YAŞAR AYDIN - [email protected]
@yasaraydinnn

Önce Kürt hareketinden, sonra da başta Deniz Baykal olmak üzere bazı deneyimli politikacıların ağzından -farklı bağlamda da olsa- yaz aylarında siyasette önemli kırılmalar yaşanacağına dair açıklamalar geldi. Siyasetin nispeten durağan bir mecraya akması beklenen bu aylarda böyle bir kırılmaya hangi gelişme neden olabilir? Görünen o ki Suriye ve Irak’ta yaşanan gelişmelerden sonra Türkiye bir kez daha makas değiştirmek zorunda. Erdoğan içeride yaptığı hamlelerle hataların sorumlusu olarak Davutoğlu’nu ilan edip buna hazırlandığının işaretlerini verdi. Tek hedefi var bu süreçten kendi iktidarı ile üstelik daha da güçlenerek çıkmak.

Ne oluyor?
Suriye’de iç savaş kısa sürede bitmeyecek. Ama uluslararası güçlerin yol haritası neredeyse netleşti. ABD yönetimi, seçimler öncesi Suriye’de hatırı sayılır bir mesafe alıp Demokratlar’a ödül verme peşinde. Görünür hale gelen bu gelişmeler karşısında Erdoğan ve AKP değişim sinyalini vermişti. Şimdi Erdoğan manevranın boyutunu ve bunun içerideki sonuçlarını hesaplıyor.

Kürtlerin statü talebi
Erdoğan’ı Suriye’de en çok sıkıştıran konu, Kürtlerin statüsü. Kürtlerin orada elde edeceği mevzinin tüm bölge için tabii ki bir kaldıraç olacağının farkında. Erdoğan bu gelişme karşısında ya savaşmaya devam edecek -ülke sınırlarını da aşarak- ya da uzlaşacak. Burada Erdoğan’ın temel sorunu “Uzlaşarak mı yoksa savaşarak mı” iktidarda kalabileceğinin yanıtını bulmakta. Bu yanıt aynı zamanda önümüzdeki süreci de belirleyecek.

Bununla birlikte Erdoğan’ın önünde çok seçeneğin olmadığını da görmek gerekiyor. Sadece Suriye’de yaşanan gelişmeler değil aynı zamanda Almanya’nın soykırımı onaylayan tutumu, Erdoğan’a çok sert bir mesaj oldu. Avrupa, özelikle mülteci tehdidinden çok sıkıldığını Erdoğan’a gösterdi.

Dincileşme rotası net
Erdoğan önümüzdeki günlerde dış politikada sınırlı da olsa olanakları değerlendirip karar verecek. Ama bir konuda çok net. Erdoğan iktidarda kalma yolu olarak hep kullandığı dincileşmenin önünü açacak ve kurumsallaştıracak. Hatta birinci derecede yürütücüsü olacak. O yüzden bir yandan kadınlar üzerinden dinci gericiliği toplumda meşrulaştırırken Maarif Yasası, eğitim sistemini daha da gericileştirecek Milli Eğitim Teşkilat Yasası değişikliği gibi düzenlemelerle de bunu kurumsal hale getiriyor.

İç politikada, dış politikada, whatta Kürt sorununda kolaylıkla makas değiştiren ve defalarca farklı modelleri deneyen Erdoğan, 14 yıldır sadece toplumu dincileştirmede ısrar ediyor. Ve bu alanda toplumun kutuplaşmasından çekinmiyor, aksine teşvik ediyor.

Bütün duramayacaklar
Erdoğan’ın siyasal hattı her düzeyde toplumu bölüyor. Toplum bölünürken Meclis’teki tüm partilerde -en rahat görünen AKP bile- siyasi kriz, örtülü/örtüsüz hüküm sürüyor. Meclis’in devre dışı kalması, dillendirdikleri tezlerin yetersizliği muhalefet partilerinde krizi körükledi. MHP’de kongre kavgası sürerken CHP’de Kılıçdaroğlu’nun liderliğinin her geçen gün daha yüksek sesle sorgulandığını görüyoruz. HDP birçok alanda inisiyatifi legal ya da değil farklı Kürt oluşumlarına bırakmış durumda.

Haziran sonrası
TBMM çok olağanüstü bir gelişme olmazsa Haziran’ın sonunda 1 Ekim’e kadar kepenk kapatacak. AKP Grubu Anayasa ve başkanlık gibi “büyük” hedeflerden uzaklaşarak, askerleri korumaya alan yasa ve eğitimi gericileştirecek yasaları Meclis’ten geçirmeye odaklandı. Bu yetecek gibi. AKP’nin ve Türkiye’nin kaderine bir kez daha Erdoğan karar vermek istiyor. Ama bu kez oyunu bozacak başta kadınlar olmak üzere çok fazla dinamik var.

Kaynak: Birgun.net