla iş birliğine soyunuyor..

Burası çocuk canlı bombaların çocukların üzerine " etkili kitlesel dehşet silahı" gibi sürüldüğü bütün insani kategori ve normların bittiği "kıyamet sınırının" aşıldığı ülkeydi artık.

Ve TSK'da İslamcı cunta kurarak iktidarını devirmeye kalkan 40 yıldır devletin kendisi olmuş İslamcı örgütlenme FETÖ'yü "Cizvit-opus-dei" modellerine sığdırarak var gücüyle laiklik ilkesine direnmeyi sürdürüyordu.

Dolayısıyla İslamcı tonu yüksek, tekbirli "milli mutabakat" çağrısı ve asılan göstermelik Atatürk posterleri ve Ulusal Kurtuluş Savaşının "Ya istiklal ya ölüm" sloganı eşyanın tabiatına aykırı eğreltilik içinde laik ve Cumhuriyetçi kesimleri ikna edemiyordu..

Darbe girişimiyle devletteki kurumsal yıkımın oluşturduğu "derin boşluk"

ve toplumsal fay hatlarında birikmiş basınçtan faydalanmak isteyen iç ve dış "terör şiddeti" dalgası boyunu artırırken, 15 Temmuz'da bombalanan TBMM güya milli mutabakatla "yeni devlet inşa" edilime sürecinde, Varlık fonu yani denetimsiz " yeni hazine" ve sermaye fonlayıcı diğer yasaları çıkarıp 19 Ağustos'ta acele tatile girmişti.

Meclisin tatile girdiği gün PKK sadece 14 saatte bombalı saldırılarla Van, Elazığ ve Bitlis'te aralarında sivillerin de olduğu 20 kişiyi öldürüp 300 kusur vatandaşın yaralanmasına neden oluyordu..

15 Ağustos'ta Diyarbakır Bismil'deki 5 yaşındaki küçük Hüseyin Utku Gülbahar'ın babası ile 7 kişinin can verdiği patlama hariçti..

Ortadoğu haritası 20 Ağustos 2016'da Türkiye'nin üzerine iyice çekilirken, Antep'te Pervari'li Kürt kadın ve çocukların bulunduğu sokakta kına kutlamasına adım adım "şehitlik kültüne ve cennete gitmeye inandırılmış" bir çocuk yürüyordu..

O çocuk, 29 çocuğu kendisiyle birlikte patlatırken, ülkedeki ölçüsüz şiddet kültürünü "çocuk canlı bomba" dönemine taşıyor ve zamanın "kıyamet sınırı" ülkemizdeki IŞİD meskun mahali ve örgütlenme merkezi Gaziantep'ten içerlere doğru uzanıyordu...

Burası çocuk canlı bombaların çocukların üzerine " etkili kitlesel dehşet silahı" gibi sürüldüğü bütün insani kategori ve normların bittiği "kıyamet sınırının" aşıldığı ülkeydi artık.

Artık bu sınırdan daha öteye gitmemek koşuluyla, ister obüslerle IŞİD'i ister top atışlarıyla YPG'yi vurabilirdik...

Kaynak: Birgun.net